Yazarlar

Allah indinde makbul olan hangisidir?

post-img
  Ne çok güzel insanı uğurladık 24 Ocak’larda. En sert, en soğuk günlerin ayazında verdik sımsıcak vatan evlatlarını toprağa. Pazar günü uğurladığımız güzel insanlardan biri de Bursa’nın ilk kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Doktor Necla Kitay Yazıcıoğlu’ydu. Yıllarca çalışıp biriktirdiklerinin bir kısmını bir okul, kütüphane ve sağlık ocağı yaptırarak devlete yani yine insanlara bağışlamıştı Necla hanım. Bununla da yetinmemiş, yaşamı boyunca yüzlerce yoksul çocuğun okuyabilmesi için elinden gelen maddi katkıyı da yapmıştı Necla Kitay Yazıcıoğlu. Hayata 88 yaşında elveda diyen Necla hanımın cenazesinde Bursa İl Milli Eğitim Müdürü yoktu, Osmangazi İlçe Milli Eğitim Müdürü yoktu, dahası sadece 8-10 kişinin katılımıyla kaldırılabildi tabutu. Eşinin dostunun olmayışını anlayabilirim çünkü yaşı çok ilerlediği için kalmamış olabilir etrafındaki ahbapları artık ancak, akrabalarının yokluğu büyük bir hüzünle doldurdu benim içimi. Çünkü tüm servetini mirasçılarına değil, öldükten sonrası için Türk Eğitim Vakfı’na bağışlamıştı aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucu üyelerinden biri olan bu güzel insan! Şu tesadüfe bakın ki aynı gün yani 24 Ocak’ta biri daha uğurlanıyordu bu dünyadan; o da yoksul ailelerin çocukları okuyabilsin diye Türk Eğitim Vakfını kuran merhum Vehbi Koç’un torunu Mustafa Koç’tu. Annesi de dahil tüm yakınları önce kendisi adına bir cami yaptırmasını isterler Vehbi Koç’tan. Adam tam bir “akıl” ve “istişare” insanıydı işte. Çok güvendiği dostlarını 1948 yılında toplayarak akıl danışıyor onlara önce. Diğerlerinin “cami yaptır” demelerine rağmen yakın dostu Hulki Alisbah bir hadise atıfta bulunarak diyor ki, “İnsan ölünce defteri kapanır. Ancak, 3 şey öldükten sonra da defterine sevap yazdırmaya devam eder. Süreklilik sağlayan bir bağış, yani vakıf, insanların yararlandığı bir ilim ve ana babasına hayır duası getirecek iyi bir evlat!..” Vehbi Koç’a göre bir öğrenci yurdu yaptırmak bu üç şartın hepsini, “hem vakıf, hem ilim hem de iyi evlat yetiştirilmesi” olgularını tamamen kapsıyordu! (Hayat Hikayem-Vehbi Koç, 3’ncü baskı, 1973, sayfa: 116) Dede Koç’un ilk hayır işi işte o toplantıda doğdu, Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Öğrenci Yurdu’nun temeli işte o gün atıldı sevgili okurlar. Daha sonra çocuk hastanesi, başka yurtlar, göz bankası, kütüphaneler, okullar,  tıp fakültesi, kardiyoloji enstitüsü, kanser araştırmaları pavyonu, üniversite ve  müzeler gibi daha yüzlerce hayır işine daha imza atacaktı Vehbi Koç ve Koç Ailesi. Ama bunların arasında biri vardı ki, her ölümden yüzlerce doğum çıkaran, cenazelerdeki yaslı insanların göz yaşlarını beri yanda umuda dönüştüren bir hizmetti bu, o büyük ve üretken hizmetin adı Türk Eğitim Vakfı’ydı. Çiçek fonunun ilk önce İsveç’te 1917 yılında Stockholm’de ortaya çıktığını öğreniyor Vehbi Koç. Dönemin tanınmış mimarı Ludwig Hedi tam 91 yaşında öldüğünde cenazesine 91 adet çiçek geliyor. Bu süslü sepetlere harcanan paralarla daha hayırlı işler yapılabileceğine inanan mimarın kızı da kentin vali ve yöneticilerinin onur üyesi olduğu bir yapı kuruyor. Daha o yıllarda Stockholm’de yaşayan 1.400 yaşlıya konut ve bakım olanağını sağlamış bu çiçek vakfı! Vehbi beyin 205 zengin insanı bir araya getirerek 1967 yılında kurduğu Türk Eğitim Vakfı isimli bir tüzel kişilik var zaten. Hiç yüksünmüyor, kapı kapı varsıl arkadaşlarını dolaşıp bu eğitim hayrı için her birinden 900’er bin lira para topluyor Vehbi Koç. Ardından Koç Grubu’ndan da 5 milyon lira alıyor ve aydınlık, çağdaş beyinli gençlerin okutulup yetiştirilebilmesi için TEV’in kurulmasına öncülük ediyor. Başlangıçta ayni ya da nakdi veya Doktor Necla Kitay Yazıcıoğlu örneğinde olduğu gibi ölüme bağlı bağışlarla sürdürüyor hizmetlerini Türk Eğitim Vakfı. Fakat büyük bir dahi olan Vehbi Koç, İsveç’teki modeli öğrenince bunu genel kurulda da oylatarak, ayrıca çiçek fonu kurulmasını da sağlıyor. Ve ilk çiçek geliri de kız kardeşinin cenaze törenini duyurmak için gazetelere verilen ilanın altına düşülmüş, “çiçek gönderilmemesi, arzu edenlerin TEV’e bağışta bulunmaları rica olunur” şeklindeki not sayesinde gerçekleşiyor. Hüsniye Aktar’ın defnedildiği gün 20 bin lira çelenk bağışı geliyor Türk Eğitim Vakfı’na. Mustafa Koç’un cenazesinin kaldırıldığı alandan ana caddeye dek taşan “TEV” imzalı binlerce çelengi görünce dedim ki kendi kendime, torununu “denize işemişti” diye itibarsızlaştırmaya çalışanlar mı makbul Allah indinde yoksa, yattığı yerde her gün amel defterinin sevap hanesine binlerce artı yazılan Vehbi Koç mu? Dedesinden kalan hayır işlerini misliyle arttırıp geride çok güzel ve değerli eserler bırakan Mustafa Koç mu makbul yoksa, yaşamları boyunca Cuma namazı çıkışlarında yere mendil serip cami onarımı için para toplamaktan başka hiçbir hayır işi yapmamış olanlar mı? “Alkolü azalt” demişmiş!.. Sen kimsin ki, had bulup da bir insanın ne yiyip içeceğine karar veriyorsun? Gün gelir, hayat sana daha dün “vatan haini” dediğin insanların arasında tıpış tıpış gönderip böyle saf tutturur işte! Fakat ben en çok Rahmi Koç’a ve başından hiç çıkarmadığı o fötr şapkasına bayıldım. Her şeye inat bir abide gibiydi Rahmi bey ve şapkası o gün caminin avlusunda!   Aynı gün yani 24 Ocak’ta bir güzel insan daha yolcu ediliyordu Cem Evi’nden memleketine doğru. O da Tunceli eski milletvekili Kamer Genç’ten başkası değildi. Sıcacık en güzel tespiti Facebook sayfasına yazdığı yorumla Arzu Arınel yaptı: “Onu çok severdim. 7 Haziran seçimlerinde, Tuncelili Alevi Kürt, sonuna kadar Türkiye Cumhuriyeti'nden yana, dibine kadar muhalif, çiçek sulamayı, kadınları, hayatı, mizahı ve siyaseti seven bu duayenini son kez aday göstermeyen Kılıçdaroğlu utansın. Allah rahmet eylesin. Onu saygıyla ve tebessümle anıyorum.” Biliyor musunuz, Kamer Genç de milletvekili maaşına elini bile sürmezdi sevgili okurlar? Para her ay Meclis’ten direkt olarak Genç’in burs hesabına aktarılır, otomatik talimatlarla oradan da yardım alan çocuklara dağılması sağlanırdı. Hatta kendisiyle tanışıp ahbap olmak isteyen zengin insanlarla ilk karşılaşmalarında burs hesabının bilgilerini veren Kamer Genç, “yolla bakalım benim çocuklara sen de üç-beş bir şey” derdi!.. Bu konuda cimrilik edenlerin yüzlerine de dönüp bakmazdı bir daha! Şimdi yine soruyorum… Kitaplarının geliriyle kurduğu vakıfta hala onlarca çocuk okutulan Aziz Nesin, Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’yla Uğur Mumcu, açtıkları yüzlerce hayır ve eğitim kurumuyla Koç Ailesi’nin fertleri, tüm mal varlığını eğitim ve gelecek nesiller için bağışlamış Doktor Necla Kitay Yazıcıoğlu, hiç reklamını yapmadan elindeki imkanlarla gizli gizli öğrenci okutan Kamer Genç… Ve Kamer Genç gibi olanlar mı makbuldür Allah nezdinde yoksa “Allah rızası almayı” sadece bir ömür boyu yatıp kalkmak sanan zavallı kimi cahil softalar mı? Tanrı onlardan razı olsun. Mekanlarını cennet etsin. Allah rahmet eylesin.  

Diğer Haberler