Dün geceden beri yüreğimiz yine yanıyor.
Hiç kuşkusuz, ağır yaralı askerlerimizden de kötü haber alabiliriz.
Ancak, çiçek toplamaya gitmedi Türk Ordusu oraya, savaşmaya, binlerce yıllık tarihinden ve uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan haklarını aramaya gitti.
Bisiklete binmek gibidir devlet yönetmek.
Eğer durursan düşersin!
Ve mutlaka içeriden ya da dışarıdan başka güçler senin yerini doldurur!
Geçen günkü bir yazımda “şehit sayısı üzerinden siyaset yapanlar ya cahildir ya da hain” demiştim.
Yineliyorum!
Cahillerin içinde “farkındalık düzeyi” çok düşük, velveleci sosyal medya ishalleri de var!
Mevcut hükümete karşı besledikleri kin ve öfke gözlerini kör etmiş durumda ne yazık ki!
Oysa bu kan tükürsek bile, “kızılcık şerbeti içtik” denilecek milli bir mesele.
Biz bir ölür, bin diriliriz…
Bu tür saldırılar bilinçli yapılır.
Amacı, “Türkiye’nin orada ne işi var” diyenlerin sayısını arttırmak ve hükümetin içerideki desteğini azaltmaktır.
İşte asıl o zaman kaybederiz savaşı.
“Türkiye’nin orada işi var sevgili okur!..”
Hem de çok işi var!
Geçmişte Hatay’da ne işi varsa, bu gün Suriye’de de aynı işi var.
Sadece orada değil, gelecekte de Kafkaslarda, Asya’da Kuzey Afrika’da, Selanik’te, Sofya’da, Makedonya’da, Üsküp’te, Kosova’da işi olacak.
“Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin; Millet yürüyecek arkandan.
Bu kitaplar Fatih'tir; Selim'dir Süleyman'dır
Şu mihrap Sinanüddin şu minare Sinan'dır.
Elde sensin dilde sen, gönüldesin baştasın.
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.”
Tüm şehitlerimize rahmet, Mehmet’imizin bileğine kuvvet.