Sanılanın aksine, Kuran dışındaki kutsal kabul edilen diğer kitaplar öyle indirilmiş filan değildir...
Hristiyanlık, İsa öldükten 100 yıldan daha uzun bir süre sonra varlığını hissettirmeye başlamış, yeryüzünde havarileri tarafından "O'ndan duyduk" diye yazılan yüzlerce İncil sarmıştır ortalığı!..
Ta ki Roma pagan inanışı bırakıp, resmi din olarak Teslis'i benimseyene kadar.
İşte o vakit İznik'te toplanan konsülerde bu sayı 4'e indirilmiş ve hepsi bir araya toplanarak "Yeni Ahit" adıyla piyasaya sürülmüştür.
"Eski Ahit" denilen kitaptaysa kökü ta Sümer efsanelerine kadar varan hikayeler doludur.
Bunlarla birlikte Yahudi peygamberlerinin hayatlarının anlatıldığı bölümler de vardır.
Şimdiki gençler İsrail'in, Filistinlileri neden öldürdüğünü, onları bölgeden neden atmak istediğini "Eski Ahitin" yani, Tevrat'ın sayfaları arasında dolaşmadan pek anlayamazlar?
Adına "Zebur" denilen kutsal kitap da "Mezmurlar" adıyla Tevrat'ın içindedir ve yine bir Yahudi kralı olan Davud'un hikayelerini anlatılır orada da.
İşte onların yanında bir de "Yeşu (Yuşa) Kitabı" vardır ki, meselenin can damarı işte asıl orada gizlidir.
Efraim Kabilesi'nden Nun oğlu Yeşu, Musa'nın sağlığında Kenan diyarını araştırmaları için gönderdiği 12 casustan biridir.
Tevrat'ın "Yaratılış" bölümünde şunlar yazar:
Tanrı İbrahim'e şöyle dedi: "Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim!"
Kavmini Mısır'dan çıkardıktan sonra 40 yıl çöllerde dolaştıran Musa vaat edilmiş toprakları(!) göremeden ölmüş ve yerine Yeşu geçmiştir.
O sırada İsraillilerin kendilerine ait bir toprakları yoktu, kutsal "ahit sandıklarını" bile yanlarında gezdirdikleri bir çadırda muhafaza ediyorlardı.
"Kenan ülkesi ya da diyarı" diye anılan bölgenin de pek öyle sınırları filan belli değildi.
Sonraki gelişmeleri "Yeşu Kitabı'ndan" takip edelim:
"Rab, kulu Musa'nın ölümünden sonra onun yardımcısı Nun oğlu Yeşu'ya şöyle seslendi:
"Kulum Musa öldü. Şimdi kalk, bütün halk ile birlikte Şeria Irmağı'nı geç. Size, İsrail halkına vereceğim ülkeye girin.
Musa'ya söylediğim gibi, ayak basacağınız her yeri size veriyorum.
Sınırlarınız çölden Lübnan'a, büyük Fırat Irmağından - bütün Hitit ülkesi dahil - batıdaki Akdeniz'e kadar uzanacak.
Yaşamın boyunca hiç kimse sana karşı koyamayacak; nasıl Musa ile birlikte oldumsa, seninle de birlikte olacağım. Seni terk etmeyeceğim, seni yüz üstü bırakmayacağım.
Güçlü ve yürekli ol. Çünkü halkı, atalarına vereceğime ant içtiğim ülkeyi miras almaya sen götüreceksin..."
Şimdi bir dakika!
Açın İnternet'te "Fırat Irmağı'nın güzergahını", doğudaki sınırı zaten göreceksiniz...
Peki, "Hitit Ülkesi" ve "batıdaki Akdeniz" neresi?
Mustafa Kemal "büyük taarruz" sırasında orduya hangi emri veriyor?
"Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir" demiyor mu?
Antalya ya da Mersin'e mi dönüyor askerler?
Yoo!
Doğruca İzmir'e gidiyorlar...
"Ege Denizi" veya "Adalar Denizi" olarak bilinen bölge de Akdeniz ve onun bir koludur çünkü...
Anadolu'da Akdeniz Ege'de biter...
O zaman gülüm, İsraillilerin tanrısı bundan 3 bin 500 yıl önce Çanakkale, Kocaeli filan da dahil olmak üzere bütün Anadolu'yu da onlara vermiş, hayırlı uğurlu olsun!..
Yani Filistin ve orta doğuda yaşayan Arplar zaten çerez İsrailliler için...
Adına "Altı Gün Savaşı" denilen harpte Mısır, Ürdün ve Suriye'yi aslında ilk 6 saat içinde ta 1967 yılında helak etmiş, Doğu Kudüs'ü de ele geçirmiştir İsrail!..
Şimdiki gücüyle altı dakikayı bile bulmaz bir umumi savaş çıkarsa!
Bunlar enseyi kasmışlar, sözünü ettiğim coğrafyayı kendilerine ilahi bir hak olarak görüyorlar...
Ve nihai hedeflerinde kesinlikle asıl Türkiye var...
Peki, sürekli "soykırıma uğradık, zulüm gördük" diye ağlaşan Yahudiler neler yapmışlar geçmişte?
Yeşu Kitabı'ndan okumaya devam edelim:
Yeni peygamber ve kral Eriha kentinin yakınlarına geldiğinde başını kaldırınca önünde kılıcını çekmiş bir adam görür...
Yeşu ona sorar:
"Bizden misin yoksa düşman mısın?.."
Adam ona şu yanıtı verir:
"Hiç biri. Ben Rabin ordusunun Komutanıyım!"
Bunu duyan Yeşu yüz üstü yere kapanır.
Sonra Rabbin ordusunun Komutanı olarak adlandırılan Kişi Yeşu'ya şöyle der:
"Çarığını çıkar. Çünkü bastığın yer kutsaldır."
Yeşu, kendisine söyleneni yapar.
İşte Tevrat'ta yazılanlar:
Rab Tanrı Yeşu'ya şunları söyledi:
"İşte, Eriha'yı, kralını ve yiğit savaşçılarını senin eline teslim ediyorum. Siz savaşçılar, kentin çevresini günde bir kez olmak üzere altı gün dolanacaksınız. Koç boynuzundan yapılmış birer boru taşıyan yedi kahin sandığın önünden gitsin. Yedinci gün kentin çevresini yedi kez dolanın; bu arada kahinler borularını çalsınlar. Kahinlerin koç boynuzu borularını uzun uzun çaldıklarını işittiğiniz zaman, bütün halk yüksek ses ile bağırsın. O zaman kentin surları çökecek herkes bulunduğu yerden dosdoğru kente girecek."
Söylenenleri aynen yapar İsrail oğulları...
Yedinci gün ilk işgal ettikleri Eriha'yı alırlar ve kentte kendilerine casusluk eden birkaç kişi dışındaki çoluk çocuk tüm insanları hiç acımadan oracıkta öldürürler!
Bunu anlatan kendi kutsal kitapları...
Bu günkü Musevilerin ataları da işte böyledir, aynen şimdikiler gibi!
Kendilerini güçlü hissettikleri zaman asıl soykırımı kendileri yaparlar, karşılarında Romalılar, Türkler gibi savaşçı bir millet bulduklarındaysa kedi gibi kaçarlar!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan boşuna demedi, "Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" diye?!.
Amerika derin devletini kontrolü altında tutmayı başaran İsrail, büyükelçiliklerini Kudüs'e taşıtmak dahil istediği gibi güdüyor Solomon'dan bozma Sam Amca'sını...
Bu günkü yeni katliamlarını sürdürürken dünyanın en büyük teröristi Amerikan Devleti'nden tam destek alıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Azerbaycan'ın Karabağ ve işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesini hangi şevkle desteklemişsek, Kudüs ve Filistin şehirlerinde yaşanan zulme karşı da aynı hissiyatla harekete geçiyoruz" şeklindeki açıklaması şimdiye dek Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmedik ölçüde büyük bir baş kaldırıştır.
Ve uzun yıllardır terör örgütlerine her türlü desteği vererek aslında Türkiye'yle örtülü bir savaş sürdüren Amerika-İsrail ikilisine artık "rest" demektir!
Türk halkı için proje yerine evde börek yaparak kendine oy toplamaya çalışan piliçdaroğlundan böyle bir şey beklenebilir mi Allah aşkına?
Zeytinyağlı taze fasulye yapsa nafile!
Peki, Türkiye bunu tek başına söyleyebilir mi?
Elbette hayır!
Lakin, Rusya, Çin, İran, Pakistan, Katar, Azerbaycan, hele hele Mısır gibi bazı Afrika ülkelerini yanına alırsa söyleyebilir pekala.
Bu da dünyanın ekseninin batıdan, doğuya doğru kaymaya başlayacağının bir ifadesidir ki, uzun yıllardan beri "Avrasya seçeneğini" savunup sunan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'i haklı kılar.
Türkiye'deki en çalışkan, kendi politikasına göre en tutarlı ve milli çizgileri olan muhalefet lideri Perinçek'e bu gün 100 üzerinden 105 veriyorum!
Geçmişte İsrail'e yaptığı ziyarette "Vaat edilmiş topraklara ayak basmaktan gurur duyuyorum" diyerek cahilliğini ve dahi işbirlikçiliğini bir kez daha ortaya koyan Eski Başbakan Tansu Çiller'eyse puan bile vermiyorum; gerek yok!
Aldı milletten zaten pupiyi!
Bilinen 3 bin 500 yıllık tarihleri boyunca hep aynı akıbete uğrayan, yaşadıkları her yerden kaçmak, göçmek zorunda kalan Yahudi milleti yine aynı hatayı yapıp, parayı pulu kullanarak insanlara zulüm etmeyi sürdürüyor...
Kişi ne ederse onu bulur!
Bu gün Filistinli Arapların yanında olmak demek, Türkiye'nin yanında olmak demek...
Onlarla birlikte örtülü ya da alenen mücadele etmek demek, Türkiye için etmek demek...
Bizdeki kalın kafalıların bazıları hala anlayamıyorlar bu durumu!