15 Temmuz 2018 günü ülkenin her yöresinde FETO lanetlenirken...Halk Tv yansılarında İyi Partili Ümit Özdağ; yılardır FETO ağzından kamusal alana dökülen Lozan Barış Antlaşması üzerine söylenen sözlerin benzerlerini söyleyerek kafaları karıştırıyor. Ve şöyle diyor:
-Lozan'da imzalar atılırken İngiltere "Bu verdiklerimizi geri alacağımız günler gelecekdir" demişdi. İşte bu belirsiz ortamda önce Kıbrıs elden giderse...Ülke içinde de sınırlar çizilirse diye endişeliyiz. Bu nedenle bugünkü yönetimi eleştiriyoruz.
Yıllardır FETO kaynaklı "Lozan" üzerine, "sözde" Kurtuluş Savaşı verildiği üzerine böylesi olumsuz sözler kamusal alanda duyuluyordu; bir de Ümit Özdağ Halk Tv yansılarında Lozan Barış Antlaşması'nın bir başarı değil de, sanki İngiltere'nin bahşettiği bir lutuf olduğu kanısını uyandıran sözleriyle kafaları karıştırınca...Ülke içinde çizilecek sınırlardan, ülkenin bölünebileceği endişelerinden söz ederek içimizi karartınca...
Ve yanında da Abdüllatif Şener...Ekonomik olarak battığımıza ilişkin sözler söyleyince...
Siyaset yaşamına AKP'de başlayan, bugünse CHP milletvekili olarak TBMM'de boy gösteren Şener de "Ekonomiden anlamayanlar, ekonomiye yön verecekler. Ülke zaten zorda, Batılılar ekonomimiz için ÇÖKÜNTÜ tanımını yapıyor, bilmeyenlerin yönetiminde ekonomi çok daha kötüleşecek. Bizi çok zor günler bekliyor" deyince...
İçim daraldı; ne diyor bunlar böyle dedim onları dinlerken...
Oysa diğer ulusal kanallarda; 15 Temmuz şehidleri için dua eden, ama FETO gibi bir örgütün de ülkede darbe yapmasına karşı duran halk; coşkuyla anma törenleri yapıyor, geleceğe yönelik umutlar besliyor, İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞI verildiğine ilişkin söylevler veriliyor.
15 Temmuz Destanı üzerine coşkulu bir kalabalık alanlarda toplanıp, bu ülke uğruna şehid olanları anarken saygıyla, ülkenin diğer yarısını temsil edenler de kaygıyla geleceğin karanlık olacağından söz ediyor.
Şener ve Özdağ; bu adamlar son 16 yılın siyasetçileri... Özellikle de Şener; usanmadan eleştirdiği AKP'den siyasete giren birisi... Şener; bende hep yanar, döner bir kişilik algısı uyandırıyor.
Ümit Özdağ; Resmi İdeoloji'nin 29 Ekim 1923'den beri bize öğrettiklerini yalanlarcasına konuştukça...Acaba diyorum FETO hala var mı onların arasında da diye sormadan duramıyorum.
Ve onların sözleri karşısında; biz bugünlere değin "Vatan-Millet-Sakarya... Kurtuluş Savaşı...Cumhuriyet, İlkeler, Devrimler...Yeni Türkiye Cumhuriyeti...Bağımsızlık...Millet Egemenliği" konulu düşler mi gördük, her şey bir halusülasyon, her şey bir hayal miydi acaba diye sorasım geliyor.
Resmi İdeoloji'nin bunca yıldır okullarda bizlere belletttiği...Daha sonra da FETO'culara ellettiği TARİH bilgisi, TÜRKLÜK bilinci, KAHRAMAN TÜRK ORDUSU sevgisi, saygısı, güvenci sarsılırken... Her şey allak, bullak, her şey sisli, her şey muğlak...1982'den beri; sinsice ulusumuzun arasında yuvalanan düşman 15 Temmuz 2016 gecesi darbe girişiminde bulununcaya kadar...Onca yıldır gelip, geçen siyasetçiler; neden suskundular, neden bu düşmanı gör-e-mediler?...Onlar kimden yanaydılar?...
Birileri bizi kandırıyor mu ne; anlamakda zorlanıyorum.
Yeter artık; kaygılandırmayın bizleri!...
Amazon'da küresel iklim değişikliği bağlamında yükselen sıcaklıklar nedeniyle "erkek" timsah sayısında artışlar görülmekdeymiş.Çünkü 30 derece sıcaklıkda timsah yumurtalarından "dişi" yavrular çıkarmış genellikle.
30 derecenin üzerine artı 4 derece eklendiğinde; daha çok "erkek" yavrular çıkarmış ki bu da timsahların giderek yok olabileceği endişesini yaratıyormuş bilim insanlarına....
Daha önceleri derisi için avlanan ve yok olma tehlikesi atlanan KAYMAN türü timsahlar; yeniden "erkek" yavruların çoğalmasıyla, bir kez daha yok olma tehlikesi altındaymışlar. Doğa'da var olan canlıların oluşturduğu zincirden bir tek halkanın kopması bile, pek çok düzensizliklere, dengesizliklere, olumsuzluklara neden olur bilindiği gibi...
Velhasıl küresel iklim değişikliği; Dünyamız'ı, Doğamız'ı, Dünya'ya doğanlarımızı oldukça etkileyen ama olumsuz yönde etkileyen bir değişim süreci olduğuna göre.... Bu bağlamda düşünmeden edemiyor insan; belki de ülkemizde had safhada yaşanan taciz, tecavüz, cinayet, hırsızlık gibi suçlar, yalnızca Freudian yaklaşımla değil... Ki soyunda hırsız, katil, cani varsa, genetik olarak 7 kuşak sonra da olsa mutlaka çıkar gibi sözler demiş şu Freud Amca...Ve bizim atasözlerimiz de der ya ARMUT DALINDAN UZAĞA DÜŞMEZ...KUŞ YUVADA GÖRDÜĞÜNÜ İŞLER...Tıpkısının aynısı Freud'un sözlerine benzer yargılar...Bu bağlamda bir de KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ sürecinin neden olduğu olumsuz dışsallıklar insanları etkiledikçe... AVRUPA BİRLİĞİ istedi diye kaldırılan İDAM yeniden gelecek midir, gelmeli midir diye sorgulamadan duramıyor insan...
Çünkü dünlerde kalan açlığını doyurmak için EKMEK çalanlar yerine...Bugünlerde bedensel açlığını doyurmak için kadın, çocuk, özellikle de ERKEK çocuk çalanlar çoğaldıkça görünen odur ki bir dengesizlikdir yaşanıyor.
Üstelik toplumu iyiye götürmek için uğraşan idealist, ülkücü insanların çabaları da boşa gittikçe acaba SODOM ve GOMORE günleri bir kez daha mı yaşanacak insanlığın yazgısında?...
Bir kez daha yeter; yeter kaygılandırmayın bizleri diyorum öfkeyle, isyanla!...