Yazarlar

Geçmişten acı dersler

post-img
1980 yılının 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlama hazırlıkları sırasında kızların kıyafetleri bahane edilerek şu bildiri dağıtıldı Çorum’da: "Müslüman, namusuna sahip çık! 19 Mayıs gösterileri adı altında yine bacılarımızın iffet ve hayasına kahpece ve haince saldıracakları bir gün geliyor. Yüreklerimiz parçalanıyor, içimize kan akıtılıyor. Yine Müslüman evladı kan ağlayacak, kafir düzen tarafından soyularak, en müstehcen ve kepaze kılıkta teşhir edilecektir. Bin yıllık mübarek tarihimize bundan büyük bir leke sürülebilir mi? Kurtuluş Savaşında namusunu Yunan eli kirletmektense, ölmeyi tercih eden mübarek ninelerimizin kemikleri sızlamaz mı? Ey Müslüman, düşün, süngüyle ama karnından çocuk çıkartan  zihniyetle bu zihniyetin farkı ne? Namazını kıl, orucunu tut yeter; karışan mı var diyen gafil Müslüman, sen de düşün!.. Düşün ki, haddini bilmeyenlere bildirelim hadlerini. Şu hadis-i Şerifi asla unutma, haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır. Ne mutlu canı ile kanı ile malı ile CİHAD edenlere... İSLAMCI GENÇLİK" Olaylardan hemen önce Çorum Emniyet Müdürü Hasan Uyar görevinden alınarak yerine, Tunceli'de görev yapmış olan Nail Bozkurt atandı. Milli Eğitim Müdürlüğü'ne MHP'li Fethi Katar getirildi. Çorum valiliğine Rafet Üçelli atandı. 40'a yakın polis memuru başka illere nakledildi. Birçok okul yöneticisi, öğretmen ve memurun yer değişimi yapıldı. Buna karşın kağıt üzerinde ataması gerçekleştirilen birçok polis memuru da ilişiği hiç kesilmeden(!) görev yapmaya devam etti. ABD’nin Türkiye Büyükelçiliğinde görevli Robert Alexander Peck olaylar öncesinde, Çorum’da MHP’li il yöneticileriyle, vali ve CHP’li Belediye Başkanı Turhan Kılıçoğlu’yla görüştükten sonra Amasya ve Tokat’a gitti. 28 Mayıs Çarşamba günü, Çorum’un en işlek caddesinde ve çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluşan gruplar, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın", "Kana kan, intikam” sloganlarıyla yürüyüşe geçirildiler. Bu yürüyüş korteji, kısa süre sonra etrafa saldırıya başladı. Cadde üzerinde bulunan solculara ait iş yerleri tahrip edildi ve yakılmaya başlandı. 29 Mayıs günü de cadde ve sokaklardaki bu yürüyüşler “Kana kan, intikam” sloganlarıyla devam etti. Olaylar sırasında Çorum’a komşu il, ilçe ve köylerle bağlantılı tüm yollar bazı gruplar tarafından kapatılıp işgal edildi. Çorum Gazetesi’ne ve Bahar Kitabevi'ne saldırılar yapıldı. Alevi ve Sünni mahalleleri arasında barikatlar kuruldu ve çatışmalar başladı. TRT’de “Çorum’da, Alaaddin Camii’ne patlayıcı madde atılması ve dışarıdan ateş açılması sonucu olaylar yayıldı.” şeklindeki haber sık sık verilmeye başlandı. “Alaaddin Camii'ne bomba atıldığı” iddiası camilerin hoparlörlerinden tüm kente duyuruldu, cihat çağrısı yapıldı, suların zehirlendiği iddiası yayıldı. Oysa bu haberleri ne askeri yetkililer ne de Çorum Valisi doğruladı. TRT’nin Çorum muhabiri de daha sonra böyle bir haber vermediğini söyledi. Halk arasında yayılan söylentilerin ardından bir anda ortaya çıkan eli silahlı gruplar Alevi mahallelerine uzun namlulu silahlarla saldırmaya başladılar. Alevi mahallesine barikatları yıkarak giren bir panzerin ateşiyle hamile bir kadın ve bir öğretmen hayatını kaybederken yaşlı bir kadın da panzerin altında kaldı. Süleyman Ateş isimli bir tıp öğrencisi panzerin ateşiyle yaralanarak götürüldüğü SSK hastanesinde öldürüldü. İçişleri Bakanı Mustafa Gülcügil, “Çorum olayları solun bir tertibidir ve devleti yıkma eylemlerinden biridir. Devlete destek düşüncesiyle hareket eden sağ bir grup, bunların karşısına çıkmıştır. Aslında siyasî gayeli ve siyasî hedefli olan sol gruptur” derken… Başbakan Süleyman Demirel’se yaşananları, “Eğer bu fitne CHP’den destek görmezse devlet bu fitneyi çok kısa bir zamanda söndürür. CHP neyi söylemeye çalışıyor? Günlerdir bu meseleyle uğraşıyoruz. Bu hadiselerin arkasında CHP var” şeklinde değerlendirdi. Ve ana muhalefet lideri Bülent Ecevit de şunları söyledi: “....olayı sağ militanların başlattığı bilindiği hâlde iktidar bunu saklayıp bir komünistlik tehlikesi varmış görüntüsünü vermeye çalışmaktadır. Hükûmetin Çorum’daki olaylarda da taraf olduğu, taraflardan biriyle birlik olduğu ve onların suçlarını örtbas etmeye çalıştığı ortadadır.” Çorum Katliamı, bu ilde 1980 Mayıs’ıyla, Temmuz ayları arasında meydana gelen, siyasi ve dini temelli olarak ortaya çıkan kanlı olaylardır. Ülkücülerin, Alevi mahallesi olarak bilinen Milönü Mahallesi'ne saldırması sonucu, çoğu Alevi olmak üzere resmî kaynaklarca 57 sol görüşlü yurttaşın ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan bir provakasyon girişimdir.   VE GELİYORUZ KAHRAMANMARAŞ’A…   Siyasal nedenlerle körüklenen Alevi-Sünni ayrılığının Kahramanmaraş'ta tırmandırıldığı bir dönemde kentteki Çiçek Sineması'na, o dönemin ender milliyetçi filmlerinden biri olan, Cüneyt Arkın'ın başrol oynadığı “Güneş Ne Zaman Doğacak” isimli filmin gösterimi sırasında, patlayıcı madde atılmıştır. Bombalama eyleminin sol görüşlü kişiler tarafından yapıldığını iddia eden  kalabalık sağcı bir grup ile Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup ülkücü, “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın ve Müslüman Türkiye” sloganlarıyla sinemadaki seyirci kitlesini de coşturarak, Cumhuriyet Halk Partisi il merkezine, PTT ve Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) binalarına saldırır. Bombanın patlamasından hemen sonra, Ülkücü Gençlik Derneği Kahramanmaraş şube başkanı Mehmet Leblebici ve ikinci başkan Mustafa Kanlıdere'nin talimatları ile bombayı attığı iddia edilen Ökkeş Kenger, Ankara'ya Ülkücü Gençlik Derneğine telefon ederek yardım talebinde bulunur!.. Ertesi gün de Alevilerin yoğunlukla oturduğu Yörükselim Mahallesi'nde bir kıraathane bombalanır. Devamında Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı iki sol görüşlü Alevi öğretmen silahlı saldırı sonucu yaşamlarını yitirir. Öğretmenlerin cenazelerinin getirildiği camide bulunan sağcı bir grup, ölenlerin cenaze namazının kılınmasına karşı çıkarak bunu engellerler ve tabutlar ortada kalır. Güvenlik güçlerinin hiçbir müdahalesi ile karşılaşmayan bu sağcı grup kent çarşısına yürüyerek, orada toplanmış olan Aleviler ve Sünnilerle silahlı çatışmaya girer. Orada üç insan daha öldürülür. Bir sonraki gece sağcı gruplar Sünni mahallelerinde, “Alevilerin ertesi gün silahlı saldırı yapacağını” iddia ederek, kitlesel biçimde silahlanılmasını sağlarlar. Aleviler de aynı şeyi yaparak, çıkan olaylara cevap vermeye hazırlanır. Ve artık Kahramanmaraş'taki olaylar tarafların karşılıklı çatışmalarına dönüşür. İnsanlar galeyana gelmiş, durum kontrolden çıkmış ve il genelinde kaos ortamı oluşmuştur. Maraş olayları patlak verdiğinde CHP iktidar, Bülent Ecevit ise başbakandı. Ecevit daha sonra, “olayların kendisini uzun süredir direndiği sıkıyönetim talebine zorlamak için” kontrgerillalar tarafından çıkarıldığını” söyleyecektir. Olaylar nedeniyle Diyarbakır, İzmir, Suriye-İran-Irak gibi sınır boylarını çevreleyen bölgeler de dahil olmak üzere birçok ilde sıkıyönetim ilanı gündeme gelmiş ve İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş, Adana, Elazığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Gaziantep, Kars, Malatya, Sivas ve Şanlıurfa olmak üzere, toplam 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiştir. Kahramanmaraş’ta bu saldırılar sonucunda resmi verilere göre 150 kişi öldürüldü, 176 kişi de yaralandı; Alevilere ait 200'ün üzerinde ev yakıldı. 100'e yakın işyeri tahrip edildi. Resmi olmayan beyanlara göre ise ölü sayısı 500'e yakındır. Bu gün tüm bunları niye yazıp hatırlattım? Şimdiki nesil tarafından bilinmiyor, benzer olayların yaşanması nedeniyle geçmişte çok büyük acılar yaşadı bu millet. Hainlerin, işbirlikçilerinin ve düşmanların istedikleri tek şey bizi Alevi-Sünni, Türk-Kürt diye birbirimize düşürmek, bunun için zemin yaratmak. Her türlü provokasyona, her türlü yalanı yaymaya çoktan hazırlar. “Aman dikkat” diyorum! Anne ve babaları, özellikle gençlerimize nasihat etmeye ve geçmişte yaşananları anlatmaya çağırıyorum.

Diğer Haberler