Geçen Pazar günü yapılan seçimlerde Doğru Yol Partisi’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayına tamı tamına 3754 kişi oy vermiş.
Tanır mısınız DYP’nin adayını?
Valla ne yalan söyleyeyim, ben tanımam!
Yanlış anlaşılmasın, sözünü ettiğim parti daha sonra “Demokrat Parti” adını alan oluşum değil, bizzat ambleminde kıratın şahlandığı Doğru Yol Partisi.
Yaşıyor işte gördüğünüz gibi ve seçimlere girip 3754 kişiden oy alıyor.
Geçmişte “Oyunu arıya mı vercen, garıya mı” sorusunun sıkça sorulduğu dönemlerde HADEP’in kelebeğini arıyla karıştırıp mührü yanlış basanları çok gördük de…
Süleyman Demirel’in yılkı atına dönmüş “kıratının” çoktan sucuk yapıldığını hala bilmeyen insanlarımız mevcut demek ki hala ülkemizde!
İzini görüp, sözünü duymadığımız mesela yine Liberal Demokrat Parti 411, Millet Partisi 1115, Türk Parti 1467, Yurt Partisi 3569 oy almış kentimizde.
Türkiye Komünist Partisi, EMEP, Halkın Kurtuluşu Partisi, SDP gibi ideolojik iddia sahibi olanları konunun dışında bırakıyorum ama…
Bu partilerin İl, ilçe başkanları, yönetim kurulu üyeleri ne yaparlar, ne yer, ne içerler, niye ısrarla halkta karşılığı olmayan bir siyasi oluşumun başında bulunurlar hiç anlamam doğrusu?
Hani biraz irice olanların başındakiler “ego tatmini” ya da isimlerinin başına bir sıfat koyabilmek için duruyorlar oralarda diyelim, peki ya diğerleri?
Büyük ya da büyümüş de küçülmüş siyasi yapıların başını tutan insanlarınsa en büyük moral motivasyonu elbette günün birinde iktidarın ucundan yakalayabilme olasılığıdır.
Ama her şeyden öte, hazineden paylarına düşen milyarların istendiği gibi harcanıp, paylaşılması mevzusu var ki, işte orada durulup biraz incelenmesi gerekiyor.
AKP gibi, yediği önünde yemediği arkasında bir partiyi saymıyorum bile!
Ama Baykal döneminde CHP Genel Merkezi’nde aşağıdan yukarıya bir “satın alma lobisinin” bulunduğunu biliyorum mesela!
Öyle ki, bayrak deyip geçmeyin, seçim zamanında asılacak bayrak bedellerinin en büyük harcama kalemleri arasında bulunduğu CHP’de paralar üstelik de tek firmaya yıllarca dört-beş katı fazla ödenmiş örneğin.
Bu durumun ortaya çıkmasıyla da ayrı ayrı firmalardan teklif alınıp, işin aynı anda birden fazla şirkete verilmesi usulü benimsenmişti daha sonra.
Sistem şimdi nasıl işliyor bilmiyorum?!.
Bu işlerde çuvaldızı başkasına batırın tamam ama ondan önce iğnenin kendi bedeninize batırılması gerekiyor ki acı hissedilip, gerçekçi bir şekilde hareket edilebilsin.
Alın mesela dünkü gazetelerde boy boy yayınlanan rezaleti…
Bu milletin midesi daha yeni AKP’li “bakan yavrularının” rezaletlerinden bulanmışken karşımıza şimdi bir de “CHP’li yavrularına” sağlanan imtiyazdan yayılan kötü kokular çıktı.
Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk’ten kalan İş Bankası hisselerinin temsil edilmesi için her genel kurulda bankaya 3 isim öneriyor.
Her ay yaklaşık 11 milyar lira parayla, ayrıca kâr payı adı altında pek çok maddi olanak sağlanan bu üyeliklerden ikisine Türk İş eski başkanı ve CHP Milletvekili Bayram Meral’in oğlan Kemal Meral’le, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakın arkadaşı Adalet eski Bakanı Mehmet Moğultay’ın yavrusu Ulaş Moğultay önerilmiş.
Meral’in yavrusu Kemal oğlan gazetecilere saldırması, esnaf dövmesi, batık kredi listesinde bulunan Gazala AŞ’nin ortaklarından olduğu için ismi uzun süre “batıkçılar” arasında yer almasıyla tanınıyor.
Kemal Meral’in ayrıca lise mezunu olduğu biliniyor ancak, sonra açık öğretim fakültesine yazıldığı bilgisine rağmen bitirip bitirmediği henüz bilinmiyor.
Mehmet Moğultay’a da hiç yakışmıyor bu durum!
CHP’nin malı deniz, yemeyen açıkça keriz mantığına işaret eden bu tablo üstüne üstlük bir de “hanedan” algısı yaratınca mızrak çuvala sığmıyor.
Çok ters oldu bu iş.
Hiç iyi değil bu gidiş.