Yazarlar

Türkiye'nin karanlık günleri

post-img
Sürekli gerçeğin peşinde koşan ve okuyan insanları çok severim.   Bunlardan biri de Kelesli hemşehrim Avukat Ahmet Akbey’dir.   Soyadındaki gibi tam bir “bey” olan Ahmet Akbey sıkı bir okurumdur aynı zamanda.   Son ilçe ziyaretimde Ahmet Zekai Yıldız hocamla birlikte kendisini ofisinde ziyaret edip, çayını içtik.   Sağ olsun, o gün kütüphanesinden çıkarıp tam 4 kitap ve bir de anı notlarını emanet verdi bana.   Birincisi rahmetli Necati (Akgün) abinin yazdığı “Son 100 Yılın Bursa Olayları ve Anılarım” isimli kitabıydı.   Aynısından bende de var ama kim bilir nerede?   Tekrar okuyup, bazı bölümlerini sizlerle de paylaşmak üzere Ahmet Akbey’den ödünç aldım kitabı.   Diğerleriyse şunlardı:   “Demokrasi Yolunda Karınca Misali Bursa Günleri (AP Eski Milletvekili Ertuğrul Mat), Kader Bizi Una Değil, Üne İtti İhsan Sabri Çağlayangil’in Anıları, Adliyede 40 Yıl (Avukat Sırrı Köprülü) ve CHP Keles İlçe Eski Başkanlarından rahmetli Reşat (Ulu) amcanın anı notları.”   Sırası gelince hepsinden bazı bölümleri sizlere de aktaracağım.   Ancak, şimdi Necati Akgün’ün kitabındaki şu bölümleri hep birlikte dikkatlice okuyalım ve üzerinde ondan sonra konuşalım:     “1973 yılına “seçimler yılı” diyebiliriz.   Cumhurbaşkanı seçimiyle başlayıp, milletvekili genel seçimi ve yerel seçimlerle sona erdi.   Bu seçimlerin hiç şüphe yok ki en önemlisi cumhurbaşkanı seçimiydi.   Görev süresi sona eren Türkiye Cumhuriyeti’nin 5’nci Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın yerine kim seçilecekti?   Anayasaya göre Cevdet Sunay’ın tekrar seçilmesi imkansızdı.   Onun için yeni bir Cumhurbaşkanı seçilecekti.   Tabanı olmayan güçsüz bir hükümet vardı.   Partiler dağınıktı, bu koşullarda memleketin ihtiyacı olan güçlü bir kişi nasıl seçilecekti?   Cevdet Sunay parti liderleriyle 28 Şubat’ta bir toplantı yaptı.   Bu toplantıdan pek olumlu bir sonuç çıkmadı.   Bu sırada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Faruk Gürler’in Cumhurbaşkanlığına hazırlandığı haberi yayılıyordu.   Gürler bazı parti liderleriyle görüşmeler yapıyordu.   Başbakan Ferit Melen’le de görüşen Faruk Gürler, Genelkurmay Başkanlığından 5 Mart 1973 günü istifa etti ve ertesi günü Faruk Gürler Cumhurbaşkanı kontenjanından senatör olarak parlamentoya girdi.    TRT televizyonu devamlı olarak Faruk Gürler’den haberler verip, hayatını aksettiriyordu.   Kendi kendine gelin güvey olan Faruk Gürler’in yerine Orgeneral Semih Sancar Genelkurmay Başkanı oldu.   Durum çok karışıktı ve Cumhurbaşkanı seçimi bir çıkmazda görünüyordu.   Durumu yakından izlemek üzere soluğu Ankara’da aldım.   Durum tahminimden çok daha kötü idi.   AP Gürler’in Cumhurbaşkanlığına karşı çıkıyordu.   CHP’deyse durum karışıktı.   Ecevit ve bazı milletvekilleri Gürler’e karşı idiler.   Başlarını Bursa Milletvekili Sadrettin Çanga’nın çektiği bir grup ise Gürler’i destekliyordu.   13 Mart günü Millet Meclisi ve Senato Cumhurbaşkanını seçmek üzere birleşik olarak toplandı.   Bütün partilerin milletvekili ve senatörleri salonda idiler.   Sadece CHP sıraları boştu.   Durumu Abdi İpekçi, İstanbul Gazeteciler Genel Sekreteri Mustafa İzmir, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Süphan Dağlı ve ben birlikte izliyorduk.   Bu sırada Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar, kuvvet komutanları ve çok sayıda yüksek rütbeli subaylar misafir locasına geldiler.   Aralarında sadece Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur yoktu.   Komutanların Meclise gelişleri, mevcut gergin havayı bir kat daha artırdı.   CHP Grubu salona gelmediği için seçime girilemiyordu.   CHP Grubunda çetin çatışmalar olduğu haberleri geliyordu.   Bu sırada yalnızca gelen Bursa Milletvekili Ertuğrul Mat, AP Grubunun Gürler’e oy vermemek için karar aldığını bildirdi.   Hava çok gergindi.   Komutanlar locada birbirleriyle fısıldaşıyorlardı.   Yanımda bulunan Abdi İpekçi’nin bacak bacak üzerine attığı ayaklarını sinirden olacak devamlı titreterek oynattığını gördüm.   Bu sırada CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in elinde çantasıyla salona hızla girdiği görüldü.   Arkasından CHP milletvekilleri ve senatörleri iki kol halinde salona girip yerlerine oturdular.   Ecevit’in yüzü asıktı.   Bu arada CHP Grubunun bir oy farkla Gürler’i desteklememe kararı aldığı haberi geldi.   Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı seçimine geçileceğini bildirdi.   Milletvekilleri ve senatörler iller sırasına göre oylarını kullandılar.   Koskoca Meclis salonunda çıt çıkmıyordu.   Herkes sonucu merakla bekliyordu.   Tasnif bitti.   Fakat, başkan sonucu açıklamadan Gürler’in gereken oyu toplayamadığı anlaşıldı.   Sonuncu olan Faruk Gürler kıpkırmızı oldu, dudakları sarktı.   Bu sonucu hiç beklemediği anlaşılıyordu.   Öyle şaşkındı ki kalp krizinden ölecek zannettim.   Hemen yanına Başbakan Ferit Melen’in gelerek, teselli edici sözler söylediği görülüyordu.   Turan Güneş ile Deniz Baykal da yanımıza gelmişti.   Her ikisi de Gürler’in seçilemeyeceğini söylemişlerdi.   Hepimizin gözleri Genelkurmay Başkanı ve Komutanlardaydı.   Yerlerinden hiç kıpırdamıyorlardı.   İkinci tur başladı ve sonuç yine aynı idi.   Bu sırada Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur’un Meclise geldiği fakat yukarı çıkmadan gittiği söylendi.   İkinci turda da kazanamayan Faruk Gürler şaşkın ördek gibi etrafına bakınıp duruyordu.   Doğruyu söylemek lazımsa, Faruk Gürler’e o dakikada acıdım.   Bir dostu da “çekil adaylıktan” diye kendisini ikaz etmiyordu.   Turan Feyzioğlu ve Ferit Melen gibi politikacılara inanarak Genelkurmay Başkanlığını bırakıp, Cumhurbaşkanlığına soyunmuştu.   Komutanlar Meclisi terk ettiler fakat, turlar devam ediyordu.   Herkes bu işin sonunu merak edip duruyordu.   Nihayet 20 Mart Salı günü Faruk Gürler adaylıktan çekildi.   Bu sonuca demokrasinin bir zaferi gibi bakılıyordu.   AP ve CHP Anayasa Mahkemesi Başkanı Muhittin Taylan’ı Cumhurbaşkanı seçmek üzere anlaştılar.   Fakat bunu Cevdet Sunay ve bazıları kabul etmedi.   Sonunda Kontenjan Senatörü Emekli Oramiral Fahri Korutürk üzerinde karar kılındı ve 4 Nisan Cuma günü Korutürk Türkiye Cumhuriyeti’nin 6’ncı Cumhurbaşkanı oldu.   Bu suretle de büyük bir buhran atlatıldı.   Seçilemeyen ve sudan çıkmış balığa dönen Faruk Gürler kahrından kanser oldu ve bir buçuk yıl sonra da öldü.   Fahri Korutürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen sonra Melen Hükümeti istifa etti.   Naim Talu Başkanlığında ülkeyi seçime götürecek bir hükümet kuruldu.   Hükümete Adalet ve Cumhuriyetçi Güven Partisi katıldı; CHP muhalefette kaldı.   Talu Hükümeti Ekim’de seçim kararı aldı.     CHP-MSP KOALİSYONU     14 Ekim 1973 günü yapılan milletvekili seçiminden CHP 186, AP 149, MSP 48, DP 45, CGP 13, MHP 3, TBP 1 ve bağımsızlar 5 milletvekilliği kazandılar.   Bu duruma göre hiçbir parti tek başına hükümeti kuracak durumda değildi.   Zorunlu olarak koalisyon kurulacaktı.   İlk önce CHP-AP Koalisyonu önerildi.   Süleyman Demirel “CHP ile AP’nin ortak hükümet kurması eşyanın tabiatına aykırıdır” diyerek karşı çıktı.   Geriye CHP-MSP işbirliği kalıyordu.   Erbakan ilk önce buna razı olmadı.   Fakat Bülent Ecevit “seçime gideriz” deyince razı oldular.   Bu arada 25 Aralık Salı günü İsmet İnönü vefat etti.   Büyük bir devlet töreniyle kaldırılan cenazesi Anıtkabir’in bahçesine defnedildi.   Bülent Ecevit başkanlığında kurulan CHP-MSP Koalisyon Hükümeti de 7 Şubat 1974 günü güven oyu aldı.   “Ecevit Hükümeti” kurulur kurulmaz başta Arap ülkeleri olmak üzere petrolcü ülkeler petrolün 6 buçuk dolar olan varil fiyatını 11 buçuk dolara çıkardılar.   Bu karar diğer ülkelerle beraber Türkiye’nin de ekonomisini alt üst etti.   Ayrıca Necmettin Erbakan ile ortak hükümet kurmak “kedi ile aynı çuvala girmekten” farksızdı.   Daha 2’nci ayında CHP-MSP koalisyonu “Af Yasası” yüzünden dağılma tehlikesi atlattı.   Allah’tan imdada Anayasa Mahkemesi’nin 141, 142, 146 ve 149’ncu maddelerini içine alan 5’nci maddesi usül yönünden bozulunca koalisyon kurtuldu.   Bu arada Amerika’nın baskısı ile Nihat Erim Hükümeti tarafından yasaklanan “haşhaş ekimine” izin verildi.   15 Temmuz 1974 günü eski EOKA’cıSamson, Kıbrıs’ta Makarios’a karşı bir darbe girişiminde bulundu.   Bu darbe üzerine Başbakan Bülent Ecevit, Cenevre Anlaşmalarına göre İngiltere ile müdahale etme girişiminde bulundu; Londra’ya gitti.   Fakat İngilizler buna razı olmadılar.   ABD Dışişleri Bakanı Kissinger’ın bakanı Sisco, Ankara-Atina arasında mekik dokuyarak bizim Kıbrıs’a çıkarma yapmamızı önlemek istedi.   Önleyemedi ve 20 Temmuz 1974 Cumartesi günü Türk birlikleri Kıbrıs’a çıktılar.   Kıbrıs Harekatı yurdun her yerinde olduğu gibi Bursa’da da heyecanla izleniyordu.   Gazetelerin telefonları devamlı çalıyor ve vatandaşlar “durumun ne olduğunu” soruyorlardı?   Yunanistan’ın karşı bir saldırıya geçmesi ihtimaline karşı geceleri de karartma yapıldı.   Her gazete gibi biz de ikinci baskıyı yapıyorduk.   Nihayet 22 Temmuz günü Kıbrıs’a çıkan Türk kuvvetleri, Yunan ve Kıbrıs Rum Silahlı Kuvvetlerini geri püskürterek Lefkoşe’ye girdiler.   Bu suretle koalisyon hükümetinin dağılması da gerçekleşmedi.   Yalnız koalisyon kurtulmakla kalmadı, Yunan halkı da cuntadan kurtulup özgürlüğüne kavuştu.   Fakat bu bahar havası çok sürmedi ve 18 Eylül günü Ecevit’in istifasıyla CHP-MSP Koalisyonu sona erdi.   Bu koalisyonun dağılmasında Demokratik Parti’nin “CHP ile koalisyon yapabiliriz” havasının yaratılması da mühim rol oynadı.   Fakat Demokratik Parti daha sonra buna yanaşmadı ve Demirel başkanlığında 1’nci Milliyetçi Cephe Hükümeti kuruldu…”     NOTLAR:   Kıbrıs’a çıkarma yapılan günü daha dün gibi hatırlıyorum. Babamla birlikte Cumhuriyet Caddesi’nin oradaki Tahıl Pazarına gidip “ne olur ne olmaz” diyerek bir çuval un almıştık. Karartma uygulanırdı o yıllarda. Yunan uçakları görmesinler diye kandil ışığında karanlıkta oturulurdu geceleri. Arabaların farlarınaysa ışıkları havadan çok belli olmasın diye renkli şeffaf folyolar bantlanırdı. Yukarıdaki notları özellikle “başkanlık sistemine” karşı çıkan “hayırcılar”  okuyup geçmişi iyi özümsesinler diye aktardım! Fahri Korutürk’ün görev süresinin bitiminin ardından da Meclis yine uzun süre Cumhurbaşkanını seçememiş ve bu süreç ülkeyi askeri darbeye kadar götürmüştü. Türkiye ne zaman tek parti ya da güçlü hükümetler tarafından yönetildi, daha da büyüyüp güçlendi; tarihte bin tane örneği vardır, ne zaman koalisyon hükümetleri tarafından idare edildi, işte o vakit güçsüz düşüp, ne yazık ki yabancı ülkelerin güdümüne girdik! Başkanlık sistemi “eyidir”, ülkenin yararınadır. Ahmet Akbey’e tekrar teşekkür ediyor ve tüm Kelesli hemşehrilerimi buradan selamlıyorum. Kardeşim Şahin (Yılmaz) sen de oku len kerata!

Diğer Haberler