Şu bizim Darwin Amca; gidivermiş Galapagos Adaları’na…İncelemiş türleri; gözlemlemiş değişimlerini ve insanın da maymunun dönüşüm geçirmesi sonucu oluştuğuna değin savlar sürmüş… Onun bu savlarına da havlamış pek çokları; çünkü onların inanası varmış Cennet’den kovulmuş Adam’la Kadın masallarına…Ve bu masalı “sakata gelmesin endişesi ve korkusuyla” tedavüle sürmüşler dört ayrı dilde ve dinde yazılmış kitap varyasyonlarıyla…
İngiliz Darwin araştırır da; Amerikalı anatomi uzmanı Harold Coolidge hiç boş durur mu ?... O da insana en yakın tür olan şempanzeleri incelerken (ki şempanze dediğin iri kıyım bir mahlukat; kavgacı, geçimsiz, bir o kadar da saldırgan) bakmış ki bunların bir de daha ufacık, tefecik olanları var ve de saldırgan da değiller…Hani Karamürsel sepeti gibi bu ufacık, tefecik olanlarını da görünce 1928 yılında… Bakmış ki bu tür; daha bir benziyor insana, insana özgü tutum ve davranışlarıyla ve toplumsal yaşam kurallarıyla…Hem de ilk çağlardaki insanlara; sanki onların aynısının tıpkısı…Aynı onlar gibi ana erkil, onlar gibi sevişgen…
Ve bu Amerikalı’nın bulgularını da 1929 yılında yazıya döken de ; Ernst Schwarz adlı bir Alman olmuş… Dolayısıyla bu primatın şanı 1930 yılında almış, yürümüş... Gerçi bizim ülkeye şanının, namının ulaşması epey zaman almış…Oysa bu türün birebir örneği bu ülkede karşılığını bulabilecekken… Üstelik de bu türün genetik yavruları bu ülkede son on iki yıldır saltanatını sürerken… Fuzuli’nin dediği gibi; “ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler”…
Neyse ki küreselleşme olgusu, bu olgunun küresel kültür, küresel ekonomi, küresel medya sac ayağının “küresel medya” salgını ve son kertede National Geographic diye bir kanalı evlerimize, yuvalarımıza sokulurken tanışmış olduk işte bu türle; paniscus da olarak bilinen BONOBO maymunlarıyla ya da sevişgen şempanzelerle… Hani şu ufak, tefek ve üstelik de anaerkil türle…
Değil mi ki bir yakınlık var bu insansılarla, insanlar arasında… Ve öylesine bir yakınlık ki ülkemizde yaşayan türlerle, bu BONOBOLAR arasında vallahi de akla zarar…Şaşırıp kaldım ben bile bu yaşımda…Bu durumda onları daha bir yakından tanıyalım diyecek olanlara anlatalım arkadaşları…
Buncağızlar yakın geçmişe (ki 1930’lu yıllara kadar) “pigme şempanze” ya da “cüce şempanze” olarak adlandırılmışlar. Daha sonra iyice incelenince; dik duruşlarıyla, anaerkil ve eşitlikçi toplumsal yapılarıyla ve bu toplum içinde de cinsel etkinliğin belirgin, baskın bir belirleyici oluşuyla; şu iri kıyım, saldırgan, kavgacı şempanzelerden ayrılır olmuşlar.
Bunların adresleri; Demokratik Kongo Cumhuriyeti imiş…Bu cücelerin hal ve hareketleri, türdeşleri nasıl olup da gelmiş bizim buraları bulmuş; bu da her halde takdir-i ilahi… ( Tesadüf diye bir şeyi kabul etmeyenleri de haksız çıkarmayalım değil mi ?...) İşte bu cüce şempanzeler ki diğer bir adıyla BONOBOLAR toplumunda; seks (cinsellik) toplumsal bir davranış özelliği göstermekteymiş. Öyle ki cinsellik; toplumsal düzeni sağlamada, kuralları belirlemede çok önemliymiş.
Üstelik Bonobolar insanlar gibi yüzyüze çiftleşmekle birlikte, yine insanlar gibi yalnızca çocuk yapmak için değil, hadonist bir yaklaşımla da birleşiyorlarmış… Ve de insanlar gibi cinselliğin, her türlüsünü “eşleşmeler ve uygulamalar bağlamında” deniyorlarmış. Cinsel birleşme ya da cinsel içerikli eylemler, yaklaşımlar, yakınlaşmalar; her türlü anlaşmazlığı çözmede ve de ödüllendirmede uygulamaya konuyormuş.
Ana-oğul dışında; her birey, birbiriyle çeşitli boyutlarda cinsel oyunlar oynayabiliyorlarmış. Kısacası; iri kıyım şempanzelerde şiddete başvurulan durumlarda, Bonobolar birbirine dokunarak, sevişerek barışı sağlıyorlarmış…
Sonuç olarak araştırmacılar; Bonobolar ile genel şempanze türü arasındaki farkın, şempanze ile insan arasındaki fark kadar olduğunu ileri sürmekle birlikte, Bonobolar’la insanlarınsa (tutum ve davranışları bakımından) oldukça benzeştiklerini ileri söylüyorlarmış…
Sözün özü; NG Wild izledikçe, ülkemizin geldiği/getirildiği toplumsal yapıyı da gözlemledikçe bu araştırmacılara katılmamak olanaksız…
Üstelik de başta Sibel ÜRESİN adlı nisa bile söylemleriyle; bu Bonobolar’la AK-ÜMMET arasındaki benzeşme ve türdeşlik konusunda fersah, fersah aydınlatmakta bizleri… Ne diyor bu AK-SOSYOLOG ?...
Çok eşli sevişgen olun; daha mutlu olun…
İyi sevişgen olun; daha iyi namaz kılın…
Ve kimileri de fetva veriyor; zorda kalınca kız kardeşinizle sevişin…
Ve de imamlar, hocalar; talebelerine ibadeti sevişgence yapmanın usüllerini öğretiyor fedakarca…
Tekke ve tarikatlarda; şeyhler ve şıhlar, kadınlı, erkekli hiç ayrım yapmaksızın müridlerini kutsuyorlar, sevişgence…
Ne yazık ki Darwin Amca; bu gerçekleri göremeden , bu ayrımın ayırdına varamadan çok erken konuşmuş Galapagos Adaları’nda…Oysa Demokratik Kongo Cumhuriyeti ne fırsatlar sunuyormuş da… Nasip, kısmet işi; Christof Columbus da Hindistan’a ulaşan baharat yollarını bulacağım derken, Amerika’ya gitti, bir de yerlilerin elinden can teslim etti kadersizim…
Ve bizler Darwin’in şempanzelerinden gelenler…Sorunları sevişgenlikle değil de; kavgayla, saldırganlıkla çözmeğe uğraşanlar… Bonobolar’ın soyundan gelen bu sevişgen Ak-ümmetden öğreneceğimiz çok şeyler var…
Onlar ne kadar da haklılar Darwin’in kuramına karşı çıkmakla…Çünkü onların ataları Galapagoslu değil ki, onların ataları Demokratik Kongo’dan…