İtalya'nın, Pisa Lajatico kasabasında doğan ünlü tenor Andrea Bocelli'nin Glokom hastalığından dolayı zaten az gören gözleri, 12 yaşında futbol oynarken kafasını çarpıp beyin kanaması geçirince tamamen kör olmuş.
Ancak, insanoğlu bir yetisini kaybedince farklı bir yanı gelişiyor her nasılsa?
Ve ortaya dünyaca ünlü söz yazarı, besteci bir müzisyen çıkıyor böylece.
Çok severim, zevkle dinlerim her zaman.
Bunlarla birlikte konserlerini verdiği alanların ambiyansını da muhteşem bulurum hep.
Hele hele "Quizás Quizás Quizás" isimli İspanyolca parçayı da seslendirdiği aynen Kumyaka Köyü'nün mini limanı gibi bir yerde, deniz kıyısında verdiği konsere tümden bayılırım.
Drone ve Jimmy jip'le havadan yapılan çekimler, sahneye, seyircilere ve soliste yönelik zoomlar sadece müzik değil, görsel bir ziyafet de sunar insana.
Nilüfer Belediyesi'nin geleneksel hale getirdiği "Caz Festivali" bünyesinde Can Kazaz konserinin Uluabat Gölü'nün hemen yanında düzenleneceğini öğrendiğim günden beri heyecanla bekliyordum o anı.
Bursa'da bilebildiğim ilk kez bir müzik etkinliği su kenarında yapılacaktı.
Nasıl da güzel düşünülmüş bir girişim...
Sağolsun Hülya Güven davetiyelerimizi ayarladı, Hasiye Yiğitbay da elektronik biletlerimizi yolladı ama...
O güne dair daha önceden verilmiş bir sözümüzün olduğunu artık yaşlanmaktan ötürü unutan bendeniz, küçük bir anımsatmayla kendime geldim!
Lakin, katılamasam bile konser alanını, oradaki atmosferi mutlaka görmeliydim.
Şehir dışına çıkmadan önce yaklaşık iki saat kadar zamanımız vardı.
Akçalar'daki göl kıyısına vardığımızda bir kez daha gördüm ki, Nilüfer Belediyesi'nin kültür sanat, basın ve halkla ilişkiler birimlerinde görev yapan çocuklar hakikaten işlerinin ehli ve sıra dışı projeler üretmeyi sürdürüyorlar...
Tam da beklediğim gibi bir sahne, ses ve ışık düzeniyle dünya standartlarında bir çalışma...
Başkan Turgay Erdem mesai arkadaşlarıyla ne kadar övünse yeridir.
Lakin yapılan son toplu sözleşmenin personeli çok memnun etmediğini de duyuyorum öte yandan!..
Yüce Tanrı herkesi alan değil, veren el yapsın!
Biz gidemesek de bu konseri mutlaka izlemek isteyecek birini tanıyorum...
O da sesi ve yorumuyla dinleyenleri büyüleyen Bursalı amatör solist Doğa Kantar'dan başkası değil.
Dönüşte çeviriyorum telefonunu Doğa'nın... (Bu "çevirme" lafı bizim gibi dinazorların döneminden kalma, şimdi farkediyorum!.. "Çevirme" mi kaldı artık? Doğrusu "tuşluyorum" olacaktı!..)
Belki kardeşi Beste'yle birlikte gitmek isterler Can Kazaz konserine...
Beste'nin ismi bile "nota" kokuyor zaten...
Yok, telefon kapalı!..
Meğerse almışlar babalarını, Kapadokya'ya gitmişler balondan peri bacalarını izlemeye.
Ayy!
O yeraltı kentlerine girmeseler bari...
İkinci kez gittiğimde yarı yoldan dönmüştüm, her yer "çing çeng" Japon turist kaynıyordu ve tüneller tepeme göçecek gibi geldi her nedense...
Balon için rezervasyon da yaptırmıştık; bereket versin meteoroloji onay vermedi de tur iptal edildi o sabah!
Ne işim var canım bir sepetin içinde yüzlerce metre yukarıda?!.
Aman diyim, yeryüzünden ayırmasın Allah hiç kimseyi!
Ee giderken "balık alalım" dedik...
Yıllar yılı Altıparmak'ta, Balıkçı Reşat'ın bir sene önceden buzhaneye istif edip, yazın astronomik fiyatlarla sattığı deniz mahsullerinden bıkıp, orayı çoktan terketmiştik zaten...
Nicedir alışverişimi Beşevler'deki Kocamanlar Balıkçılık'tan yaparım...
Fiyatları "kol gibi" de olsa iyi ürün verirler insana.
Zaten balığın en pahalısını alacaksın daima.
Sahibi Maşallah Kocaman'dır.
Adı "Maşallah" soyadı "Kocaman"!..
Baktım tezgaha, lüferin az küçüğü sarıkanatlar var...
Dedim çocuğa, "buzhane değil mi bunlar"?..
"Yok abi" diye yanıtladı, "taze balıklar, Çanakkale'den günlük geliyor"...
Onca yıldır alışveriş yapıyorsun, şimdiye dek hiç yanıltmamışlar seni...
Güvendim, ne yapayım?
Ta ki, gittiğimiz yerde mangal yandığında fark ettim acı gerçeği!
Meğerse lüferler buzhaneymiş!
Neredeyse altın fiyatına satın aldığım balıkları kakalamış bize Maşallah Kocaman!..
Hakkaten de "kocaman" geldi ama!..
Tümünü biz değil, bahçeye misafir gelen köpekler yedi!..
Gerçi "güven" tek seferliktir lakin, bir şans daha vereceğim Beşevler'deki Kocamanlar Balıkçılığa...
Eğer yaparlarsa aynı şeyi yeniden, terk edeceğim orayı da...
İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak da bulunan bu dünyanın önemli isimlerinden Can Kazaz, "Sürsün Bahar" isimli albümünü vefat eden babası için yapmıştı:
"Şimdi ışıklar içindesin
Tam da istediğin gibi
Başucunda bir zeytin ağacı
Bekliyor istediğin gibi"
Benimki de "iğde" istemişti ölmeden önce...
Çiçeğinin kokusunu çok ama çok severdi.
Başucunda büyüyor şimdi.
O iğde ağacı oldu, iğde ağacı da O...
Onu da sulayıp geri döndük ardından.
Bu dünyadan göçmüş tüm babaların ruhu şad olsun.