
Oturmuş…
“İlkokul Türkçesi” demiyorum…
Hadi ya!
Bunu nerden öğrendin bakiim?!.
Sen kimsin ona buna numara verecek?
“Başta Suç ve Ceza olmak üzere geçmişte pek çok eserini okudum.”
Üst katmanda daima “insan” bulunur.
Örneğin, “İstanbul’da yaşanan bir aşk hikayesini” anlatıyorsan orada, romanın özü “insan ve insan psikolojisi”, arka planı da “İstanbul’dur”.
Yani, ara ara “İstanbul’u” da anlatır yazar.
Hiç böyle saçma sapan bir edebiyat eleştirisi okumadım şimdiye dek, kaldı ki “Dostoyevski’nin adını ağzına almak “ilkokul Türkçesiyle bile yazamayan” yeteneksiz bir köşe yastığının haddi de değil!
İşte size okuduğunu anlamayan, anladığını da anlatamayan bir adam portresi!
Kitapta “insan psikolojisini anlama çabası” varmış!
Bir insan oturup da “bir kitap yazayım da hele bir insan psikolojisini anlayayım” diye hareket eder mi?
Orada söz konusu olan şey tam tersi, “insan psikolojisini anlama” değil, “insan psikolojisini anlatma” gayretidir!
Bunu da sadece “anlayabilmiş” bir insan yapar çünkü!
“Ama hepsi o kadar!”
Ne kadar?
“Galiba benim beklentim yüksekti.”
Ne bekliyordun sen, biraz da onu anlatsana?
“Dostoyevski’nin o doyulmaz cümleleriyle yaptığı tanımlamaları, doğa ve insan betimlemelerini okumak istiyordum.”
“Doyulmaz” denmez bir kere, “tadına doyulmaz” olabilir, bak bunları öğren artık!
Öte yandan yine sıvamışsın!
Dostoyevski’nin eserlerinde “doğa betimlemesi” neredeyse “yok” denecek kadar azdır!
“Doğa betimlemesi” arıyorsan eğer, Mihail Şolohov’un yazdığı kitapları oku.
Mesela “Don Kıyısında Hasat’la” başlayabilirsin işe.
Orada sözü edilen “Don” senin anladığın “don” değil elbette!
Dostoyevski seni tanımadığı, senin kitaplarını okuyamadığı için çok bahtsız bence!
Rahmetli bugün sağ olsaydı senin psikolojik çözümlemelerinle öyle bir kitap daha yazardı ki, dünya kla-siklerinin baş yapıtı olarak en tepeyeyerleşirdi bu eser!
“Şunun gibi cümleler örneğin:
“Benim bütün yaşamım ancak koskocaman bir sıfırdır, bir hiç, lanetlenmemiş bir düştür.”
Hülasa, işin aslı bu Yüksel Baysal’ın saçmaladığı gibi hiç de öyle değildir ey sevgili okur!
“Beyaz Geceler”, Dostoyevski’nin “romantik aşk” konusunda tam manasıyla bir baş yapıtıdır!
Yaşamı boyunca “aşkla, seksi” sürekli birbirine karıştıran Yüks’ün bu kitabı hiç anlayamamış olması son derece doğal aslında!
Alın size işte “Yükselev-ski”!..