Finike’nin portakalından çok öncesinde nam salınca parası
İnsanlık için ateş, tekerlek ve illa ki para sayılsa da gelişimin alamet-i farikası…
Bu üçlünün içindeki tek kalleş; olamadın kadına bir türlü kardeş
Ah yok musun sen para; nasıl da açtın kadının benliğinde onulmaz bir yara…
Oysa nasıl da mutluydu insan soyu; parasız günlerinde…
Özellikle de kadın; özgür, pervasız, tutsak alınmazdı
İnsan soyunun parasız dünlerinde…
Deve kervanlarıyla tıngır, mıngır gezen kervancılar
Şu paranın bir değer, kıskançca istiflenilesi, biriktirilesi
Ve tapınılası bir muteber olduğunu varsaymaya
Varsayımlarla yetinmeyip; gerçek yaşamın her alanında
Temellerini atıp, kurumsallaştırmaya başladığından beri…
Ki onlar gözü kör olasıca tacirler, tüccarlar, merkantlar
Yapılandırmaya başlayınca böylesi düzeni
Ve de merkantalizm diye bir ideoloji icad edip
Ortaçağ’da bulaştırınca bir onulmaz sayrılık, bir veba gibi tüm insanlığa
Mal takasının, değişiminin değerini; endeksleyince şu Finikeli’nin icadına
Kimi uyanıklar, ileri görüşlüler, kurnazlar ve fırsatçılar
Güç bende olacak diye fışkırdı içlerinde bin türlü umut
Biriktirmeye başladılar; altın, gümüş, kağıt ya da yakut
Paraya tedavül eden ne varsa
Ve biriktirdikçe güçlendiler, güçlendikçe efelendiler
Efendice yaşayanların diyarlarında…
Ama…
Şu başı, sonu sınırsız ve sonsuz olmayan yaşam sürecinde
Sincice bekliyordu Ölüm Meleği ve günün birinde çalacaktı kapıyı
Borç para almak için değil kuşkusuz, gelecekdi can almaya…
İşte o günden sonra kime kalacaktı biriktirilen bunca varlık, bunca para ?...
Düştü mü adamın usuna, para düşkünü aklına;
Uçkur muhabbetlerinin sonucunda peydahlanan veledin
Acaba kimden olduğu sorgusu…
Hemen belirdi kurnaz kişiliğinde;
Bu kaygıya ilişkin önlemin nasıl alınacağının kurgusu
En sonunda da çözüm bulundu:
Kadına yapılmalıydı vurgusu;
Karar alındı; bedenine takıldı Bekaret Kemeri…
Ve de ardından kuruldu evlilik müessesi
Havranın, kilisenin, caminin ve devletin kutsadığı…
Böylece başlamış oldu; kadının binlerde yıllardır süren tutsaklığı…
Daha önceleri; samanlıkta, ormanda, harmanda
Canının çektiği mekanda ya da meydanda;
Canının çektiği adamla sevişen kadın
Paranın yükselişiyle; sorgulanmaya başlandı:
Söyle kadın; sen mal mısın, meta mısın ?
Değer ve eder denklemleri kuruldu; bedenine ve benliğine
Tutuklandı, tutsak alındı ve böylece vuruldu kadına pranga;
Binlerce yıl öncesinde, bugün bile kendini kurtaramadığı…
Önce bedeni prangalandı, ardından da özgür benliği
Gün geldi; cadı diye suçlandı, atıldı ateşlere; yandı, yakıldı…
Gün geldi; emekçi diye oddan, ateşten kavruldu,8 Martlarda anıldı…
Kadınlık tarihi sürecinde yaşamadığı işkence, savaş, soykırım kalmadı
Son aşamada;nice, nice yüzyıldan sonrasında,
Ve çağdaşlık maskeli, makyajlı günümüzde bile
Biçimden, biçime sokuldu ve sokulmakta; adamın belirlediği kalıplarla…
Adamın yetkesindeki devletin kurumlarınca işlenmekte
Örselenmekte, dokunmakta desen, desen ve dokunulmakta kişiliğine;
Acımasızca parçalanmakta, parçalara ayrıştırılmakta
Bölündükçe, bölünmekte kimliği; eş, cariye, gözde, köle, fahişe ya da ana
Ve ayağında binlerde yıldır taşıdığı paradan pranga…