“Elini vicdanına koy”, “Vicdanının sesini dinle”, “Vicdan azabı çekmek” gibi deyişler, yaşamın ahlaki alanıyla ilgili olarak günlük konuşmalarımızda sık sık geçer, öyle değil mi?
“Kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümünü de yükleyen içsel güç” diye tanımlıyor sözlükler vicdanı.
İnsan beyni doğduğunda henüz “işletim sistemi” olmayan biyolojik bir bilgisayardır aslında.
Büyüdükçe kendisine hangi kural ve tanımlamalar yüklenirse, dünyayı ve olayları o çerçeveden değerlendirmeye başlıyor.
“Vicdanı” oluşturan kişinin kendi ahlak değerleri de bu programlara göre yürüyor işte.
Ben mesela kırda bayırda, yolda yürürken hep önüme bakarım; ola ki bir karınca çıkar da üstüne basıp, canından ederim hayvanı diye.
Bunu yaparken de hiçbir dini kuralla hareket etmem; onun da en az benim kadar yaşama hakkı olduğuna inanır, benim onu bilerek ya da bilmeyerek yok etmemin çok büyük bir hata olduğunu düşünürüm.
Sülalemin anne tarafı “Ekmekçi” soyadını taşır, baba tarafıysa “Yılmaz” Keles’te.
Ekmekçi’lerin bir kolu kasaptır; hem keserler nesillerdir, hem de satarlar ilçe merkezinde.
Hala aynı mesleği yürüten kardeşlerim Doğan’ın dedesi, İhsan’ın babası rahmetli Tahir amca kasap dükkanının o yıllarda arka tarafında bulunan kesim yerinde tonlarca ağırlıkta bir öküzün ön ayaklarına iki saniye içinde bir çelme takar, sol eliyle hayvanı ittirerek, sağ elindeki ustura kıvamındaki kasap bıçağını aynı anda hayvanın boynuna sürtüp, tabi besmelesini de ihmal etmeden, yine saniyeler içerisinde alıverirdi canını.
Hep sormuşumdur kendi kendime, “Tahir Ekmekçi amcam, elinde keskin bir kılıçla bundan 300 yıl önce bir harp meydanında cenk etseydi acaba kaç küffarı canından ederdi” diye?
İnanın mübalağa etmiyorum, atalarından edindiği o teknikle bulunduğu yerde iki dönerek, iki dakikada en az 20 kişinin canını almazsa ben de hiçbir şey bilmiyorum!
İşin enteresan tarafı kardeşi Abdullah amca da (Ekmekçi) onun gibiydi.
Aynı soyun boylusu bendeniz karınca ezmez, sülalenin diğer yakası gıcır gıcır hayvan keser, hadi buyrun buradan yakın şimdi!
Böyle bir şey işte vicdan anlayışı, ben karıncaya basarım o gece uyuyamam, İhsan o gün 10 tane dana kesip yüzer, bu gün iyi iş yaptık diye sevinir.
Büyürken beyne yüklenen programlarla ilgili bir şey işte bu.
İhsan “Toplumun et ihtiyacını karşıladığı” için mutlu olur, ben de “Bu gün şeker fasulye mi yoksa, ıspanak mı pişirsem acaba” diye düşünüp dururum çoğu zaman?
Genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu kuruluş yıl dönümlerinden birinde “Sivas Kongresi’nin, CHP’nin ilk kurultayı olduğunu, Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da İstanbul’dan, Bandırma Vapuruyla Samsun’a çıktığını, oradan Havza’ya ve Amasya’ya geçtiğini” anlatmış.
İşte bu söylem hiç de “vicdanlı” bir bakış açısını sergilemiyor bence!
Biraz kafası çalışan, biraz da hayatın imbiğinden geçmiş ve vicdan sahibi biri ne demeliydi biliyor musunuz?
“Padişah Sultan Vahdettin tarafından yanına iki düzine subay ve görevli, yeteri miktarda para verilip, iki otomobil ve Bandırma Vapuru da altına çekilerek Anadolu’ya nümayiş hareketlerinin başlatılması için gönderilen Mustafa Kemal…”
Durup dururken kendi gitmiyor ki, padişah gönderiyor, padişah!
Üstelik de olağanüstü hal şartlarına göre maaşı arttırılıp, 6 ay geriden başlatılarak ve dahi 3 aylığı da peşin ödenerek.
Bunları bilmeden, gerçeklerin farkında olmadan, beynimize yüklenen işletim sistemini güncellemeden vicdanlı olunabilir mi hiç?
Windows bile son 10 yılda kaç tane güncelleme yayınladı şurada!
Bu yazıyı kuruluşunun sene-i devrine 1 gün kala yazıyorum; aman neler anlatacaklar 9 Eylül’le ilgili eski işletim sistemine sahip beyinler CHP’yle ilgili olarak kim bilir?!.
Facebook’larda, Twitter’lerde neler dönecek?
“Laikliği getirdi” diyecekler mesela.
Oysa dini devletleştiren bir partidir CHP!
Diyaneti kuran, Müslüman olmayan vatandaşlarına, yaşamı boyunca hiç camiye gitmemiş insanlara on binlerce imamın maaşını ödeten bir partidir.
Bu gün batıdaki laik ülkelerde her kilise kendi cemaatinin yağıyla kavrulurken, Türkiye’deki ibadet mekanlarının elektriğini, suyunu hatta, temizliğini bile devlete yükleyen bir partidir.
CHP’nin anlayışı despottur ayrıca, cemevini ibadet mekanı görmez üstelik; bu en baştan beri böyle gider.
Ben de tam aksini düşündüm yıllarca, adeta kutsallaştırdım CHP’yi beynime yüklenen yanlış bilgilerle.
Oysa ne kurulduğu günle ne de dünle aynı olan, kaldı ki zaten pek çok yanlışın üstüne oturan CHP bu güne dek kapatılıp, müzesi de kurulmalıydı çoktan.
Osmanlıyı mahfeden, perişan eden, paramparça eden pek çoğu Türk de olmayan İttihat ve Terakki artıklarının oluşturduğu zulüm perver bir yapıdır Halk Fırkası.
Açık oy, gizli tasniftir.
Varlık vergisi, toprak mahsulleri vergisi, yol vergisi gibi faşizan uygulamaların ta kendisidir.
Van İli Özalp İlçesinde 32 kişinin 33 kurşunla katledilmesidir, Boraltan Köprüsü katliamıdır, Orhan Sarıbal söyleyemez ama ben diyeyim, Tunceli’dir, yine İsmet İnönü’nün vicdanı olmayan ruhuyla sebep olduğu Struma faciasıdır…
İstiklal Mahkemeleri rezaletidir.
Ecevit döneminde, Ecevit’in kendi elleriyle bakan yaptığı adamın gümrük ve Tekel yolsuzluğudur.
Sonrasında toplam 21 bankanın battığı gecelik yüzde 7.500’lik faizler dönemidir.
Ülkenin iplerinin tamamen emperyalist ülkelerin eline verildiği Kemal Derviş perişanlığıdır.
Öncesinde yancısı SHP marifetiyle PKK’nın Meclis’e sokulmasıdır.
Yine aynı dönemde Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin hortumlandığı süreçtir.
İski’dir, klordur, rüşvettir.
Kumpasla genel başkan değişikliğidir, FETÖ, PKK hakkında doğru dürüst hiçbir şey diyememektir bu günlerde bile.
Diyarbakır’da evlatlarının peşindeki anaların yanında olamamaktır.
Delege ağalığıdır.
Anti demokrasidir.
Alışılmış çaresizliktir.
Sevgisizliktir.
Birilerini sürekli milletvekili yapma fabrikasıdır.
Mezhepçiliktir.
Yavuz Sultan Selim’e “katil” diyecek, türkülerini hala “Şaha gidelim” diye söyleyecek insanların yatağıdır.
Ve daha pek çok şeydir…
Tarihte üstlendiği rolü iyisiyle, kötüsüyle tamamlamış, artık rafa kaldırılması gereken güve yeniği işe yaramaz bir giysidir CHP.
Tamiri de mümkün değildir üstelik.