Malumunuz, “lale” zambakgiller familyasından renkli ve güzel çiçekleriyle ünlü bir süs bitkisidir.
Lalenin anavatanı Hindukuş ve Tanrı dağlarıdır; Asya’dır.
Türkler seyahatleri sırasında bu bitkinin soğanlarını Anadolu’ya getirmişler, 1500’lü yıllarda da buradan Avrupa’ya ulaştırmışlardır.
16'ncı yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından ilk kez dönemin Hollanda Kralı'na gönderilen lale soğanları daha sonra tüm Avrupalıları hayranlık içinde bırakmış, böylece lale üretimine başlayan Hollandalılar günümüze dek bu bitkinin çok ekmeğini yemiştir.
Lale özellikle doğu kültür ve mitolojilerinde çok özel bir yere sahiptir. Edebi eserlerde sıkça kullanılmasının yanı sıra mitolojilerde de lalenin ortaya çıkışına dair farklı ve çok çeşitli hikâyeler bulunmaktadır.
Bunların en ünlüsü ve özellikle doğu edebiyatında en sık kullanılanı Pers mitolojisindeki lalenin kökeni söylencesidir. Bu efsaneye göre yaprağın üstündeki bir çiğ tanesine yıldırım düşmüş, böylece çiğ tanesi ve yaprak kırmızı alev haline dönüşmüştür.
Çok değişik çeşitleri vardır lalenin.
Anadolu insanının en çok bilip, bir dakikada tanıdığı lale türü “höt lalesi”dir.
“Höt laleleri” kolay yetişmezler. Uzun yıllar boyunca iş takibi yapıp, avanta almaları gerekir.
“Höt lalelerini” biriyle nişanlıyken, örneğin aynı sıra çalıştığı gazetenin çaycısıyla da gizlice nişan yaparken görebilirsiniz.
“Höt lalelerinde” hikaye çoktur.
Kim bilir belki bir gün “lalenin bu türü üzerine” bir kitap dolduracak kadar gözlem ve bilgi barındıran bir yazı dizisi hazırlayabilirim sizin için.
Uzmanlık alanımdır “höt laleleri”.
Fakat benim bu gün size asıl anlatacağım lale, başka bir lale.
Profesör Doktor Lale Karabıyık.
Lale Karabıyık ve Bütçe Plan Komisyonu’ndaki CHP’li arkadaşları gözlerden uzak gençler ve asgari ücretle çalışan milyonlarca insan için çok önemli işler başarıyorlar kimse pek farkında bile değil.
Ne demişti AKP seçim öncesinde?
“Genç girişimcilere 3 yıl vergi istisnası” sözü vermemiş miydi?
Ne anlarsınız bu sözden?
“Tam 3 yıl boyunca genç girişimcilerden hiç vergi alınmayacağını” değil mi?
Oysa daha sonra tam bir şark kurnazlığı yapıyorlar ve güya “bakın sözümüzü nasıl da hemen yerine getirdik” demek için ilgili düzenlemeyi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda oylayıp, onaylanmak üzere Meclis’e gönderiyorlar.
Fakat oraya yolladıkları yasa teklifi ilk 12 bin 600 liraya kadar olan gelir dilimi için geçerlidir ve gençlerin sadece 1.800 liralık vergisi silinmektedir devlet tarafından!
Yani genç girişimcinin 12 bin 600 liradan fazla olan kazancı buz gibi vergilendirilmeye devam edilecek ve her ticaret erbabının şah damarına aynen bir sülük gibi yapışmış olan müflis ortak devlet yapacağını yapmayı sürdürecektir!
Bunun üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Profesör Lale Karabıyık Meclis’te çıkıp bir konuşma ve ardından da basın toplantısı yaparak özetle der ki:
“Hop bir dakika beyler bayanlar! Sizin bu da dahil olmak üzere pek çok vaadiniz 7 Haziran seçimleri öncesinde hiç yoktu, daha sonra hepsini 1 Kasım’dan evvel bizim seçim bildirgemizden aşırıp aldınız! Bari söz verdiğiniz gibi uygulayın, kandırmayın size oy veren insanları!..”
Ardından AKP’de bir telaş, pür telaş!
Lale hanımın haklı tepkisi üzerine ardından sabaha karşı getirilen ek önergeyle 12 bin 600 liralık gelir dilimini 75 bine çıkardı AKP Hükümeti!
Bu ne şimdi yani?
Seçmeni “keklemek”, yapılan hile ortaya çıkınca da çaresiz geri adım atmak değil mi?
Aynı şey asgari ücretin açıklanması sonrasında da yaşandı.
CHP’nin “asgari ücreti 1.500 lira yapacağız, asgari ücretten vergi alınmasına son vereceğiz” şeklindeki seçim vaatlerini önce “kaynak yok kaynak, kaynak olsa biz de vereceğiz ama kaynak yok” yaklaşımıyla değerlendiren AKP’liler sonra bu rakamı 1.300 lira olarak açıkladılar.
Üstelik de 123 liralık asgari geçim indirimi ilan edilen meblağın içindeydi!
Asgari ücretin artması işverene ilave olarak yaklaşık 100 lira daha ek maliyet getiriyor, memleketteki tüm sanayiciler topluca işten çıkarmalara hazırlanıyorlardı.
Profesör Lale Karabıyık hocam yine tayyörünü giyip boynundaki mavi fularıyla “beyaz bir lale” olarak çıktı Meclis kürsüsüne.
Ak tolgalı beyler beyi haykırdı:
“İlerle!..”
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle!
AKP Hükümeti’nin yaptığı zamlar sonucu zaten asgari ücrette yapılan artış eriyip gitmiş, işverenin beliyse daha da bir bükülmüştü. Bu AKP ne yapmaya çalışıyordu böyle?..
Yine derhal çark etti AKP’liler.
“Asgari ücretle işçi çalıştıran işverene 115 lira destek bizden” dediler.
Kıyamet kopmaya devam etti.
Ardından işveren sendikaları girdi devreye.
Ve sonuçta AKP yönetimi, maaşı 2 bin 550 liraya kadar olan çalışanların vergilerinden de 100’er lira düşmeyi kabul etmek zorunda kaldı.
Tüm bunlar Lale Karabıyık ve Plan Bütçe Komisyonu’ndaki arkadaşlarının çalışmaları sonucu gerçekleşti.
Eğer uyanık davranıp gündem ve kamuoyu yaratmasalar herkes tırsıp susacaktı belki de yine.
Ana muhalefet partisinde yaşanan “Lale devri” genç girişimcileri ve asgari ücretle geçinen dar gelirli insanları mutlu etmeyi sürdürüyordu!
İmdi…
Aranızdan bazıları halkın deyişiyle “piçe karmış” yani “soysuzlaşmış” bazı lale türleriyle neden bu kadar çok ilgilenip onları yerlerinden söktüğümü merak edebilirler?
Genç adam “artık ben de büyüdüm ve bu güne dek pek çok dostum oldu” demiş babasına.
“Gerçek dostu bulmak, yıllar yılı emek harcayarak onu yaratmak çok zor ve ender bir durumdur evlat” diye yanıtlamış oğlunu baba.
Böbürlenmiş evlat:
“Dostlarım benim için canlarını bile verirler!..”
- Demek bu kadar güveniyorsun dostlarına...
İrice bir çuval istemiş adam ve ardından da kestiği bir kuzuyu içine koyarak oğlunun sırtına yüklemiş:
“Hadi şimdi git çal onların kapısını, ‘bir adam öldürdüm saklayın beni’ de! Bakalım ne yapacaklar?”
Her biri daha bunu duyar duymaz kapmış kapısını oğlanın suratına!
Mahcup ve mahzun bir vaziyette durumda babasının yanına dönmüş.
“Şimdi de benim seni yollayacağım adamın kapısını çal. Benim oğlum olduğunu söyle. Birini öldürdüm sakla beni de bakalım.”
Dört yanı duvarla çevrili bahçeli bir evdi burası.
Elli-atmış yaşlarında saçları ağarmış bir adam açtı kapıyı.
Delikanlı sözde olan biteni anlatınca “sus” dedi, “hemen gir içeri.”
Ardından çuvalı ve oğlanı bahçeye çıkardı.
Oradaki çiçek açmış lalelerin bir kısmını sökerek yere bir çukur kazdı.
Sonra da kanlı çuvalı koyduktan sonra üzerini toprakla kapatıp, laleleri de eski yerlerine dikti.
Ardından oğlanı paklayıp temizleyerek o gece evinde yatırdı.
Ertesi gün yine babasının yanına vardı genç adam, “haklıymışsın baba” dedi, “dostluk bambaşka bir şeymiş!..”
“Şimdi yine git” dedi baba, “onu bul, suratına okkalı iki tokat at gel!..”
Olacak şey değildi bir gece önce kendisine en zor durumunda evini açan birine böyle karşılık vermek.
Şaşırdı çocuk ama yine gidip babasının dediğini yapmak zorundaydı.
Cami avlusunda abdest almaya hazırlanırken buldu adamı.
Ve suratına okkalı bir tokat patlattı, ardından bir daha…
Adam kulağına eğildi çocuğun.
“Evlat” dedi, “git selam söyle babana, biz öyle iki tokatla lale bahçesi bozmayız!..”
Biz de öyle, değil iki, onlarca tokatla bile lale bahçesi bozmayız!
İş artık lale bahçesi bozmaya kadar gelip dayandıysa eğer, karşı tarafın namussuzluğunu, ahlaksızlığını, yüzsüzlüğünü, karaktersizliğini ve dahi senelerdir yapıp durduğu alçaklıkları ve çatlayan sabır taşını lütfen siz düşünüverin gari!