Oğullarından Aydın Menderes’i tanıma şansına ulaşabilmiştim 1990’lı yıllarda.
1993’te Büyük Değişim Partisi’ni kurmuştu, Bursa’ya çok önem veriyor, sık sık da gidip geliyordu.
Yaşamının son 15 yılını boynundan aşağısı felçli vaziyette tekerlekli sandalyede geçireceğini bilmiyordu tabii o sıralar.
Ne kadar da şanssız bir aileydi Menderes’ler!..
Aydınlı varlıklı çiftçi bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Adnan Menderes de 1930 yılında katıldığı Serbest Fırka kapatıldıktan sonra gireceği CHP’den kovulacağını, devamında kurdukları Demokrat Parti macerasının ardından boynundaki yağlı urganda can vereceğini bilmiyordu elbette!
O Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Partisi’nin sözde ikinci demokrasi denemesidir ki, uzun yıllar boyunca Demokrat Parti kurulana kadar bir üçüncüsüne daha cesaret edilememiştir bir türlü!
Sene 1930…
Bir yıl önce dünyayı saran ekonomik kriz yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni feci vurdu.
Zaten bozuk olan ekonomi daha da kötüye gitti.
Halkın memnuniyetsizliğini daha fazla dizginleyemeyeceğini anlayan Mustafa Kemal bir siyasi rahatlama adına en yakın arkadaşlarına yeni bir parti kurdurdu.
Hatta öyle ki, kız kardeşi Makbule Atadan’ı bile bu partiye göndererek katılmaktan korkanların gönlünü ferahlattı.
Başkanlığını Fethi Okyar’ın üstlendiği Serbest Cumhuriyet Fırkası 1930 yılının 4 Eylül’ünde İzmir’de öyle bir miting düzenledik ki, katılım sayısını gören parti yöneticileri bile dehşete kapıldılar bundan!
Bunun üzerine olaylar çıktı, mitingler yasaklandı ve sıkı yönetim ilan edildi.
Yeni partinin yöneticileri derhal irticacı veya komünist olmakla suçlanmaya başladılar!
Fethi Okyar’ın ödü koptu!
Birkaç ay sonra yapılan belediye seçimlerinde de Serbest Fırka CHP’nin karşısında son derece başarılı olunca sözde genel başkanın talebiyle parti kapatıldı.
Bu olayın ardından Mustafa Kemal yurt gezisine çıktı.
Milli mücadele başlamadan önce ilk ayak bastığı yer olan Samsun’da da belediye seçimini Serbest Fırka kazanmıştı.
Gündüz kenti büyük güvenlik önlemleri altında gezebilen Cumhurbaşkanı, gece yemekte “istifa etmesini” emrettiği belediye başkanı Boşnakzade Ahmet Bey’in “Halkın bu teveccüh ve itimadına karşı küfranı nimette bulunmayı uygun görmem, hükümetinizin elinde kuvvet vardır, görevden alırsanız olur” yanıtı üzerine çileden çıktı ve kentin valisi hemen, belediye başkanı da Danıştay’ın 1930 seçimlerini iptal etmesiyle görevden düşürüldü.
Sonuçta aynı manzara diğer yerlerde de tekrarlandı; Adnan Menderes’in siyasete ilk girdiği Serbest Fırka da böylece tarih olup gitti!..
Menderes 1931 seçimlerinde Aydın milletvekili adayı olarak girdiği Cumhuriyet Halk Partisi’nde, ihraç edildiği 1945 yılına kadar kaldı.
O ve arkadaşları “Çiftçiyi Topraklandırma Yasası’na” karşı çıkmışlardı!
Bu yasanın bir maddesine göre, “gerçek kişilerle, özel hukuk tüzel kişilerine ait arazilerin 5 bin dönümü geçen parçaları ya da işletilmeyen araziler hiç toprağı olmayan kesime dağıtılabilecekti”.
Tek parti döneminde yaşanan bu girişimi kimileri bu gün “solculuk” ya da “ilericilik” gibi görebilir.
O tarihlerde halkın yüzde 75’i köylerde oturuyordu ve 2’nci dünya savaşı sırasında da durumları iyice kötüleşmişti.
Bu politikanın yegane amacı insanları kırsalda tutabilmek ve gelişebilecek sol ya da radikal hareketlere karşı bir tampon oluşturabilmekti.
Malum, Sovyet devrimi yan tarafta hızla gelişmekteydi çünkü.
Kanun TBMM’de yoğun tartışmalar yarattı. Özellikle Adnan Menderes, Emin Sazak, Cavit Oral gibi başını büyük toprak sahiplerinin çektiği bir grup kanun tasarısına sert muhalefet etti.
Muhalefetin başınıysa Menderes çekiyordu. Ona göre Türkiye’de toprak kıtlığı diye bir sorun yoktu, istenirse ekilebilir topraklar Türkiye’de üç katına kadar çıkartılabilirdi.
Sorun “köylünün malının ucuza gitmesi ve ihtiyacını pahalıya almasıydı”.
Menderes’e göre çiftçilerin en büyük ihtiyaçları gerekli araç gereçlerle donatılması, kredilerin arttırılması ve tarımda bilimsel yöntemlerin kullanılmasıydı.
CHP'den 1945 yılında Celâl Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile birlikte ihraç edilen Menderes, Demokrat Parti'yi kurunca 1947'de yapılması gereken seçimler CHP tarafından bir yıl öne alındı ve komediye bakın ki CHP yüzde 87.3 oyla seçimi kazandı!
Sonraki süreci tekrar etmeye gerek yok, bir sonraki dönemde ezici çoğunlukla iktidara gelen Demokrat Parti askeri darbeye kadar varlığını sürdürecekti.
Tam 13 ayrı davadan yargılandı Adnan Menderes.
“Bebek davası” dışındaki diğerlerinden suçlu bulundu.
Gerçi idam edilenlerin itibarları daha sonra TBMM tarafından iade edildi ama bu bile sızlayan vicdanları iyileştirmeye yetmedi.
Bir yaradır İmralı yargılamaları Türk demokrasisinin böğründe.
Yapılan suçlamaların hiç biri insan canı almak için gerekçe değildir bana göre.
Ha bu günkü koşullarda gerçekten yargılanmasına neden olabilecek kusurları yok muydu Adnan Menderes’in?
Elbette vardı!
Amerikan çıkarları için Kore’de can veren 1000’e yakın vatan evladının vebali sorulabilirdi mesela!
Nato’nun isteğiyle kurulan ve ileride pek çok insanın canını yakacak Özel Harp Dairesi sorgulanabilirdi.
Yabancılara verilen petrol arama ve çıkarma izni masaya yatırılabilirdi.
Nato standartlarına uymadıkları gerekçesiyle kapatılan, Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikası sorulabilirdi.
Cezayir’in kurtuluş savaşı sırasında neden Fransa’nın desteklendiği sorulabilirdi?
Kimileri, “Menderes bu ülkeye hiçbir şey yapmadı” diyor ya; bu da yanlış!
Toplam 11 liman, 19 çimento, 16 şeker fabrikasıyla, Batman rafinerisi Demokrat Parti döneminde kuruldu mesela.
Tek parti rejiminde yıllarca anası ağlayan millet bir parça hürriyeti O’nun zamanında gördü.
Meselelere at gözlüğüyle bakmamak lazım.
Bu memlekette şimdiye kadar yapılan tüm darbelerin ardında dış güçler vardır.
Bunu da görmek lazım.