Cahilin, yobazın, her türlüsüne karşı, her çeşidine düşmanım!
Sanmayın ki sadece dincilerin arasındadır yobaz; solcuların arasında da öyleleri vardır ki dinci kesimdeki şartlanmışlara taş çıkartır solcu yobazlar.
Yeri, zamanı geldiğinde her ikisi de çok acımasızdır.
Biri din, diyanet, Allah adına çoluk çocuk demeden insan boğazlar, diğeri devrim.
Hangi akıl, hangi vicdan, hangi devrim örneğin sadece Polonya’da tam 10 bin subayı Stalin’e bir gecede başlarına birer kurşun sıktırarak katlettirmiştir?
Sovyetler Birliği’nde, Çin’de, Doğu Türkstan’da devrim adına milyonlarca canı şu kadarcık üzüntü duymadan alanların dinci yobazlardan bir farkları var mıdır sanırsınız?
Yobaz kişi fanatiktir, şartlanmış, beyni yıkanmıştır.
Bildiğini mutlak doğru, karşı taraftakini de mutlak yanlış olarak görür.
Hayatta gri bölgelerin, karşı taraftaysa yanlışların arasında doğruların olabileceğini görmez, görmek bile istemez.
Hayatımızın çeşitli evrelerinde, özellikle ilk gençlik dönemlerimizde hepimizin yobazlık safhaları oldu.
Ancak önemli olan akıl ve vicdanla fanatik fikirleri, beynimizdeki dogmaları sorgulayıp, kendi içimizde bedel de ödemeyi göze alarak değişmek, gelişmektir.
Koskoca bir ömür yaşamalarına karşın sağda ve solda bir milim bile ileri gidememiş, hep aynı plağı döndürüp duran kronik yobazlar var ne yazık ki!
Yobaz nümayişten hoşlanır, sloganla beslenir.
En büyük zevkidir gösteri, gösteriş yapmak.
Geçen yaz Doğu Karadeniz gezisi sırasında yolum Artvin’e de düştü.
Ertesi sabah genç bir berbere tıraş olduktan sonra dükkanın dışındaki tabureye geçip, “söyle bakalım şimdi delikanlı kahveleri” dedim.
Fotokopiyle çoğaltılıp camekana yapıştırılmış bir kağıt ve üzerinde de şunlar yazıyor:
“Müşterilerimizin dikkatine
Bu işyeri Cerrahtepe’ye müdahale edildiği anda kapatılacaktır.
Cerrahtepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez!..”
Sordum berbere, “altın madeni açılmasına neden karşısın” diye?
“Zehirliymiş abi” dedi, “etrafı zehirliyormuş.”
-Peki, nasıl zehirliyormuş?
Bilemedi delikanlı.
Aynı kağıdı kendi camına asan yan taraftaki büfeci de bilmiyordu.
Tanınıp prim yaparak ileride milletvekili olmak isteyen baro başkanları, birkaç meslek odası temsilcisi ve eski solcuların sıkça rağbet ettikleri alandı çevrecilik.
Ölümüne karşıydılar her şeye!
“Orta çağda krallık döneminde yaşamıyoruz.
Binlerce yıllık bir devlet geleneğimiz, artık her alanda iyice yerleşip oturmuş kanun ve yönetmeliklerimiz var. Bu gün arıtma tesisleri, fabrika bacaları bile elektronik merkezi sistemle 24 saat boyunca denetleniyor. Kaldı ki artık onlar bile yapmaz, bu devleti yönetenler gavur mu ki, toprağa siyanür salınmasına izin vererek, Artvin’in zehirlenmesine göz yumacaklar” diye düşünüp sorgulamıyordu hiç kimse?
Aralarında Bursa’nın da bulunduğu çeşitli illerden oraya giden yobazların da katılımıyla nümayişler düzenlenip maden protesto ediliyordu.
Altın madeni karşıtlığı, AKP karşıtlığıyla eşti onlar için.
Asıl mesele madeni değil, hükümeti protesto etmekti.
İşte, mastürbasyon vakti gelmişti yine.
Ben işin teknik yanının, oraya kurulacak tesisin doğayı nasıl zehirleyeceğinin konuşulduğu bilimsel bir platformun varlığına hiç şahit olmadım!
İşte onun için de “bilimsel olarak orada kullanılacak maden çıkarma tekniğinin çevreyi zehirleyeceği ispatlanmadıkça, elin Arap’ı petrolünü, Güney Amerikalısı elmasını nasıl çıkarıp değerlendiriyorsa, benim ülkem de altınını, borunu, bakırını çıkarıp ekonomiye kazandırmalı” diye düşünenlerdenim.
Bunun tersini söyleyenler ya cahil, ya yobaz, ya da Türkiye düşmanıdır gözümde.
Uludağ’a teleferik yapılıyor, adam bas bas bağırıyor “ağaç kesiliyor” diye.
Eğer kamu yararı varsa kesilecek elbette kardeşim!
Sana düşen asıl iş, gerçek ve farkındalık düzeyi gelişmiş bir çevreciysen eğer, kesilen ağacın değil, kesilip de yerlerine yenileri dikilmemiş ağaçların peşine düşmektir!
Şimdi gündemde Keles’e, Kocayayla’nın yan tarafındaki çam ormanının ortasına yapılan gölet var.
İlk önce sevgili kardeşim Apo (Abdullah İlman) arayıp haber verdi durumu.
Geçen hafta da gidip yerinde gördüm.
Hayatta sevdiklerim haricinde başka hiçbir şeyi özlemiyorum mis gibi çam ve kekik kokan dağlarımı özlediğim kadar.
Çocukluğumun geçtiği o ormanlar burnumda tütüyor.
Fakat eğer gerekliyse bir bölümü kesilecek kardeşim!
Geçen gün CHP’li Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu da gidip oralarda nümayiş yapmış.
Nurhayat bilgisiz bir kadın zaten, işin orası çok aşikar.
Şöyle demiş orada:
“Kocayayla’da yapılacak gölet ne işe yarayacak, bunu Keles’liler bile bilmiyor? Sulama ise neresi sulanacak?”
Aç telefonu, yetkilisine sor, öğren eğer bilgilenmek istiyorsan?
Nurhayat’a göre orada 8 bin ağaç kesilmişmiş, daha da kesilecekmiş.
Nurhayat’ı haber yapan bir zamanların gazetecilik kabesi, şimdinin pespayesi Cumhuriyet’e göreyse gölet 455 hektarlık alana kurulacakmış!
Bi sor kardeşim be, bi sor!
Dingil aleyhisselam yapmaz senin yaptığını!
Aradım Bursa Orman Bölge Müdürü Ahmet Coşkun Köksal’ı.
Müdür bey denetleme için Keles’e gitmiş.
Sağ olsun Orman Yüksek Mühendisi Cengiz Eltan yanıtladı sorularımı, yazılı olarak da amirinin açıklamalarını hemen mailime de gönderdi.
Aynı şeyi Nurhayat ya da başkaları da yapsa, aynı bilgiyi yine onlara da verecekler.
Bakın, gelen yanıttaki şu ifade cehaleti yine tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor:
“Ulusal, yerel gazete ve sosyal medya haberlerinde "Gölet için Binlerce Ağaç kesildi" başlıklı çeşitli haberler çıkmış olup, haber müellifleri tarafından Bölge Müdürlüğümüzle herhangi bir iletişime geçilmemiştir!..”
Anladınız mı şimdi asıl meseleyi?
İlla ki ağaç kesiliyor diye çevrecilik yapılacak ya?
Merhum Uğur Mumcu’ya göre “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma durumu” bana göreyse “cahillik ve yobazlıktan” başka hiçbir şey değil sergilenen şey!
Okumaya devam edelim:
“Anılan sahayla ilgili olarak Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü 1. Bölge Müdürlüğü tarafından Sulama ve Göletler Projesi kapsamında;
Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü 1. Bölge Müdürlüğü tarafından 13.11.2015 tarihinde "rezervuar alanı, su toplama havuzları, su isale hatları ve ulaşım yolları için toplam 43,1 hektar alanda izin müracaatında bulunulmuştur.
Bursa Orman Bölge Müdürlüğünce 6831 sayılı Orman Kanunun 17. maddesine istinaden "kamu yararı" ve "zaruret" ilkesi gözetilerek; 02.12.2015 tarihinde "Kocayayla Göleti Rezervuar Alanı, Su Toplama Havuzları, Su İsale Hatları ve Yol" izinleri verilmiştir.
Söz konusu alanda Keles Orman İşletme Müdürlüğünce düzenlenen 23.02.2016 tarihinde Olağanüstü Hasılat Etası raporuna göre 5.288 adet ağaç kesilecektir.
Bilgilerinize arz olunur.
Ahmet Köksal COŞKUN
Bölge Müdürü”
Neymiş?
Kesilecek ağaç sayısı öyle 8 bin filan değilmiş; 5 bin 288 adetmiş.
Kesim yapılacak alan da 455 hektar değil, 43.1 hektarmış.
Peki, neden yapılıyormuş bu gölet?
Rezervuar alanı olarak kullanmak için.
Yani gelecekte Nilüfer ve Doğancı barajlarının yetersiz kalması ya da doğal afet veya savaş gibi olağanüstü hallerin yaşanması durumunda Bursa’nın temiz su ihtiyacını karşılayabilmek için bir güvence olarak yapılıyormuş.
Daha da ötesi bu havuzun yapılması zorunlu ihtiyaçtan kaynaklanıyormuş.
Devletimizi planlayıp, yöneten mekanizma oturmuş çalışmış, istikbale dair böyle bir yatırımı gerekli ve uygun görmüş.
Şimdi söyleyin bakalım, bu durumda ağaç kesilsin mi kesilmesin mi?
Cengiz beye “sadece Keles bölgesinde ormanı ehlileştirmek ve tomruk üretimi için 1 yılda ortalama ne kadar yetişmiş çam ağacı kesildiğini” de sordum?
Raporlardan baktı ve yanıt verdi:
Sadece 1 yılda Keles’te ortalama 80 bin ağaç kesiliyormuş!
Kıyamet kopartılmaya çalışılan 5 bin 288 rakamı nire, 80 bin nire?
Her yıl bu kadar kesim yapılırken orman bölge müdürlüğünün önüne gidip niye oturmuyor bu çakma çevreciler bakalım?!.
Ama dediğim gibi, maksat üzüm yemek değil, bu tür yatırımları fırsat belleyip slogan solculuğu yapmak.
İsrail’e gidin bakın, adamlar çorak arazilerde büyük çukurlar kazıp, mebran malzemeyle kaplamışlar.
Yağan tek damla yağmuru bile ziyan etmeden göletlere toplama peşinde İsrailliler.
Keles’te eskiden 100 metre su borusu döşetebilmek için bile heyetler Ankara’ya neredeyse 100 kez gidip gidip gelirlerdi.
Oysa son yıllarda bölge sulama göletleriyle doldu.
Yatırım yatırımdır.
Ben o göletin hayırlı, üstelik de Keles için yeni bir doğa güzelliği, yeni bir ziynet olacağına inanıyorum.
Apo ve CHP İlçe Başkan Yardımcısı hayırsız Ahmet’imle (Yıldız) çevresinde balık tutup, sohbet edeceğimiz günleri de iple çekiyorum!