Yazarlar

Eski Jandarma Binbaşı Hüseyin Erten anlattı (2)  

post-img
Bursa Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Yunus Kaldırım tarafından 15 Temmuz’dan sonra Bakanlığa “FETÖ’cüdür” diye ihbar edildikten sonra eşiyle birlikte, görev yaptığı kurumdan ve devlet memurluğundan uzaklaştırılan eski Jandarma binbaşı Hüseyin Erten’in yaptığı açıklamaları aktarmayı bu gün de sürdürüyoruz.   Bundan 4 sene önce Şırnak’ta görevliyken kızlarının “Turner Sendromu” belirtileri taşıdığını fark ediyor Erten çifti.   Bu hastalık kız çocuklarında X kromozomunun yokluğu veya yapısal bozukluğu nedeniyle ortaya çıkan, halk arasında da “büyüyememe hastalığı” olarak adlandırılan bir illet.   Turner sendromlu bireylerde doğuştan böbrek rahatsızlıkları, kalp anomalileri, kistik higroma en çok görülen sıkıntılarmış.   Hüseyin Erten mecburi hizmet süresini de tamamladığı için burada bulunan tıbbi imkanlardan ötürü memleketi Bursa’ya yerleşmeyi öneriyor ortaya çıkan acı durum üzerine eşi Nilüfer hanıma.   Tam 20 yıl boyunca sınırda bayırda hizmet ettikten sonra evlatlarından birinde bu hastalık çıkınca ikisi birlikte düşünüp  çocuklarını bundan sonra ata ocağında yetiştirmeye karar veriyorlar.   Şöyle anlatıyor Hüseyin Erten o günleri:   “Ancak babam işçi emeklisi. Onun evini bile birlikte yaptık. Yani ekonomik durum hiç de iç açıcı değildi. Bunun için başka bir kuruma geçme imkanlarını araştırdım. Yasal olarak da bunun mümkün olduğunu gördüm. Dönemin Bakanı Sayın Fatma Şahin’le bizzat görüşüp görev istedim. Lütfetti ve bunun üzerine Türk Silahlı Kuvvetlerinden istifa ettim. Tarih, 18 Ocak 2013’tü. 15 Ağustos 2013’te de atamam gerçekleşti. Yani bir gecede huzurevi müdürü olmadım. Ve iddia edildiği gibi Ahmet Zahteroğlu’nu da hiç tanımam. Sadece Fatma Şahin’le görüştüm o zaman. Bu imkanı da kendisinin genel sekreter yardımcısı olan Murat Tural vasıtasıyla edindim. Kendisi arkadaşımdır. Ailesi Midyat’ta her daim devletin yanında olmuş vatansever bir ailedir…”   Bu açıklamasıyla Bursa’ya, güya Roboski’de kaçakçıları bombalattıktan sonra(!) FETÖ’cüler tarafından bir gecede huzurevi müdürü yapıldığı iddialarını tümden yalanlıyor Hüseyin Erten.   Roboski olayına da daha sonra geleceğiz:   “Bursa benim görev yaptığım 11’nci şehirdir. Burada kızımı 3 ayda bir üniversiteye tıp fakültesine, 2 ayda bir de Dörtçelik Çocuk Hastanesi’nde psikiyatriye götürüyorum o gün bu gündür. Eşim çocuk evlerinde görevliydi. Altıncı sınıfa giden büyük kızımı 6’ncı okuluna, üçüncü sınıfa giden küçük kızımı 3’ncü okuluna yazdırarak Bursa’ya yerleştim. Durum böyleyken bile buradakiler Bakanlığa benim tayinimin İnegöl’e yapılmasını önerdiler! Bursa’daki kifayetsizlikten habersiz olan Ankara beni ilkin oraya atadı. Mehmet Ali Bey, her şeye rağmen biz eşimle beraber gece gündüz, 24 saat her iki kurumda 250 çocuğa birden gönülden hizmet ettik. Askerlik dönemimden alışığız, bizde mesai saati kavramı yoktur. Görev yaptığımız kuruluşlarda bulunan herkese sorun. Hatta, arkamızda hiç durmayan sendikaya dahi sorun. Onlar iyi bilirler gerçekleri. Vicdanımız rahat ama çok kırgınız. Devlete değil ama buradaki yetersizleri görmeyerek bizi onlara harcatan, gönülden hizmet verdiğimiz çocuklardan bizi kopartan büyüklere. Bursa’da ne yazık ki Aile ve Sosyal Politikalar teşkilatı çok kötü yönetiliyor. Bana 3 yılda 6 ayrı yerde görev verdiler. Bu sayede başarısız olmamı beklediler…”   Peki, FETÖ’cüler tarafından bin bir kumpasla evlatlıkları ellerinden  alınan Murat Demir’le yolları ne zaman ve nasıl kesişmiş Hüseyin Erten’in?   “Benim kendisiyle hiçbir ilgim olmadı. Olamazdı da zaten çünkü ben Sırameşeler Çocuk Yurdu’na 18 Şubat 2015’te geldim. Yani benim göreve başladığım sıra çocuklarla Murat Demir’in kanuni hiçbir bağı yoktu. Sorumlu bir müdür olarak ne yapabilirdim? On yaşındaki bir çocuk sürekli olarak Balıkesir’e kaçıyordu. Bakanlığa durumu bildirdim. Başka şehre naklettiler. Murat Demir de bundan ötürü bana düşman oldu. Kuruluşta meydana gelen olumsuz olayları bana mal etmeye başladı. Dr. Rüştü Burlu Yetiştirme Yurdu’na, Vali Yardımcısı İbrahim Avcı beyin ısrarıyla 31 Temmuz 2014 tarihinde başladım. Kurum çok kötü durumdaydı. Murat Demir’in iddiasının aksine “esrar içme” olayı ben göreve başlamadan yaşanmıştı. Bursa İl Müdürlüğünü zorlayarak orada kalan çocukların ayrıştırılmalarını sağladım. Ortaya şimdi Bademli’de olan evler ve Kaplıkaya projesi çıktı. Bazı çocuklar İl dışına, bazıları da aile yanına verildi. Sonra Sırameşeler’den Karani Çelik’i görevden aldılar, yerine ben başladım. Ben orada çalışmaya başlar başlamaz Murat Demir her yere hakkımda son derece yanlış yazılar yazmaya başladı. Önce Facebook üzerinden yaptı karalama kampanyasını. Durumu dönemin Bursa Valisi Münir Karaloğlu’na ilettik bize, “boşverin çocuklar” dedi. Adam olayı abarttıkça abarttı ve personelimizin namusuna kadar dil uzattı. Bursa İl Müdürlüğüne dilekçe verdim, hakkımda yazılanların araştırılıp eğer gerekirse Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması için! Adam yine durmadı ve bu kez savcılığa dilekçeyi ben verdim. Diğer arkadaşlar da verdiler tabii ki. Ancak ne yazık ki prosedür çok yavaş işliyor. Geçen Temmuz’da bir daha verdim. Murat Demir’le ilgili olarak Balıkesir sürecini bilmem. Şimdi çocukları geri alabilmek için ruh sağlığı yerinde olmayan biri gibi davranıyor! Bu arada, kurumda yapılan her şeyin yanlış olduğunu söyleyemem. Çok doğru şeyler de yapılıyor. Ama Murat bey doğruyla yanlışı birbirine karıştırıp hayali senaryolar yazıyor. Öfke duyduğu herkese bu yöntemle iftira ediyor. Ona göre Aile Bakanından aşağıya doğru herkes hain! Kurum içinde ona doğru-yanlış sürekli bilgi aktaranlar var. Bunlardan biri kendini yanlışlıkla ifşa etti. Bursa İl Müdürü Yunus Kaldırım da bu adamı şimdi müdür yardımcısı olarak atadı! Neden mi? Bursa İl Müdürlüğünde Trabzon ve Rizelilere iyi bakın, acaba kim, neden dolayı o görevlere gelmiş? Bunlar devlet kurumu idare etmek nasıldır bilmezler. Çok da önemi yoktur onlar için. Yukarı doğru nasıl ilerleyecekleri önemlidir?!. 15 Temmuz’un ardından Murat Demir’in hakkımda yazdıklarına Yunus Kaldırım ve arkasındakiler hemen atladılar! 17 Temmuz’da, Ankara’ya beni “FETÖ’cü” olarak bildirmiş beyefendi! Hatta hiç ilgisi olmayan 2 kişiyi daha bildirmiş ki, bunu geçmişte siz de  zaten yazdınız…”   Geliyoruz Bursa İl Müdürü Yunus Kaldırım’la, Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun’a:   “Ben sırameşeler’de, 4-6 yaş grubu çocukların kaldığı 9 kişi kapasiteli bir evin mevcudu 17’ye çıkınca, fazla olanları 7 yaş grubuyla geçici olarak birleştirdim. Yeni ev açılınca oraya gideceklerdi. O sıra küçüklerin başında 3, büyüklerdeyse tek bakıcı anne vardı. Az önce dediğim gibi, ben de o çocukları 1 anneyle birlikte 7 yaş grubuna kattım. Fakat bu kişi aynı kurumda, aynı çocuklarla, komşu bir evde çalışmayı reddetti! Gidip rapor aldı! Bu hanım nasıl ve hangi hakla reddedebilir ki müdürünün ona verdiği görevi? Çünkü bu annenin görümcesinin kocası Parti İl Başkanı Cemalettin Torun’du! İl Müdürü bana ‘o kadınla ilgili görevlendirmeyi iptal etmemi’ söyledi! Ben de ona “ortada sorun teşkil edecek bir durum olmadığını, yapılanın iş gereği olduğunu söyledim. Israr etti, “bunların kılıcı keskin olur” dedi bana!..”   Bu arada sevgili okurlar, Hüseyin Erten söylemiyor ama asıl mesleği hemşirelik olan o hanımın kurumda “bakıcı annelik” yapması da yasal açıdan mümkün değil. Araştırınca gördüm ki, sözü edilen hanım orada bakıcı annelik filan da yapmıyor aslında! Kurumda yan gelip yatıyor! Hemşire yerine “bakıcı annelik” kadrosundan gösterilip, hemşire maaşının 3 katını alıyor! Müdür Hüseyin Erten kendisine görev verince de gidip Cemo Ağa’ya şikayet ediyor:   “Konu Vali beye kadar gitti. Kendisi kurum müdürünün işine karışmayın dedi. Ancak dönemin İl Müdürü Şevket Barca ısrarını sürdürdü! Ben de, ‘eğer gerekirse görevden ayrılabileceğimi, isterlerse başkasını görevlendirebileceklerini ama yaptığım haklı görevlendirmeyi iptal etmeyeceğimi’ söyledim! İl Başkanı rica etmiş. Ben de takmıyormuşum! Başka İl başkanı olsa rica etmez, emredermiş! Olabileceklere ve tehditlere rağmen yolumdan dönmedim. İl Başkanı Cemalettin Torun umreye gitti. Dönüşte de Vali beyi ikna edip, Sırameşeler’deki görevime son verdirdi. Benden sonra şimdiki Bursa İl Müdürü Yunus Kaldırım yanına bir yardımcısını alarak Sırameşeler’e gitti. Yerime vekalet eden kişiden ‘benim görevlendirmesini yaptığım kadını eski yerine almasını’ istedi. Fakat o da ‘yapılan işin doğru ve hizmet icabı olduğunu’ anlatıp, istenileni yerine getirmedi! Ancak, daha sonraki günlerde o kadın “İl müdüründen talimat aldım” gibi komik bir söylemle, sanki orada kuruluş müdürü ya da idarecisi yokmuş gibi, hiç kimseyle muhatap olmadan kendi kendine eski yerine geri döndü!..”   Bu arada Hüseyin Erten bazı hususi olayları da anlattı sevgili okurlar.   Hem bu nedenle, hem de kendisine zarar vermemek açısından onları paylaşmıyorum:   “Bazı yazdıklarım özeldir. Yaptığımızı konuşmak adetimiz değildir. Eşim de ben de normalde paylaşmayız. Sizden o ifadelere hassasiyet göstermenizi rica ederim. Öte yandan bana dediniz ki, ‘sizden hakkınızda yazılanlara karşı şimdiye dek bir yalanlama görmedim’!.. Ne yapabilirdim ki? Elimde hiçbir belge olmadan televizyona mı çıkacaktım? Sabırla, savcılık makamından alacağım belgeyi bekliyorum. Ben bunların bu kadar ileri gidebileceklerini düşünemedim açıkçası. Hem ne yapabilirlerdi ki? Tüm hayatım boyunca eve yeniden dönebileceğimden emin olmayarak ayrıldım ailemin yanından. Benim mesleğim buydu çünkü. Olabilecek en ağır şeye hazır olmaktır askerlik. Ailemiz bunu hep aklında taşır. Bunlar 15 Temmuz’u fırsat bilip, bu ağır iftirayı attılar ancak, Allah büyük, inanıyorum ki hak yerini bulacak. Eşime de geleyim… Onun mesleğini icra etmek için katlandığı koşulları kimse bilemez. Şırnak’ta, Uludere’de en ücra köşelere bir asker eşi olmasına rağmen cesaretle nasıl gittiğini, insanlara yardım bağlansın diye gündüz köylere gidip, akşamları evde raporlarını hangi koşullarda yazdığını hiç konuşmadık biz. Mardin’de, Şırnak’ta insanlarla iç içe yaşadık. Üşenmedik sonraları tekrar tekrar ziyaretlerine gittik. O insanları çok sevdik çünkü. Kızlarımızı Kürt ablaları büyüttüler, zamanı geldi onları gelin ettik. Ve eşim açığa bile alınmadan ihraç edildi. Bir gün hak yerini bulacak…”   Geliyoruz Roboski olayına:   “Bombalamanın yapıldığı alan asla benim bölgemde değildi. Orası ne sorumluluk alanımdı ne de emir komuta ilişkisi açısından benim taburumla ilgisi vardı. Ben Şenoba tabur komutanıydım. Olaysa Roboski’de oldu. Eğer haritaya bakarsanız ne kadar ayrı yerlerde olduklarını görürsünüz. Üzerime atılan çok ağır bir iftiradır sadece.”   İşte Hüseyin Erten bunları anlattı sevgili okurlar. Ben de ilettim. İyi oldu mu?              

Diğer Haberler