Şimdi efendim, bu günkü yazım biraz foto roman tadında olacak yani, bolca resimlerle süsleyeceğim etrafı.
Geçenlerde kaleme aldığım “Kalite” başlıklı bir makalede paylaşmıştım ya yeni seçilen İyi Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu’nu ziyarete giden CHP İl Başkanı İsmet Karaca’nın buruşuk tişörtlü acınası halini?
Görenler, eski kıyafetlerini kullanılmış giysi kumbaralarına atmak yerine, acıyıp İsmet’e vereceklerdi neredeyse!
Ha! Bu arada İsmet Karaca’nın kravat takmasa da o gün bu gündür sürekli gömlek giymeye başladığını da duyuralım.
Yazım hayırlara vesile olmuş anlaşılan.
Bugün size İsmet’e nispet, CHP’li başka bir karakteri tanıtacağım müsaadenizle.
Kendisi Nilüfer İlçe Yönetim Kurulu Üyesi.
Aynı ilçede emlakçılık yapıyor.
Takım elbisesini, kravatını asla üzerinden çıkarmıyor.
Adı: Asker Karataş
Asker Bey, Sena Kaleli’nin aksine Atatürk’ün askerlerinden.
Bakın, parmağıyla Atatürk’ü gösteriyor ancak, Mustafa Kemal O’na değil, başka tarafa bakmayı tercih ediyor nedense.
Olsun, Asker Karataş yine de O’nu işaret parmağıyla göstermeye devam ediyor.
Halkıyla iç içe Asker Bey, her gittiği yerde onları sağ elinin beş parmağıyla birden selamlamayı ihmal etmiyor.
Kendisiyle çok barışık Asker Karataş, kendini seviyor. Hatta hayran kendisine.
İşte onun için de işyerindeki masanın arkasını kendisinin büyük boy fotoğrafları süslüyor.
Gelenler masanın ardında hem Asker Bey’i, hem de O’nun dev fotoğraflarını izleyip kendisine hayran oluyorlar.
Bir kez daha bakıp, bu sefer meftun oluyorlar ve gözleri başka hiçbir şeyi görmeden nereyi kaça satıyorsa parayı basıp hemen satın alıyorlar.
Büyüleyici bir cazibesi var Asker Bey’in.
Çok iş yapıyor Asker Karataş, çok.
Kendisine getirilen gayrı menkullerin haddi hesabı yok.
Gelenlerin gözüne gözüne sokmak için askılık yaptırmış.
Bilmem doğru, bilmem yalan, bir sürü anahtarı da üzerine taktırmış.
Hem partici, hem de kovboy Asker Bey.
Köyde inek güttüğü günleri unutamıyor bir türlü.
Şöyle atına binse dıgıdık dıgıdık, kemendi sallasa, hayvanın boynuna geçirse. O sıra sürüyü Apaçiler bassa. Tek başına çiuv çiuv onların hepsini haklasa. Sonra dumanı tüten altı patların namlusunu ağzına doğru götürüp üflese. Evde O’nu bekleyen Suzi koşarak sol ayağı havada sarılsa ve öpse. Sonra da işveli bir şekilde “Kes artık şu bıyıklarını Asker, gıdıklanıyorum” dese! Ardından Suzi’yi kucağına alsa, kütük evin kapısını bir tekmeyle açsa. “Kaytan pıyıklarımı sürsem nerelerine” türküsü eşliğinde içeri girse. Evde bir haftadır pişen patates yemeğinin kokusunu alınca Suzi’yi yere atsa. Kasesi feci şekilde acıyan Suzi Asker’e, “Bir onbaşı dahi olamadın, asker geldin Asker gidecen, eve para bırak bari de kasabada Kasap Corc’tan 250 gram kıyma, Manav Mayk’tan da patlıcan alıp, oturtma yapaydım, cıbıldak herif” diye söylense. Karı dırdırından bıkan asker soluğu kasabada Haluk Bilardo Saloon’da alsa. Orada iki tekila çaksa. Sonra uyuya kaldığı emlakçı dükkanındaki koltuğundan uyansa.
Sonra, tam bir hayvan dostu bizim Asker.
En çok sevdiği hayvan papağan.
Uzak doğudan hususi getirttiği papağanlarıyla geziyor sürekli.
Birinin adı “Kemal” diğerinin ki “Kılıçdaroğlu”.
“Say bakalım yavrum CHP’nin altı okunu” dediğinde hemen başlıyorlar:
“Adamcılık, kayırmacılık, mezhepçilik, delege ağalığı, ilkesizlik, fikirsizlik!..”
Bir de elma seviyor Asker.
Adem’le, Havva’nın Cennet’ten kovulmasına neden olduğu rivayet edilen meyveye bayılıyor.
Bir Asker bir günde 3 kilo elma tüketebilir.
Hem Newton bile yerçekimini elma sayesinde anlamadı mı?
Aklıma Cemal Süreyya’nın “Elma” şiiri geliyor:
“Şimdi sen çırılçıplak elma yiyorsun
Elma da elma ha allahlık
Bir yarısı kırmızı bir yarısı yine kırmızı
Kuşlar uçuyor üstünde
Gökyüzü var üstünde
Hatırlanacak olursa tam üç gün önce soyunmuştun
Bir duvarın üstünde
Bir yandan elma yiyorsun kırmızı
Bir yandan sevgilerini sebil ediyorsun sıcak
İstanbul’da bir duvar…”
Sanat aşığı bir insandır dostumuz Asker Karataş.
Saz çalar.
Aslında keman da çalacaktı ama fotoğraf stüdyosunda ne yazık ki sadece saz varmış.
Olsundu.
“Makaram sarı bağlar lo kız söyler gelin ağlar…”
Akşamları Josefin koltukta oturup düşünmek Asker’e iyi geliyor.
Bazen askerlik günlerini düşünüyor bazen, güvey çıktığı zamanları.
Sırtını ne çok yumruklamıştı arkadaşları gerdeğe girerken, hele o itne Hidayet’in vurmasıyla böbreklerinin yere düştüğünü sanmış, eğilip yerde organ aramıştı Asker.
Şu anda düşündüğü şeyse “Yine yeşillenmiş iğde dalları, dolar almış başını gidiyor, ne olacak bu memleketin halları”?
O da haklı şimdi.
Bir CHP yöneticisi olarak biraz da memleketi düşünmeli canım!
Hep sanat, hep elma, hep emlak olmaz değ mi?