Yazarlar

Cezaevinden haber var

post-img
“Sokrates, “ben at sineğiyim’’ dermiş. Bilge filozof haklıdır. At sineğidir köşe yazarı. Köşe yazarı rahatsız eder. Köşe yazarı, kimseyi rahatsız etmemekten rahatsız olan kişidir.”   Bundan bir yıl kadar önce “Köşe yazarı olsam ne yazar at sineği olmadıktan sonra” başlıklı makalesinde bunları yazmış sevgili Can Ertan Yeni Marmara Gazetesi’nde.   Dikkat edin, sadece “rahatsız eden” bir yanı yoktur bir gazetecinin, aynı zamanda da “rahatsız olur”!..   Ben Türkiye’de cezaevlerinin halinden, oralarda yatan kadın erkek on binlerce insana ceza yerine işkence çektirilmesinden feci şekilde rahatsızım mesela!   Suç işleyenlerin çok büyük bir kısmının hasta olduklarına, hapse tıkılmak yerine tedavi edilmeleri gerektiğine inanırım oldum olası!   Hem sonra onları bu yola sürükleyen unsurların genellikle ekonomik sıkıntılardan, cahillikten, toplumun kişiye yüklediği saçma sapan değer yargılarından kaynaklandığını bilirim.   Suçluyu idam etmek bile daha insancadır biliyor musunuz?   Asarsınız, on beş dakikada ölür gider!   Gelin görün ki ülkemizde bizler sıcacık yataklarımızda uyurken yüz binlerce kader mahkûmu an be an işkence çekiyor!   Buna cinayet işleyen de dâhil, borcundan ötürü ödeme teminatı veren kişi de…   Yokluktan hırsızlık yapan da dâhil, istemeden trafik kazasına karışan da…   Allah hiç kimseyi düşürmesin, “Ne halleri varsa görsünler” diyemez insan olan hiçbir kimse!   İşte onun için de dilim döndüğünce, elimden geldiğince Türkiye’deki  “ceza evleri gerçeğine”dair elime geçen bilgileri paylaşmaya devam edeceğim.   Tahliye olmuş Mustafa Çukur isimli bir vatandaşın içerideki arkadaşlarının halini anlatmak için yazdığı bir mesaj ulaştı elime geçenlerde.   Buyurun bir de buradan bakın:   “Çoruma bağlı İskilip Açık Ceza Evi, yer yok.    Heryer pislik.   Uyuz hastalığı var, iş yok.   Toplam 900 mahkûm var, çalışanların toplamı 30 kişi.   Müdür mahkûma selam vermez, gardiyanlar mahkûmu bozar, ezer.   Yemekhanede 200 sandalye var, mevcut 900 kişi var.   Oturacak yer yok, yemek yemeye yer yok.    Kaçan kaçana. Daha çok mahkûmların psikolojisiyle oynanıyor.    İçerisi hayvan barınağı gibi, her taraf pislik.    Bina yeni sözde ama içler acısı.    Mahkûmların durumu çok kötü, perişanlar.    Koğuş kapıları sabah kapalı.    Yemekhanede yer yok, yerde oturuyorlar, masalarda uyuyorlar.   Çok zor durumdalar, perişanlar.    Telefon kulübesi 20 tane, 900 mahkûm ne yapsın, hep telefon sırası.   Sözde mahkûmu halka kazandırma, alakası yok!    Mahkûmu bezdirme…”   Ve burası bir yarı açık cezaevi sevgili okurlar!   Ben okuduklarımdan son derece rahatsız oldum.   Peki ya bu mübarek Ramazan gününde siz?   Her ne olursa olsun her gece aynı anda sizler sıcacık yataklarınızda uyurken sıkış tepiş koğuşlarda binlerce insanın yerlerde, tezgah altlarında, yemek masalarının üzerlerinde sabahlamaya çalışması içinizi acıtmıyor mu?   Beni çok acıtıyor.   Aylardır mahkûm ve mahkûm ailelerinin umutla bekledikleri şu “Ceza İndirimi Yasası” bir an önce çıksın artık da her yer, herkes rahatlasın.

Diğer Haberler