Yazarlar

Fetö sanığı Hilmi Gülcemal’in itirafları (2)

post-img

Fetö sanığı Hilmi Gülcemal’in itiraflarını dün kaldığımız yerden, bu gün de aktarmayı sürdürüyorum. Hadi buyurun beraberce okuyalım, neler yaşanmış bakalım Fetö’nün arka sokaklarında: “…Üniversite mütevelli heyet toplantılarına yüzde 90 İl imamı Cansun Sarıyıldız katılırdı. Cansun Sarıyıldız’ın resmi olarak üniversitede hiçbir resmi sıfatı yoktu. 2013 yılından sonra Cansun Sarıyıldız da mütevelli heyet üyesi oldu. Vakıfta ve üniversite mütevellisinde bizler göstermelik olarak bulunuyorduk. Cansun Sarıyıldız her alanda tek söz sahibi olan kişiydi. O ne derse o oluyordu. Cemaatin kasasını da kesesini de Cansun Sarıyıldız bilirdi. Bizler bilmezdik. Ayrıca Cansun Sarıyıldız’la ilgili olarak şunları söyleyebilirim: Her Cuma günü Marmara Bölgesi İl imamları toplantısına katılmak için İstanbul iline giderdi. Bu durumu “Üniversitede Cuma günü toplantı yapalım” dediğimizde bize söylerdi. Cansun Sarıyıldız zaman zaman benim iş yerime gelirdi. Tarihini tam olarak hatırlayamamakla birlikte muhtemelen 2012 bahar aylarında Cansun Sarıyıldız benim organize sanayi bölgesinde bulunan Gülcemal Tekstil isimli fabrikama geldi. Bana “10 dakika sonra bir misafirimiz gelecek, sekretere haber ver, doğrudan içeri alsın” dedi. On dakika sonra Cansun Sarıyıldız’ın dediği misafir fabrikama geldi. Bu kişinin daha önce Orhangazi Üniversitesi mütevelli heyeti olarak ziyarette bulunduğumuz Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Namık Yılmaz olduğunu gördüm. Başsavcı Namık Yılmaz’ın kardeşi Ramazan Yılmaz da Orhangazi Üniversitesi’nin genel sekreteridir. Bu durumu sonradan öğrendim. On dakika kadar bana ait fabrikada oturdular. Birer çay içtiler. Sonra beraber Cansun Sarıyıldız’a ait arabayla birlikte bir yere gittiler. Ben nereye gittiklerini bilmiyorum. Çünkü Namık Yılmaz özel başka bir araçla gelmiş. Zira ben uğurlamak üzere dışarı çıktığımda başka hiçbir araç görmedim. Aynı araçla birlikte fabrikadan çıktılar. Bu durumu kesinlikle biliyorum ve hatırlıyorum. Üniversite mütevelli heyet toplantısı yaptığımızda toplantıya katılan İl imamı Cansun Sarıyıldız “Toplantıyı erken bitirelim, ben Cumhuriyet Baş Savcısı Namık Yılmaz ile görüşeceğim. O’nunla buluşmamız lazım” diyerek toplantıyı erken bitiriyordu. Bir iki kez bu şekilde bana hitaben söylediğini çok iyi hatırlıyorum. Cansun Sarıyıldız Orhangazi Üniversitesi olarak yapım aşamasında paraya çok ihtiyacımız olduğu bir dönemde bana “Merak etme, ben Vali Şahabettin Harput’la görüşeceğim, 15 gün içinde sana 1 milyon Lira para getireceğim, Vali bey Bursa Yem’in sahibi Bilal (Soy ismini hatırlamıyorum) isimli kişinin bir işi var. Onu halletmesini isteyeceğim. Karşılığında da 1 milyon lira bağış alacağım” dedi. Ancak bu para gelmedi. Durumu sorduğumda, “O işi halledemediğini” söyledi. Orhangazi Üniversitesi’nin yapım aşamasında İl Valisi Şahabettin Harput’un çok büyük katkıları oldu. Üniversite yönetimi olarak Ankara’da alınacak tüm randevuları Vali Şahabettin Harput alıyordu. Örneğin YÖK tarafından verilen “faaliyet izninin” alınması ve hızlanması, keza kuruluş aşamasında kısacası a’dan, z’ye tüm işlerine katkı sağladı. Orhangazi Üniversitesi’nin yapıldığı yerin çok büyük kısmı Hazine arazisidir. Başlangıçta bu hazine arazisi ihale ile kiraya çıkartıldı. Bizim Uludağ Kültür ve Eğitim Vakfı dışında bir vakıf daha ihaleye girmiş. Ancak o zamanki defterdarın girişimiyle ihale iptal edilmiş. İhaleye katılan diğer vakıf, kamuya yararlı vakıf değilmiş. 2011 yılı başlarında İl defterdarlığı takdir yetkisini kullanarak Hazineye ait yaklaşık 55 bin metre kare arsayı kamuya yararlı vakıf olan Uludağ Kültür ve Eğitim Vakfı’na 49 yıllığına yap, işlet, devret modeliyle cüzi bir miktar karşılığında kiraladı. Ne kadar kira karşılığında verildiğini bilmiyorum. Bu hususta Genel Sekreter Ramazan Yılmaz’dan bilgi alınabilir. Üniversite arazisinin bir kısmını da Yıldırım Belediyesi’nden kiralayarak temin ettik. Yıldırım Belediyesi’ne de cüzi bir miktar kira ödeyecektik. Burada şunu da belirtmek isterim. Üniversite binasının yapım aşamasında projelendirme ve ruhsat sürecinde o dönem Yıldırım Belediye Başkanı olarak Özgen Keskin’in çok büyük katkıları oldu. “Cansun Sarıyıldız’a söyleyin, Bursa Büyük Şehir Belediye Başkan adaylığında beni desteklesin. İsmimi yukarıya bildirsin” şeklinde beyanı oldu. İki-üç ay sonra seçilemeyince de “Bu işi beceremediniz” dedi. Üniversite yapım aşamasında Ankara’daki işlerimizde eski Ak Parti Bursa İl Başkanı ve o dönemde milletvekilliği yapan Hayrettin Çakmak ve bakan olarak görev yapan Faruk Çelik’in çok büyük katkılarını gördük. Bizi desteklediler. Hayrettin Çakmak, üniversite ile ilgili rapor milli eğitim komisyonundan geçeceği zaman Milli Eğitim Bakanını arayarak hızlanmasını sağladı. Faruk Çelik’in de aynı şekilde yardımları oldu. Faruk Çelik birkaç defa Uludağ Kültür ve Eğitim Vakfı’na ziyarete geldi. Ancak ben kendisini ziyaret etmedim. Üniversitenin kuruluş aşamasında Vali Şahabettin Harput, Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin, Milletvekili Hayrettin Çakmak ve Bakan Faruk Çelik’in çok büyük katkıları olmuştur. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe üniversitenin inşaatına ziyarete geldi. “Hayırlı olsun” dedi ama bariz bir şekilde katkısı olmadı. Bir ara Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ait Merinos parkındaki binaların Orhangazi Üniversitesi’ne kiralanması gündeme geldi. Bu hususlarda belediye görevlileriyle Cansun Sarıyıldız toplantılar yapmış. Ben bu toplantılara katılmadım ancak, duydum. Yine Vali Şahabettin Harput’un, İl Milli Eğitim Müdürünü arayarak bir okul arsasını Uludağ Kültür ve Eğitim Vakfı’na devri için bizzat Milli Eğitim Müdürü Atilla Gülsar’ı aradığını ancak tahsis işlemini gerçekleştiremediğini biliyorum. Vali Şahabettin Harput’un Bursa İl protokolünü Orhangazi Üniversitesi’nde topladığını biliyorum. Bu toplantıda ben de vardım. 2013 yılında İl protokolü eşleriyle birlikte üniversiteye gelerek yemekli bir toplantı yaptık. Sözde bu kişilere üniversite gösteriliyordu. Hatırlayabildiğim kadarıyla bu toplantıya Vali Şahabettin Harput, Garnizon komutanı, büyükşehir belediye başkanı, Uludağ Üniversitesi Rektörü Kamil Dilek, MİT bölge başkanı, İl emniyet müdürü, ismini bilemediğim bir ağır ceza reisi gibi kişiler eşleriyle birlikte katılmışlardı. Bu toplantıya, her toplantıya katılan Cansun Sarıyıldız her nedense resmi olduğu için katılmadı. Ev sahipliğini ben üstlendim. 2012 yıllarında Cansun Sarıyıldız’dan Vali Şahabettin Harput’un Amerika ülkesine giderek Fethullah Gülen ile görüştüğünü duymuştum. Görüşmeye yalnız mı yoksa, heyet halinde gidilip gidilmediğini bilmiyorum. Cansun Sarıyıldız, Bursa’da iş adamlarından bir-iki heyet oluşturarak, yılda bir-iki defa Amerika ülkesine giderek Fethullah Gülen’i ziyaret ettiğini biliyorum. Duymuştum. Ancak ben bu heyette yer almadım. 2000 yılından bu yana Fethullah Gülen’i görmedim. Esasen daha sonraki zamanlarda 8-9 defa Amerika’ya gittim. Ancak kendisini görmedim. Cansun Sarıyıldız’la birlikte Amerika’ya Ali Fuat Er, Hamit Tuna gibi kişiler gitmişlerdir. Havaalanı çıkış hususları sorulduğunda durum ortaya çıkacaktır. Vali Şahabettin Harput iki ya da üç ayda bir Uludağ Kültür ve Eğitim Vakfı’na ve Orhangazi Üniversitesi mütevelli heyet toplantılarına katılarak yapılan hususlarda bizden bilgi alırdı. Bu şekilde toplantılara katıldığını, başkan olarak ben çok iyi biliyorum. Feridun Kahraman’dan duyduğum kadarıyla Cansun Sarıyıldız kendisine “İl valisi, İl başsavcısı, İl emniyet müdürü, defterdar, vergi dairesi başkanı bizden” şeklinde sözler sarf etmiş. Bu husuta bana Feridun bey birlikte kaldığımız koğuşta söyledi. Cansun Sarıyıldız bana “Bursalı sanayici iş adamı Celal Sönmez’e kampus yaptırmak lazım. O’nun bu gücü var” diyerekCelal Sönmez ile ilgilendiğini belirtirdi. Celal Sönmez ile bağlantıyı Hayati Canlılar ile sağlardı. Cansun Sarıyıldız, Celal Sönmez’e üniversite kampusu kurduramadı ancak, kendisinden bir adet yurt bağışlattığını iki ay sonra öğrendim. …İş adamlarından bir kısmı cemaatle bağlantılı kişiler değildi. Cemaatle bağlantılı iş adamları Feridun Kahraman, Ali Fuat Er, Sami Şentürk, Mahmut Kesici, Emin Akça, Orhan Tezyaparlar gibi iş adamları vardı. Hepsinin ismini şu an hatırlamıyorum, toplam iş adamı sayısı 160 kişiydi. Bu geziden amaç cemaate mensup olmayan iş adamlarına Kırgızistan’daki okullar gezdirilerek cemaate yardım yapmaları ve mütevelli heyet üyesi olmaları sağlanacaktı. Bu kişilerin cemaate karşı kalpleri yumuşatılmaya çalışılıyordu. Ben bu kapsamda başkaca bir ülkeye gitmedim. Ben Cansun Sarıyıldız ile Vali Şahabettin Harput ile pek çok defa bir araya geldiklerini, görüşüp buluştuklarını bizzat gördüm. Şahabettin Harput, mahkemede “Cansun Sarıyıldız’ı eğitimci olarak tanıdığını, Orhangazi Üniversitesi mütevelli heyet üyesi olduğunu, Nilüfer okullarının koordinatörü olduğunu” söyledi. Bu beyanı doğru değildir. Ben çok sık sık bir araya geldiklerini biliyorum. Bu işlerin içerisinde devletin valisi ve milletvekili ve bakanları olmasaydı ben bu işlere girmezdim. Ben devletin görevlilerine güvenerek vakıfta ve üniversite yönetiminde görev aldım. Ben cemaate yakın olan avukat ya da hukukçuları bilemiyorum. Ancak, 2000’li yıllardan tanıdığım kadarıyla Avukat Çağatay Aygün sohbet toplantılarının birkaç tanesine katılmıştı. Cansun Sarıyıldız benim de bulunduğum bir ortamda o dönemde Gemlik kaymakamı olan Bilal Çelik için “Bursa’ya getirsek iyi olur” dedi. Birkaç ay sonra Gemlik Kaymakamı Bilal Çelik, Özel İdare Genel Sekreterliği görevine getirildi. Bu görevlendirmede Vali Şahabettin Harput’un katkısının büyük olduğunu düşünüyorum. Cemaat, Orhangazi Üniversitesi rektörlüğüne soy adını bilmediğim, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesi baş hekimi olarak görev yapan Prof. Dr. Tahsin isimli kişiyi getirmek istiyordu. Ancak resmi olarak kıdemi ya da başka bir husus tutmadığından Tahsin isimli profesör rektörlüğe getirilemedi. Yerine Recep İleri rektör olarak getirildi. Cansun Sarıyıldız cemaatin İstanbul’da insan kaynakları havuzundan üç-dört rektör adayı belirlemiş. Amerika’ya, Fethullah Gülen’e sunmuş. Fethullah Gülen’in onayıyla rektör Recep İleri Orhangazi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmıştır. Tüm Türkiye’de bu yapıya bağlı tüm üniversite rektörlerinin toplanarak Amerika Birleşik Devletlerine gidip, Fethullah Gülen’le görüştüklerini biliyorum. (İşte burada daha daha fazla dayanamıyorum ve “Yazıklar olsun” diyorum! Aklıma İlhan Arsel’in “Biz Profesörler” isimli herkesin okuması gereken kitabı geliyor. Profesör olmuşlar bu adamlar ama bilim adamı olamamışlar. Yazık! M.A.Y.) Bu hususu bana Rektör Recep İleri söylemişti. Daha doğrusu bu hususu bana üniversite genel sekreteri Ramazan Yılmaz söyledi. Ramazan Yılmaz Uludağ Kültür ve Eğitim Vakfı’na baş vurmadan önce ne yaptığını bilemiyorum. Ancak, vakfın genel sekreteri Ahmet Keşkekoğlu ile görüşmüş. İşe alınmış. Böylelikle vakıfta üst düzey görevli olarak işe başladı. Orhangazi Üniversitesi’nin kuruluş sürecini a’dan, z’ye Ramazan Yılmaz yönetti. Cansun Sarıyıldız ve benim başkanlığını yaptığım yönetimle birlikte üniversitenin inşaat işlerini ve kuruluş işlemlerini gerçekleştirdiler. Bürokrasi ve izin boyutlarını Ramazan Yılmaz çözdü. Maddi boyutunu ise bizler çözdük. Keza üniversitenin akademik kadrolaşmasını da öğretim üyelerinin belirlenmesini Ramazan Yılmaz belirledi. Sınavla alınacak olanlara karışamıyordu. Ancak sınavsız olarak alınanlarda Ramazan Yılmaz, Cansun Sarıyıldız’la istişare ederek kararlar veriyordu. Bizler göstermelik olarak üniversite yönetiminde bulunuyorduk. Biz sadece para veriyorduk. Üniversitede idari kadroda, muhasebede çalışacak personeli Ramazan Yılmaz, Cansun Sarıyıldız ya da “bölgeci” tabir edilen Cansun Sarıyıldız’ın yardımcılarıyla istişare ederek cemaat mensubu olan kişiler belirliyordu. Ben Uludağ Kültür ve Eğitim Vakfı ve Orhangazi Üniversitesi mütevelli heyet başkanı olarak üniversite adına Bank Asya Nilüfer Şubesine, Halk Bankası ve Garanti Bankası şubelerine  hesap açtırdım. Ancak Cansun Sarıyıldız’ın isteği ile Bank Asya Nilüfer Şubesinde bulunan hesap Bank Asya Yıldırım Şubesine aktarıldı.  Bana Cansun Sarıyıldız, “Bank Asya Yıldırım Şubesiyle daha rahat çalışıyoruz” demişti. Tahminime göre bu yapı, gayrı resmi paraları Bank Asya Yıldırım Şubesinden yurt dışına transfer etmiş olabilir. Banka şubeleri 10 bin dolar ve üzeri parayı ilgili devlet kurumlarına bildirim yapmak zorundaydılar. Ancak, yapıya mensup kişiler bu kısıtlamadan kurtulabilmek için bir çok talebe ve imam üzerinden 9.999 dolar ve altında olacak şekilde yurt dışına dolar bazında para transfer etmiş olabilirler. Keza yurt dışına TL olarak da havale yapabilir ama bu epey zordur. Genelde dolar ya da Euro olarak havale yaptıklarını düşünüyorum. Yine yapının yurt dışı para hareketlerinden bahsetmek gerekirse, her ülke imamı ayda bir defa Türkiye’ye gelir. Türkiye’den tekrar sorumlu olduğu ülkeye giderken beraberinde nakit olarak bol miktarda para götürebilir. Ben bu kişilerin güvenlik birimlerinden kolayca geçerek para naklettiklerini düşünüyorum. Koğuşta yattığım arkadaşlardan öğrendiğim kadarıyla Rasık Fikrullah Kaya isimli imam Türkiye’den, Amerika Birleşik Devletlerine Bank Asya Nilüfer Şubesinden 90 bin dolar havale yaptırmış. Bu para Amerika Birleşik Devletlerinde bir enstitüye gönderilmiş. Bu şekilde kendi imamları, talebelerinin hesabı üzerinden Bank Asya şube ya da şubelerinden yurt dışına para aktarımları yapabilir. Dediğim gibi, elden nakit olarak ilgili ülkeye ziyarete gidilirken heyette görevli imam ya da ilgili ülke imamı Türkiye’ye geldiğinde kendisi yurt dışına para çıkarabilir. Duyduğum kadarıyla hava alanlarında yapının mensubu olan imamlara kolaylıklar gösteriliyormuş. Yine bir arkadaştan duyduğum kadarıyla, Amerika Birleşik Devletlerinde yapının elamanları bir senatöre 25 bin dolar bağışta bulunmuş. Bu para seçim kampanyasında kullanılmış. Para nakit olarak değil de çek olarak senatöre törenle takdim edilmiş. Bu yapı Amerika’da seçimlerde  para yardımında da bulunduğunu pek çok kişi gibi ben de biliyorum. Ben bu örgütün başka türlü yurt dışına para aktarma yöntemlerini bilemiyorum. Bu yapı tam bir örgüt olduğu için her yerde adamları olduğundan, her türlü şeyi yapabilirler. “Benim diyeceklerim -şimdilik- bunlardan ibarettir. Daha sonra da hatırladığım hususları tekrar sizlerle paylaşmak isterim” dedi. 27-10-1016 CUMHURİYET SAVCISI İBRAHİM KARAKAŞ ZABIT KATİBİ FAHRETTİN ÖRNEK ŞÜPHELİ HİLMİ GÜLCEMAL ŞÜPHELİ MÜDAFİİ AVUKAT AHMET VEYSEL ORHAN” Hilmi Gülcemal’in 16-11-2016 tarihinde verdiği ek bir ifadesi daha var, onu da daha sonra yayımlarız ancak, tüm bu anlatılanların ileride tozlu raflarda kaybolması yerine, bir kenara not düşülmesi gerektiğine inandığım için sizlerle de İnternet ortamından paylaşmayı tercih ettim. Hilmi Gülcemal’i samimi buldum açıkçası. Diğerleri gibi kıvırıp suçu başkalarının üzerine atmak yerine adam gibi davranıp, devletine yardımcı olmaya çalışmış besbelli. Eferin!..

Diğer Haberler