Yazarlar

İmam Hatipliden hırsız olur mu olmaz mı?

post-img
En çok da Feramuz’un ördeklerine kızıyor Ayça. Hiç olmazsa dolaşmayın bari gözümün önünde diye sinirleniyor. Arka ayaklarının üzerine dikilip de ön ayaklarıyla da tutunduğu demir kafesinde, yan taraftaki bahçede önderleri başlarında olduğu halde tek sıra halinde kuyruklarını keyifle sallayarak turlayan ördekleri gördü mü sürekli havlıyor. Ee ne de olsa gerçi, şimdiye dek bir kez olsun çıkmış değil ama aslında İngiliz Seter cinsi bir av köpeği Ayça. Doğuştan genetik olarak ihtisas alanı kuşlar yani, ördekler! Şimdiyse tek görevi bahçeye yabancı birileri girdi mi havlayıp haber vermek. Elimize düştüğünde henüz bir aylık ya var ya yoktu.. İlerlemiş zatürresi ve bağırsaklarındaki parazitlerden ötürü aşırı şişmiş karnıyla “Getirmeseydin, 1-2 gün anca yaşardı” demiş kızıma Uzman Veteriner Ayşe (Yazıcı) ablası. Ayça yaklaşık 7 yıldır bizimle birlikte. Koca kız oldu şimdi.   ……………….   O’nun hemen yanındaki kulübede Beyaz Bey oturuyor. Kendisi köpek olmasaydı her halde diplomat olurdu diye düşünüyorum! Eğer yabancı biri kendisine biraz yiyecek uzatırsa memnuniyetle derhal kabul ediyor ve hemen kuyruk sallamaya başlıyor, ta ki evin camından kendisinin izlendiğini fark edene kadar! Yakalandığını anladığı an dişlerini çıkararak hediye getirene öyle bir havlamaya başlıyor ki sanırsınız karşıda canavar var! Çok oyuncu bu Beyaz. Beyaz Bey de kızımın hediyesi! Bundan yıllar önce okul dönüşü evin kapısının önünde otururken buluyor Beyaz’ı. Korkuyor, yanına gidemediği için de annesinin dönüşünü bekliyor biraz uzakta sessizce. İkisi birlikte ona doğru yöneldikleri vakit kuyruğunu sallayarak yanlarına yaklaşıyor ve sevdiriyor kendisini Beyaz. Beyaz Bey’in gelişi o geliş. Gitmiyor bir daha. Onun derdi Veteriner Ayşe ablasıyla! Nilüfer Belediyesi Hayvan Hastanesinde görev yapan Ayşe Yazıcı bir kez bile burun kıvırmadan o güler yüzüyle yıllardır aşılarını yapar, hastalandıklarında iyileştirir Ayça Hanım’la, Beyaz Bey’i. Azıcık iğneden korkuyor Beyaz, Ayşe’nin kokusunu aldı mı kulübesine kaçıyor; çıkaramıyoruz dışarı!   ……………….   Sadece Beyaz’la, Ayça mı sanıyorsunuz? Yoo! Kezban Hanım’ın da aşılardan dolayı yıllardır derdi var Ayşe ablasıyla! Kezban’ı da yine okul dönüşü birkaç günlükken bir çöp konteynırının içinde miyavlarken bulup eve götürüyor kızım. Bebekken kocaman kulakları, kısacık kuyruğuyla nasıl çirkindi hiç sormayın! Ama büyüdükçe çok güzelleşti Kezban Hanım. Bir zarafet ve güzellik abidesi oldu kendisi. Kızgınlık dönemlerinde önümden şöyle bir salınarak yürüyüşü var ki, “Ben’im” diyen insan kadınlar öyle yürüyemez vallahi!   ……………….   Feramuz, yandaki komşu. Yaz başında 15  ördek yavrusu almış. Büyüdüklerinde onlar da nasıl güzelleştiler anlatamam. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kendi aralarında tıkırdamaya başlarlar, sonra önder seçtikleri birinin rehberliğinde tek sıra halinde “gok,gok,gok” diyerek dolaşmaya başlarlar ki, doyamazsınız seyretmeye. Feramuz da sever ördeklerini. Sabah akşam getirdiği ıslatılmış ekmekleri o da “gok, gok,gok” diye seslenerek verir hayvanlara. Feramuz Karslı, uzun yıllar Almanya’da çalışıp Bursa’ya dönmüş; 75 yaşında, kasket takar. Karısı ölmüş Feramuz’ın. Bir-iki kadın geldi gitti, “bunlar mal mülk peşinde” diye hemen kovaladı Feramuz. Sanki kendisinin selvi boyuna geleceklerdi! Vakit namazlarını hiç kaçırmaz, hep ezan okununca koştura koştura camiye gider, ceketinin eteklerini savurarak. Feramuz dinine diyanetine çok bağlı biri.   ……………   Dün Ayşe’nin odasında operasyonun bitmesini bekliyorum. Ayça’nın memelerinde bazı kitleler tespit etti Ayşe; ne olur ne olmaz diye “alalım bunları” dedi. Nilüfer Belediyesi’nin Bursa’ya sunduğu uluslar arası standartta eşsiz bir hizmet bu hastane ve hayvan barınağı. Nilüfer Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Mürsel Büyükçoban’ın önderliğinde Ayşe ve mesai arkadaşları şahinden kirpiye, kediden köpeğe varıncaya kadar her gün oraya getirilen onlarca değişik hayvanın bakım ve tedavilerini yapıyorlar. Yine Feramuz geliyor aklıma. Ve Recep Tayyip Erdoğan’ın, “İmam Hatipliden hırsız olmaz” yollu sözleri. Peki, namaz kılan, dindar birinden “katil” olur mu sizce?!. Geçen Pazar sabahı, bir diğer komşumuzun “yapma yapma” diye kendisini paralarcasına haykırışları sonucu biz de fırladık balkonlara! Feramuz, eline baltasını almış, önündeki kütüğe yatırdığı son ördeğin de kafasını kesmişti bile! Yan tarafında yeşilli beyazlı ördek kafaları yükseliyordu yerden. Yemek için de kesmemişti üstelik, yoksa tek tek keserdi! Kış gelmişti, artık bakmayacaktı, hepsi o kadar. Nitekim hayvanların kesik başlarıyla, ölü bedenleri topluca birkaç çöp torbasına doldurulup, sokak başındaki konteynıra bırakıldı en sonunda sessizce. Ördeklerini sabah akşam “gok, gok,gok” diye kendi elleriyle besleyip seven Feramuz, kısa saplı keskin bir baltanın ucunun kütüğe değmesiyle çıkan “Tok, tok” sesleri eşliğinde almıştı hayvanların canlarını yaz bittiği vakit. Öğleyin de yine camiye koşturmuştu her zamanki gibi. Hayvanların kesik başları aklıma geldikçe hala fena oluyorum. Şimdi siz söyleyin bakalım bana, “İmam Hatipliden hırsız olur mu olmaz mı?”

Diğer Haberler