Yazarlar

Doktor Tamer Kaya’yla tanışın

post-img
Okunmuş en güzel kitap sizi çekip içine alıveren, ufkunuzu zenginleştirip yeni pencereler açandır.   İyi yazı da öyle…   Bursa Tabip Odası’nın yayınladığı “Hekimce Bakış Dergisi’nin” Mart sayısında “Evrim”konusunu değerlendirdiği “Hekim Olarak Evrime Bakış Nasıl Olmalıdır” başlıklı makalesini okuyunca son derece kıymetli birini daha tanımış olmaktan ötürü derin bir memnuniyet duydum.   Bugün sizi de tanıştırmak isterim.   Şöyle başlamış yazısına Tamer Kaya: “Ülkemiz topraklarında MÖ 5. yüzyılda yaşamış olan ünlü tarihçi Herodot, “İnsanlar kulaklarına gözlerinden daha fazla inanırlar” demiş.  Evrim konusunda da olan budur.  Evrim, inanılmaz gerçek ögeleriyle ve sadece gözlemlerden yola çıkılarak ortaya konulabilmesi mümkün olan inanılmaz kanıtlarıyla tam da karşımızda gözlerimizin önünde dururken, reddedilmektedir.  Hiç araştırmadan.  Dünyanın en ileri üniversiteleri ya da ülkemizdeki en önemli üniversitelerin biyoloji bölümleri bu konuda ne düşünüyor sormadan, konunun uzmanlarının ve alanla ilgili büyük akademisyenlerin fikirlerine başvurmadan, sadece bazı reflekslerle?..”   Mesela hemşerimiz Galen’i de tanıdım Doktor Kaya’nın yazısı sayesinde.   On numara beş yıldız bir adammış rahmetli Galen:   “İnsanlık tarihinin en büyük hekimlerden olan Galen, Anadolu topraklarında Bergama’da doğmuştur.  Roma’da MS 2. yüzyılda saray hekimliği yapmıştır.  Yazmış olduğu, 100 kadarı günümüze kadar ulaşmış olan 400 kitabı bulunmaktadır.  Genel ilkesi, her zaman sorgulayıcı olunması ve sunulan bilgilerin uygunluğunun kontrol edilmesi yönündedir.  Galen, kitaplarında çok sayıda anatomik çizimlere yer vermişti.  Ancak en büyük şanssızlığı o dönemde kadavra kullanılamamasıydı.  Çünkü saraya bağlı dini otorite buna izin vermiyordu.  Onun yaptığı ise maymunlarda ve büyük memelilerde diseksiyonlar yapıp onların anatomik yapılarının çizimlerini yazmış olduğu tıp kitaplarına koymaktı.  Bu kitaplar, Avrupa’da tıp eğitiminde çok uzun bir süre hiç sorgulanmadan olduğu gibi okutuldu.  Galen’in “sorgulayıcı olun” ilkesine de uyulmadı.  Ta ki 1500’lü yılların başında, Vesalius tarafından bu kitaplardaki çizimlerin insana ait olmadığı anlaşılana kadar yaklaşık 1300 yıl bu süreç devam etti.  Vesalius’un bunun farkına varabilmesini sağlayan en büyük avantajı, o dönemde idam edilen ya da ölen mahkûmların kadavralarına diseksiyon yapılabiliyor olmasıydı.  Kendisi aynı zamanda başarılı bir çizer olan Vesalius, bu diseksiyonlar üzerinde yapmış olduğu çizimleri “Fabrika” adlı meşhur kitabında topladı ve Avrupa’da birçok merkezde bu konuda eğitimler verdi.  Sorgulanmadan kabul edilen bu bilgi yanlışlığından ancak bin yılı aşkın bir sürede dönülebilmişti.”   Gördüğünüz gibi insanoğlu meğerse yüzyıllar boyunca insan sanılan maymun anatomisinegöre tedavi edilmiş!   Son derece gerçekçi teoriler ortaya koyuyor Tamer Kaya makalesinde:   “Bilimin ortaya koyduğu temel ilkeler ve bilgi doğal olarak çoğunluğun ilgisini çekmez. Teknoloji ve teknolojik ürünler daha çok ilgi çeker. Genel toplum kitlelerinin yaklaşımı bu şekildedir.”   Haklı.   Cep telefonunun nasıl çalıştığıyla değil, onun sunduğu olanaklarla ilgileniyor insanoğlu!   Ya da bir uçağın motoruyla değil, ona binip hesaplı bir şekilde uçup uçamayacağıyla ilgileniyor:   “İnsan beyni yüz milyonlarca yıllık bir evrim sürecinin birçok yönüyle en gelişmiş olduğu söylenebilecek son ürünüdür.  Ancak bu üst organizma, en ilkel etkileşimlerden de vazgeçmemiştir.  Beyin sapı ve orta beyin hala en ilkel tepkiler ve davranışlarla varlığını korumaktadır.   Böyle olmasaydı, zararlı olmadığını bildiğimiz halde kaçınamadığımız korkularımızı, yıkıcı fanatik davranışları öfkesine yenik düşerek ömür boyu alacağı büyük cezaları bildiği halde cinayet işleyenleri, hatta üzerinde öldürür yazdığı halde sigara içenleri nasıl izah edebilirdik?”   Mesela Darwin’den çok çok önce bu “Evrim” konusunu yine bizim topraklarda doğup yaşayan “Anaksimander” isimli bir filozofun irdelediğini biliyor muydunuz?   Hakikaten, ne çok alim, ne çok da zalim yetiştirmiş bu topraklar:   “İnsanlık tarihinde evrime yönelik kayıtlı verileri olan en eski düşünür olarak bilinen Anaksimander (MÖ 610 – 546), Batı Anadolu’da yaşamıştır.  Miletlidir.  Bulduğu fosiller üzerinden evrimle ilgili fikir ve düşüncelerini geliştirmiştir.  İlk hayvanların, dünyanın tarihindeki devirlerden birinde suda yaşadıklarını iddia etmiştir.”   Ve müthiş son tespiti Tamer Kaya’nın:   “Galen’in doğduğu topraklar olmanın ötesinde, bir tarafta İbn-i Sina, diğer tarafta Hipokrat‘ın bulunduğu ve özellikle 900 – 1400 yılları arasında İslam bilim insanlarının bilimdeki inanılmaz başarılarına şahit olan bu kadim topraklarda yaşamak bizler için büyük bir ayrıcalık.  Bu coğrafyada yeniden bilimin ve üretkenliğin yeşermesi için bilim insanlarına ve biz hekimlere de çok görev düşüyor.  Presente edilen bilginin doğrudan kabul edilmesinden önce temel nedenlerini araştırmak, bir çıkar çatışması yaratmadığından emin olmak ve üzerindeki dini inançların ve siyasi düşünceleriniz aracılığı ile sizi kontrol edebilecek bir şey olmadığından emin olmak ve neyi reddettiğimizi bilecek kadar okumaya zaman ayırabilmek gerekiyor.”   Yazısını okuduktan sonra ben de “Kimdir bu Tamer Kaya” diye merak ettim?   1986 yılında buradan, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olup, uzmanlığını da yine Bursa’da tamamlamış.   Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde 1991 – 2006 yılları arasında Radyoloji Anabilim Dalı Başkanlığı yapmış.   Girişimsel radyoloji ve kas iskelet radyolojisi ile ilgilenmekteymiş.   Daha sonra Osmangazi Üniversitesinden emekli olarak ayrılmış.   Eskişehir’de özel radyoloji uzmanı olarak çalışmakta olduğu görüntüleme merkezini de 2000 yılında açmış.   Dr. Kaya 2015-2018 yılları arasında Türk Radyoloji Derneği başkanlığı da yapmış.   Sadece hekimlik yapıp binlerce insana şifa vermekle kalmıyor Tamer Kaya; özel ilgi alanı olan “evrim-tıp ilişkisine” dair araştırmalar yürütüyor ve bu alanda “İçimizdeki İzler ve Yaşam, Evrim ve Biz” isimli iki de kitap yazıyor. Bayılıyorum böyle üretken insanlara.   Uzun ömür ve sağlık diliyorum.

Diğer Haberler