I. Dünya Savaşı’nın ardından, güzel Anadolumuz’u paylaşan yedi düvele karşın o günlerin Gazi Mustafa Kemal’i; Anadolu halkını “Ya İstiklal, Ya Ölüm” diyerek bir Kurtuluş Savaşı başlatmak için teşvik ederken şöyle demişti: HATTI MÜDAFAA YOK, SATHI MÜDAFAA VARDIR…
Kemal ATATÜRK güzel Anadolumuz’u bağımsızlığına kavuşturmak için yalnızca bir cephede değil, pek çok cephede birden savaşılması, Anadolumuz’un bütünüyle savunulması gerektiğini bu sözleriyle anlatmıştır. Üstelik Kemal ATATÜRK; ülke savunmasının, yalnızca düşmanın ülkeden kovulmasıyla bitmediğini ve bitmeyeceğini de bu sözleriyle dile getirmiştir. Çünkü “yedi düvelin denize dökülmesiyle işimiz bitti” diyerek bir köşeye çekilmemiş, tersine devrimleriyle “sathı müdafaa”, bir diğer deyişle geniş bir alandaki savunmasıyla, Anadolu halkını içteki ve dıştaki düşmanlarından korumaya çalışmıştır.
Osmanlı Devleti’nin önem vermediği, giderek yok saydığı Anadolu Türkü’ne; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE sözleriyle, Türklük’den kıvanmasını öğretmiştir. Ona; dinsel gericilikten arınılmasının gerektiğini anlatarak İslam dininin akıl ve mantık dini olduğunun yolunu göstermiştir. En önemlisi de; Türk halkını, ulusunu aydınlatmak için yeni Türk harflerini doğrudan kendisi öğreterek, tüm ulusunun başöğretmeni olmuştur. İşte bütün bunların anlamı; “sathı müdafaa” kavramına girer. Bir başka deyişle; O’na göre belli bir hatta, bir diğer deyişle cephede düşmanla, elde silahla savaşmak yeterli değildir. Her alanda bağımsızlık için, bu savaşı toplumsal yaşamın her alanına yaymak gerekir. Dolayısıyla bağımsızlık savaşının ardından, yapılan devrimler “sathı müdafaa” demektir ki; Türklük bilinciyle, kıvancıyla dolu bir ulus, misak-ı milli sınırları içinde ülkesini her alanda savunacaktır.
Önderimiz’in bu özdeyişi, Kurtuluş Savaşımız’ın yaşandığı günlerde söylenmiş olsa da, günümüzün koşullarına göre yorumlanabilecektir ve bu anlamlı sözler 21. yüzyıl Türkiyesi’ne de uyarlanabilecek içeriktedir. Ülke savununması düşünüldüğünde, ülkemizin bağımsızlığı için savaşım düşünüldüğünde, bu görevin yalnızca Türk Ordusu’nun yükümlülüğünde olduğu gibi bir düşünce vardır. İşte böylesi bir düşünce “hattı müdafaa”ya girer. Oysa Önderimiz ATATÜRK’ün dediği gibi; her alanda bağımsızlık, her alanda özgürlük için “sathı müdafaa” gereklidir.
Bu nedenle;
Öncelikle uluslararası alanda siyasal çıkarlar, siyasal hırslar uğruna ülkemizin bağımsızlığından ödün vermeyen, ülkemizi pazarlık konusu yapmayan, ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıran siyaset adamlarının, devlet adamlarının varlığıyla…
Ekonomide; ülkemizin çıkarlarını düşünen işadamlarının ve üretken işçilerinin, emekçilerinin varlığıyla…
Eğitimde; Atatürk İlke ve Devrimleri’nden sapmayan öğretmen ve öğrencilerinin varlığıyla…
Kamuda; devletinin çıkarları doğrultusunda, bununla birlikte kamu yararı ilkesinden ödün vermeden hizmet eden memurlarının ( polisiyle, doktoruyla, yargıcıyla, savcısıyla, mimarıyla, mühendisiyle, vergi memuruyla…) varlığıyla…
Tarımda; toprağının veriminin artışını düşünen, ormanını koruyan köylüsünün varlığıyla…
Nüfus oluşumunda; çok sayıda çocuk değil, iyi eğitilmiş, iyi yetiştirilmiş çocuklar isteyen ana-babalarının varlığıyla…
Tüm haklarının yanı sıra “çevre hakkı”nın da ayırdında, ulus bilinci kadar çevre bilinci de gelişmiş, doğasını, doğal kaynaklarını koruyan, her alanda sürdürülebilir kalkınmayı amaç edinmiş yurttaşlarının varlığıyla…
HATTI MÜDAFAA YOK, SATHI MÜDAFAA vardır özdeyişi günümüzdeki gerçek anlamını bulur. Öyle ki yalnızca Kurtuluş Savaşı günlerimiz için geçerli olmakla kalmaz, günümüzden sonsuzluğa değin Önderimiz Kemal ATATÜRK’ün düşüncesinden gerçek yaşama taşınmış olur.
Yaşadığımız günler bağlamında ulusumuzun değer yargılarındaki tozumaya, bozulmaya, çözülmeye karşın anımsatmayı bir yurttaşlık görevi bildim.
Cumhuriyetimiz’in varlığı sonsuza dek sürsün; Türk Ulusu, hattı müdafaanın yanı sıra sathı müdafaasıyla çağdaş uygar dünyada sonsuza değin yerini bulsun…