Yazarınız da bir vakitler bu kentte haftalık gazete çıkarıp yayınlamış biri olarak eğer ardınızda güçlü bir sermaye yoksa bu serüvenin ne denli zor bir iş olduğunu bildiğinden, yapılan ve yürütülen her güzel işe koşulsuz destek vermekle yükümlü hisseder kendini.
Sülük gibi herifler türedi Bursa basınında.
Çıkardıkları köksüz ve yarınsız yayın organlarıyla özellikle belediyelerden ne koparsak kârdır mantığıyla, zaten yerlerde sürünen gazetecilik mesleğini kaşarlaşmış bir kevâşe gibi habire pazarlayıp durmakta bu tipler.
Seçim zamanlarında sırf para kapabilmek için çıkarılan gazeteler, kendilerinden başka kimselerin girip ziyaret etmediği hepsi birbirinin aynısı İnternet siteleri ve sağdan soldan apartılan fotoğrafların kopyalanıp yapıştırılmasıyla oluşturulan soluk yüzlü çirkin dergiler…
Bu tablo kentimizdeki medya olgusunun birileri tarafından adeta yüzüne kezzap dökülmüş halidir işte.
Bu yüzden, iyi bir şey gördüğüm zaman son zamanlarda nadiren hissettiğim o duygum yeniden depreşiyor yani heyecanlanıyorum.
Geçen pazar Özhan Market’in raflarındaki yayın kalabalığı arasından bulup da çekip aldığım artık 5’nci sayısına ulaşan haftalık B7 Dergisi’dir sözünü ettiğim.
“B7’nin” anlamı 7 gün Bursa demekmiş.
Aynı zamanda haftalık Şehir Gazetesi’ni de çıkaran Nezir Asaroğlu yine son derece başarılı bir işe daha imza koymuş.
Şehir Gazetesi muhafazakar bir kitlenin beklentilerine yanıt verirken B7’yse içinde her kesimden, her yaş grubunun kendine dair bir şeyler bulabileceği bir dergi olarak planlanmış ki, hele son sayısına bayıldım.
Yayın Yönetmeni Mahir Bora Kayhan, ekip arkadaşları Adile Demirci, Pınar Yeniyiğit, Merve Bahadır, Fisun Taş Binol, Özkan Güngörmez, Figen Arı ve Erden Cantürk gerek içerik ve yazı kalitesi, gerekse fotoğraf seçimleri bakımından Bursa’da son zamanlarda izlediğim en güzel dergilerden birini armağan etmişler kentimize.
Mahir Bora Kayıhan’ın “kıskançlığı” konu ettiği yazısını tebessüm ederek okudum.
Hadi konuya ben de katkıda bulunayım!
Mahir, “Seven insan kıskanır” ekolünü savunanlardan; bir vakitler yazarınız da bu fikri işin doğrusu olarak görüyordu ama şimdi “seven insanın değil, kendine güvenemeyen insanın” kıskançlık duygusunu beslediği kanaatinde.
Eğer senden daha iyisini arıyor ve de bulabiliyorsa, salın sevgilinin ipini zaten çekip gitsin!
Üstelik de ne kadar kıskanırsanız kıskanın, güvensizliğinizin altında yatan sebepler gerçekse eğer, olacakları kim engelleyebilir ki?
Tam aksi, hakikaten seven insan sevdiğinin sadece ve mutlaka kendi yanında değil, gittiği yerde de mutlu olmasını ister!
Ha! Bir de bu erkeklerdeki “kıskançlık” duygusunun kadınlar tarafından maksatlı olarak özellikle beslenmesi durumu da vardır ki, bu durumun idrak edilebilmesi için mutlaka yaşanmışlıklar gerekiyor.
B7’ye geri dönersek…
Sayfalarını çevirdikçe kıvandım doğrusu.
Mesela derginin editörü bu hafta, yalınayaklı Diva Cesaria Evora’nın daha önce hiç yayınlanmamış 13 parçadan oluşan yeni albümü “Mae Carinhosa’yı” dinlememizi öneriyor.
Araya benim için bir de “Besame Mucho’yu” katarsanız çok mutlu olurum?
Yine yetmiyor, 64’ncü baskısı şerefine yeri dolmaz Yazar Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sını bu hafta bir kez daha okumamızı tavsiye ediyor.
Ne hoş değil mi?
Bir haftalık kültür-sanat takvimini eksiksiz bulabiliyorsunuz B7’de.
Cemiyet haberlerinin yanı sıra müzik, kitap, sinema, moda, dekorasyon, eğlence,röportaj, inceleme, tarih ve kent gibi alanlarda da dolu dolu sayfalar sunmuş okurları için B7 ekibi.
Mesela moda sayfalarında cemiyetlerde kapı önlerinde dikilen kokoş sosyete kadınlarının fotoğraflarını kullanmamışlar; ne yapmışlar, yolda yürüyen güzel giyimli halktan insanların görüntülerini yayınlamışlar, üzerlerindeki kıyafetlerin fiyatlarıyla birlikte üstelik, ne hoş değil mi?
Bu haftaki özel haberlerden biri de Kanuni Sultan Süleyman tarafından katledilen Şehzade Mustafa’nın taraftarlarıyla haberleşmek için kullandığı şifreli dil “Bâleybelen” üzerine Zeki Dursun’un yaptığı bir araştırma.
İz Bırakanlar sayfasında Kafka’yı görüyorsunuz örneğin, Hasan Sayınhan tarafından hazırlanan Fotoğraf Sayfasındaysa sürpriz gibi, dünyayı bir ressam gibi görmeye çalışanlardan ünlü Fransız sanatçı Henri Cartier Bresson’un göl kıyısında piknik yapan insanları ölümsüzleştirdiği o meşhur kareyle karşılaşıyorsunuz; sizin de hemen yanıbaşlarına oturasınız geliyor.
“Söylenceye göre Lokman Hekim’e kaç yıl yaşamak istediği sorulmuş. O da tam 7 kartal yaşamı istemiş. Bir kartal 80 yıl yaşadığına göre 560 sene bu dünyada kalmış Lokman Hekim.
Cemal Süreyya’ysa kırlangıçları çok sevdiğinden 7 kırlangıç ömrü dilemiş kendisine. Bu hesaba göre bir kırlangıç 9 yıl yaşadığından rakam 63 eder ama 59 yaşında 4 yıl alacaklı olarak yaşama elveda demiş ünlü şair.
Ölmeden 9 sene önceyse şu dizeleri yazmış:
Lokman Şair senin hayatın, Yedi kırlangıcın hayatı kadar, Altısını ardı ardına yaşadın, Bir kırlangıcın daha var.
“Üstü kalsın” isimli son şiirindeyse şöyle seslenir tanrıya Cemal Süreyya:
Ölüyorum tanrım, bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür, biliyorum tanrım. Ama ayrıca, aldığın şu hayat fena değildir. Üstü kalsın!..”
Cemal Süreyya’yı da Büşra Cavas’ın kaleminden okuyarak andık bu haftaki B7 Dergisi’nde.
Yayınlanan tüm hoş sayfalardan birer cümleyle söz etsek burada, sayfalar asla yetmez!
Onun için Nezir Asaroğlu’nun şahsında emeği geçen herkese bir kez daha tebriklerle, “Üstü bu günlük kalsın” diyelim biz de!..