
Allah rahmet eylesin…
Mekanı cennet olsun…
1901 yılında Bursa’da doğan Hakkı amca Cumhuriyet döneminin ilk muallimlerinden yani, ilk öğretmenlerinden biriydi.
İhsaniye köyündendi.
O yıllarda İhsaniye bir Bağdat kadar ıraktı Bursa’ya.
Muallim Hakkı Aktuğ dindar, dini bütün bir adamdı.
Hem kendine, hem de eşi Vahide hanıma atadan, dededen pek çok arazi kalmıştı miras olarak.
Önce Soğukkuyu Camisinin yerini bağışladı Muallim Hakkı Aktuğ.
İbadet yerinin yapımında kendisiyle birlikte başkaları da katkı koyduğu için oraya kendi adının verilmesine gönlü razı gelmedi.
Bugün Soğukkuyu Camisi’nde kılınan namazların, orada edilen duaların sevabı bir nebze de olsa Hakkı amcaya da gidiyor.
Sonra…
Bununla da yetinmedi Hakkı Aktuğ.
Karaman Mahallesi’nde, İzmir yolunda, Durak Muhallebicisi'nin hemen arkasındaki arsasını yine diyanete bağışlayarak, hiç kimsenin katkısını almadan kendi parasıyla bir cami daha yaptı.
O ibadet mekanının adı da “Aktuğ Camii” oldu böylece.
Hakkı Aktuğ’daki “bağış” şevki bitmek bilmiyordu bir türlü.
O yıl hacıya da gitmişti.
Orhaneli yolunda, Bahaus mağazasının karşısında, Beşevler tarafındaki arsasını bağışladı bu kez de…
“Hacı Baba” camisinin imam evine varıncaya değin tüm masrafını kendi cebinden karşıladı.
İnşaat tamamlanınca bir gün eşi Vahide hanımı da götürdü oraya kıvanmak için.
İmam evinin odalarını, banyosunu, tuvaletini gördükten sonra küstü Vahide hanım Hakkı amcaya, uzun bir süre de küs kaldılar.
Şunu demişti yıllar yılı bir yastıkta kocadıkları eşi ona:
“Ben onca sene iki göz odada tam 5 çocuk büyüttüm, yaptığın şu imam evinin lüksüne bak!..”
Kırılmıştı Vahide hanım Hakkı amcaya, okuma yazma bilmiyordu ama nispet olarak o da bir “okul yeri” bağışlamaya karar verdi devlete!
İhsaniye meydanında, belediye nikah evinin yakınındaki, sonradan ortaokul haline getirilecek “Vahide Aktuğ İlk Öğretim Okulu’nun” yerini o bağışladı kendine miras kalan araziler arasından.
Karı-koca arasındaki “bağış yarışı” bitmek bilmiyordu.
Az ötedeki koca bir arsayı daha bu kez “teknik lise” yapılmak üzere bağışladı Hakkı Aktuğ, imar planlarına da öyle işlendi.
Yaşama veda etmeden önce gök kubbede bir “hoş seda” daha bırakmak istedi Hakkı amca.
Aynı bölgede bir de “huzur evi” yapmaya girişti kendi imkanlarıyla.
Kaba inşaatına dek tamamladı.
Bitirmeye ömrü yetmedi rahmetlinin.
Mirasçıları da sonlandırmaya muvaffak olamadı.
Yapı uzun seneler kaldı öyle.
Sonra yıkıldı.
Böyle bir insandı rahmetli.
Karaman Mahallesi’ne hediye ettiği, kendi soyadını taşıyan cami artık günün birinde yıprandı Hakkı amcanın.
Muhtar Sami Gürbüz’ün öncülüğünde kurulan “cami yaptırma derneği” yöneticileri Halıca’nın sahiplerinden Hulisi Karakuş’a giderek “yeni bina için gerekli parayı vermesini”istediler.
Doğrusu, yeni caminin pek çok insandan bağış alınarak inşa edilmesi ve “Aktuğ” isminin korunmasıydı.
Nankörlük etti mahalleli!
Halıca’nın parasıyla Hakkı amcanın bağışladığı arsanın üzerine yeni bir cami yaparak, Hulusi Karakuş’un babası “Cemal Karakuş’un” adını verdiler!
Hakkı amcanın kemikleri sızlıyor şimdi yattığı yerde.
Eşi Vahide teyze şöyle sesleniyor hemen yan tarafından:
“Gördün mü? Bu adamlar güya Müslüman! Nasıl da satıverdiler bir dakikada üç kuruşa ismini! Okul yapacaktın sen de benim gibi okul. Yeni bir bina da kurulsa oraya, benim adım ilelebet yaşayacak. Senin yaptığın camilerse günün birinde gördüğün gibi parayı verene satılacak!..”