Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer
Gölgesinde ulu, loş bir mabedin
Bir yığın toprakla bir parça mermer
Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin
Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Üstünde yazılı yaşınla adın;
Başucunda matem renkli serviler
Hüznüyle titreşir sanki hayatın
Seni gömdük anne yıllarca evvel
Göz yaşlarımızla bu ıssız yere
Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel
Matem dağıtılırken hasta kalplere
Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun
Hüznüyle erirken Dicle’de sessiz,
Öksüzlük denilen acıyla vurgun
Bir başka ölüydük bu toprakta biz (1)
…………….
Beni burada arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne
Ağlama
Kaç zamandır yüzüm tıraşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzanırken ellerim
Kulağım kirişte
Ölümü özledim anne
Yaşamak isterken delice
Beni burada arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne
Ağlama
Kırıldıysa düş evinin kapısı
Bütün kırık kapıların çağrılısıyım
Kızların yanaklarında çukurlaşan
Biten başlayan aşkların ortasındayım
Her kavgada ölen benim
Bayrak tutan çarpışan
Her kadın, toprağı tırnaklayarak doğurur beni
Özlem benim, kavga benim, aşk benim
Bekle beni anne
Bir sabah çıkagelirim
Bir sabah anne bir sabah
Acını süpürmek için açtığında kapını
Umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur
Çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar
O zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak
Öylece kalkar uykudan şalterler
Dişleyip tükürmeden sigaralarını
Türkü tadında giyinirken işçiler
Bir sabah anne bir sabah
Acını süpürmek için açtığında kapını
Adı başka sesi başka nice yaşıtım
Koynunda çiçekler
Çiçekler içinde bir ülke getirirler
Başlarını koymak için yorgun dizine
Sen hazır tut dizini anne
O mükemmel güne (2)
………………….
Bir kahvenin telvesinde buğulanırdı zaman
Analar bize seslenirdi taş avlulardan.
Koşarak gelirdik…
Koşarak ağrıyan, yoksul çocukluklardan.
Türküler, maniler duyulurdu daracık sofalardan.
“Yara benden
Ok senden yara benden
Ne sende ok tükenir
Ne acı yara benden”
O analar, o anılar o yıllar yaşardılar
Analar mağrur mabetler gibi susardılar
Eyvanlarda serin yaz geceleri,
kurutulmuş patlıcanları tokuştururdu rüzgar
Bir kahvenin telvesinde buğulanırdı zaman
Analar bize seslenirdi taş avlulardan.
Koşarak gelirdik…
Koşarak yırttığımız sokaklardan.
Türküler, maniler duyulurdu ilenen avlulardan.
“Su olup taşabilsem
Dağları aşabilsem
Ne kadar sevinirdim
Sana yaklaşabilsem.”
O analar, o anılar o yıllar yaşardılar.
Analar ana kokar, gül bakar, şehriye açardılar;
analar gökyüzüne ne güzel bakardılar.
Analar saçlarında aklıkları kınalarla kandırıp,
kandillerde mum yakar,
yatırlarda mahcup dilekler tutardılar…
Herkesin anası bir defa ölür;
ölür kınaları, yemek tarifleri ve türküleri.
Herkesin anası bir defa ölür;
Ölür sevgileri, kokuları ve öpüşleri…
Herkesin anası bir defa ölür:
Bir
hançer
birden
böler
ikiye
yüreklerimizi… (3)
……………….
Daha birkaç ay önce Diyarbakır’daydım.
Sur İlçesi’ni gezdim, müzeleri, kiliseleri, camileri gezdim büyük bir hayranlıkla.
Halk kendi halinde son derece mutlu ve işinde gücündeydi.
Yoktu kimsenin kimseden bir şikayeti.
Suruç’taki patlamayla başlatıldı planlanan hain senaryonun ilk sahnesi.
Diğerleri geldi sonra.
Hemen alışkanlık üzere balıklama atladı bizim yobaz solcular.
Devlet yapmışmış!
Yıllardan beri Türkiye’yi zayıf tutmak isteyen emperyalist devletlere uşaklık eden PKK’nın eli kanlı baronları kandırdıkları yüzlerce Kürt gencini, Türk-Kürt bir o kadar da Mehmetçiği yaşamdan koparıp aldılar yine.
Kürtlük meselesi filan değil asıl amaçları, onların işi sadece savaştırmak, ne yiyip içecekler sonra beslendikleri kanlı bulamaçtan başka?
Her şehit haberinde yaşamını gencecik yaşta yitiren Mehmetçikler kadar onların geride bıraktıkları gözü yaşlı analarına üzülürüm.
Aradan çok uzun yıllar geçse bile bayram seyran demeden her fırsatta soluğu şehitliklerde alan, hala hiç ölmemiş gibi orada oturup da evladıyla konuşan çok ana gördüm.
Evladını yitiren ananın acısı hiç dinmez, bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmaz onlar.
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Hasan Kutsi Kaya bir “Anne Şiirleri Antolojisi” hazırlamış.
Sağ olsun Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Eğitimci Sadi Kurtulan da hocanın bu çalışmasına destek vererek kitabı basımını sağlamış.
Son görüşmemizde bana da hediye etmişti.
İçinden 3 şiiri alıp yayınladım.
Evlat acısı çeken tüm analar için okunsun bu şiirler.
Allah tümüne sabır versin.
1-Ahmet Hamdi Tanpınar-Annem için
2-Nevzat Çelik-Şafak Türküsü’nden
3-Yılmaz Odabaşı-O Analar O Anılar O Yıllar