Eskiden liderler seçim öncesinde bir televizyon programında toplaşarak bir araya gelir tartışırlardı.
Akla-karayı öğrenirdi millet oradan.
Kim doğruyu söylüyor, kim samimi, kim yan çiziyor?
Televizyon ekranı hiçbir şeyi gizlemezdi.
Olduğu gibi yansıtırdı gerçeği dört bir yana.
Ecevit’in tikleri mi arttı?
Demirel, arası açık ön dişlerini göstererek sahte gülücükler mi atıyor etrafa?
Erdal İnönü şişe dibi gözlüklerinin ardındaki bakışlarıyla nasıl karşılıyor eleştirileri?
Necmettin Erbakan kadayıfın altını kızarttı mı?
Mesut Yılmaz hâlâ mı somurtuyor?
Tüm bunlar birer işaret, birer mesajdı seçmen için.
Anadolu’nun en ücra köşesinde bir köy kahvesindeki vatandaş da izlerdi bu programları, evinde ailesiyle oturmuş insanlar da…
Gayet açıktı her şey.
Bir görevdi aynı zamanda seçim öncesinde parti liderleri için televizyona çıkıp tartışmak.
Kimse kaçmazdı bundan.
Kaçamazdı.
Seçmen de o günkü izlenimine göre son puanını verir, sandığa öyle giderdi.
AK Parti iktidara geldi geleli değişti bu adet!
Recep Tayyip Erdoğan diğer liderlerle bir araya gelmeyi zinhar kabul etmedi.
Ee iktidar partisinin genel başkanı olmayınca da hiçbir manası kalmadı televizyon programlarının haliyle.
Parti yöneticileri de bu anlayışa uydular, rakiplerinin karşısına hiçbir yerde kesinlikle çıkmadılar.
Tek tabanca yürümeye başladı herkes.
Bırakın televizyonda tartışma ortamını, sözünü ettiğim tablo yıllar yılı, sorulması gereken soruların bile sorulamadığı çanak programlara dönüştü.
İktidarıyla, muhalefetiyle artık hiç kimse hoşa gitmeyen konuların canlı yayında açılmasını istemiyordu!
Bugün Türkiye’de hiç kimse iktidar partisi yöneticilerine sorulması gereken soruları soramadı.
Ya da ana muhalefet liderine usulünce “Onca seçim yenilgisine rağmen sende hiç yüz surat yok mu kardeşim, hâlâ niye oturuyorsun yerinde” diyemedi hiç kimse?
Dillerin yutulduğu, soruların içeride tutulduğu bir tuhaf döneme girdik.
Geçen akşam On TV’de konuğumuz olan CHP Nilüfer Belediye Başkan Adayı Mimar Turgay Erdem’in konuşmalarını dinleyince içim açıldı biliyor musunuz?
Kendisine iletilen her soruya büyük bir açıklık ve samimiyetle yanıt verdi Turgay Erdem.
Bir kere bile yüzünü buruşturmadı.
“Bu soru da bana sorulur mu arkadaş” demedi?
Demokrasiye bağlı, şeffaf bir yönetici nasıl olur, bunun örneğini gösterdi Turgay Erdem?
Aklım eskiden yaşanan özgür, insanların beyinlerinin algı yönetimleriyle bağlanmadığı günlere gitti.
Ne kadar da özlemişim hiç yüksünmeden her soruya açık yüreklilikle yanıt veren politikacı profilini.
Nilüfer’de yaşayanlar yine çok şanslı.
Orada tam dört dönem büyük bir özveriyle görev yapan Mustafa Bozbey’in ardından Mimar Turgay Erdem gibi O’nun başarısının perde arkasındaki en önemli isim olan biri hakkında oy kullanacaklar.
Çok beğendim Turgay Erdem’i.
Bu arada, son gözlemimi söyleyeyim:
“Siyasette çanlar şu günlerde hâlâ muhalefet için çalıyor!..”
Görünen o ki, hızla eriyor iktidar partisi.
Mutfaktaki tencere bu seçimlerdeki belirleyici en büyük etken.
Bunu çok iyi görüyor Turgay Erdem.
Bu nedenle Nilüfer’deki seçim sonucuyla ilgili kendinden son derece emin.
De…
Acaba seçmen diğer bölgelerde de bir sürpriz yapıp, uzun yıllardır süren tek tabanca, tek sesli yönetim anlayışına karşı artık bir ders vermeye kalkışır mı?
Orhan Veli’nin dizeleriyle tamamlayalım bu gün lafı: