Bu Ülkede…
Bölgeler-arası dengesizlik var bu ülkede…Birkaç zincir eksik halkada…“Toprak reformu” önerileri sunuldu TBMM’ye…“Ağalığa son, beye nihayet” ezgileri söylendi…Umursamadı gölgeler arasındaki denge…
Oysa Atamız; Doğu-Batı ayrımına düşmeksizin Antep’e de açtırdı dokuma fabrikasını, Bursa’ya da… Şeker’i; Turhal da üretti, Kayseri de… Demir ağlarla örülen Anayurt O’nun eseri de; istikbalin göklerde olduğunu O’ndan başka kim görebildi ki ?...
Boşuna mı çekti Anadolu’nun bağrına başkentini ?... Yurttaşlar da eşit bu ülkede, yurttaşlara verilen hizmetler de… Haklar ve halklar ayrımına düşülmedi; “Ne Mutlu Türküm” diyenler arasında… Gönüllü bir yarış vardı; ülke için, ulus için can vermek, kan vermek isteyenler sırasında…
Yedi düvele kurşun atan eller kalem tuttu… Genciyle, yaşlısıyla… Okumayı öğrendi bebelerle birlikte 80’lik nineler, dedeler… Atamız onlara başöğretmen oldu… Yeter ki olmasın bölgelerarası dengesizlikler…
50’lerden sonra; NATO’nun askeri olmak için, el verilince yabana… Boş verildi tarlada; tırpana, yabana, kara sabana…Adı kondu bu değişimin ballandıra, ballandıra; “tarımda makinalaşma”… Ve yeni efendiler dedi ki; “belirlediğim sınırları sakın aşma”…
Sanayileşmeye yönelik yatırımlar; tarımsal alanlara, bereketli ovalara, denize kıyısı olan yörelere, akar sulara, göllere… Hınzırca güldü bu efendiler içlerinden; “ 50 yıla kalmaz ülkenizi çeviririz kurumuş çöllere”…
Atamız’ın SÖYLEVinde yazmadı, yer bulmadı; bölgelerarası dengesizlik…Yol göstericilere, akıl hocalarına teslimiyet sonucunda; tez zamanda gerçekleşti ülkede bölgelerarası densizlik…
Cumhuriyet’in kazanımlarına saldırı, Demokrat Parti’nin kurulması, MENDERES’in seçimleri kazanması ve TBMM’de milletvekillerine; “Siz isterseniz bu ülkeye hilafeti bile geri getirebilirsiniz” sözlerini söylemesiyle başladı irtica…Bu arada Atatürk döneminde Şeyh Said isyanları ve Devrim Şehidi KUBİLAY’a saldırılar da unutulmamalı ama özellikle 12 Eylül 1980 sonrasında giderek daha da yoğunlaştı bu saldırılar…
Anneleri öğretmen, üstelik de Alevi olan ÖZAL kardeşlerin Nakşibendi tarikatıyla yakınlaşması (ki Emin Çölaşan’ın “Turgut Nereye Koşuyor ?” adlı kitabı okunmalı) , DEMİREL dönemindeki bakanlığının ardından, 12 Eylül sonrasında ABD’ce görevlendirilmesi… İşte bu yıllarda DALLAS başta olmak üzere televizyon yansılarından Amerikan emperyalizminin saldırılarının artması toplumsal kirlenme bağlamında, ulusumuza özgü değerlerin yerle bir edilişi… SSCB’ne karşı “yeşil kuşak” oluşturma amacıyla, İran’da HUMEYNİ’nin desteklenmesi, oradan da Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne “rejim ihraç etme” özlemlerinin gelişmesi…ÖZAL’ın Milli Eğitim Bakanı Vehbi DİNÇERLER’in öncülüğünde ulusal eğitim sistemimizin bozulması için gericilik tohumlarının serpiştirilişi…
Ve bütün Dünya’da KÜRESELLEŞME sürecinin temellerinin atılması da ÖZAL’lı Türkiye ile aynı yıllara rastlıyor ki 1990’larda kavram gün yüzüne çıkarılıp, artık tartışmaya açılıyor.
Ya ekonomik açmazlarımız ?... Ya “enflasyon canavarı”nın ülkemizin uyruğuna geçiş süreci nasıl başlıyor ?...Elbetteki bu süreç de MENDERES’in iktidara gelirken kullandığı söylemle; “Her mahallede bir milyoner yaratma” düşleriyle başlıyor. O yıllara değin Osmanlı’nın borçlarını bile ödeyen, 1 Türk Lirası’na, 2 ABD Doları alan, 1930 Dünya Bunalımı’nı sorunsuz atlatan (teğet bile geçirmeden) Yeni Türkiye Cumhuriyeti; NATO’ya giriyor, Kore’ye asker gönderiyor, MARSHALL yardımıyla da ABD bize giriyor (hem mecazi anlamda, hem de gerçek anlamda)… MARSHALL yardımı adı altında ülkeye traktör giriyor, tarımda makinalaşmayla birlikte, tarımdaki fazla iş gücü açığa çıkıyor, böylece kırdan, kente göç başlıyor… Ardından ABD’nin ya da gelişmiş ülkelerin “montaj” sanayi olmaktan öteye gidemeyen sanayileşme girişimlerimiz…Dolayısıyla ülkemizin doğasına yapılan saldırılar… İlk hedef; Anayasamız’ın 45.maddesine göre korunması gereken Dünya’da bir tek benzeri İtalya’daki Po Ovası olan, YEŞİL BURSA OVASI’na “organize sanayi bölgesi” kurulması, Yeşil Bursamız’ın saldırıya uğraması… Ardından buğday ambarı Konya Ovası, patates ambarı Adapazarı Ovası ve nice ovalarımız… Kendi, kendini besleyen, buğday üretiminde Dünya ikincisi olan ülkemizin yabanın buğdayına, darısına el açar duruma getirilişi… ÖZAL döneminde yabancıya toprak satış kararının alınmasıyla, Uludağ’da Arap şeyhlerine 5 villalık yer verilmesiyle başlayan saldırının; AKP döneminde tarikat yuvalarının kullanımına sunulmasıyla en değerli doğal kaynağımız ULUDAĞ’ın talanı… Ormanlarının yakılması, kaçak yapılaşmayla yok edilmesi, dolayısıyla dağın daha az kar, yağmur çekmesi ve karlardan süzülerek biriken yer altı ve yerüstü sularının azalması Bursa’da…
İşte bunlar da Lozan Barış Antlaşması’na karşın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni içlerine sindiremeyenlerin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin; ülke bütünlüğünü bozma, gerçekteyse “ulus devlet” oluşumunu yok etme adına görevlendirdikleri kişiler: MENDERES, DEMİREL, ÖZAL, ÇİLLER, ERDOĞAN…
Bilindiği gibi 21.yüzyıla özgü vahşi kapitalizmin allı, pullu anlatımı ve aldatımı “küreselleşme” olgusunun önündeki en büyük engel; ULUS DEVLET yapısıdır. Bu nedenledir ki ulus devlet yapımızı yıkmak, ulusal birliğimizi bozmak amacıyla; bölücüye/PKK’ya, şeriatçıya/tarikatçıya (ki APO eşkiyasına AB topraklarında yardım ve yataklık edilmiştir, yine bu amaçla Fethullah Efendi de ABD’de beslenmektedir) “demokrasi” adına destek verilmektedir. Acaba nasıl bir “demokrasi” adına ?...
O çok ilgilendikleri topraklarda, o AB’nin yolunun geçtiği kentlerde; aşiret odaklı, ataerkil yapılanmalar, namus cinayeti adı altında kızların öldürülmesi, şeyhten/şıhtan icazet alınarak yaşama, ağalık kurumu sürüp giderken; acaba nasıl bir demokrasiden söz edilmektedir ?...
1980 öncesinde “solculuk” ve “Apo” adının yan yana duyulması, 1980 sonrasındaysa solculuk ve Apo kavramlarının “Kürtçülük ve PKK” birleşimine dönüştüğü bir tür ırkçılık… Bütün bu olgu, oluşum ve olayların neresine kondurulmakta “demokrasi” kavramı ve hangi “demokrasi” anlayışına; tanımına, yorumuna dayandırılarak desteklenmekte bütün bunlar ?...
DEMOKRASİ adına verilen destekler, AÇILIM söylemlerine tutulan alkışlar, DEMOKRATİK YAPILANMA önkoşullu AB’ye kesileceği söylenen biletler… Uzun söze ne gerek; bütün bunlar ne için ?... Yalnızca ve yalnızca ülke topraklarımızın bölünmez bütünlüğünü, ulusumuzun NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE söylemindeki birlikteliğini bozmak için… Gerisi mi ?... Gerisi size kalmış; isterseniz AÇILIM’a KARŞI AÇILIM, isterseniz bu AÇILIM sonucunda her biriniz bir tarafa saçılın…Gerisi yalnızca size kalmış…