Yazarlar

Arap Şükrü

post-img
Kulakları çınlasın, Erhan Keleşoğlu’na borçlu o sokak bu günkü varlığını. Osmangazi Belediye Başkanı olduğu dönemde eğer turistik bir mekan olarak düzenlemeseydi Arap Şükrü Sokağı’nı, Bursa bu gün hayli eksik kalacaktı dünden. Geçtiğimiz yıl bir düzenleme de Mustafa Dündar’dan geldi. Sokakta oturanları yağmurdan koruyan düzensiz tenteler standart hale getirilerek o eğreti yapı da düzenlenmiş oldu. Fakat asıl çirkinlik orada her akşam yaşanan “gürültü kirliliğinde” uzun zamandır. Ya sokak derneği ya da zabıta tarafından bu işe de bir son verilmeli artık. Birbirlerine çok yakın mesafede müzik yapan Roman vatandaşlar seslerini duyurabilmek için yırtınırcasına bağırıyorlar! Ee amaç biraz daha bahşiş kapmak ama bu kirlilik orada oturmayı çok rahatsız edici hale getiriyor. Sırf bu yüzden sık sık gidesim gelmiyor içimden. Araştırmacı Tarihçi Yazar Raif Kaplanoğlu’nun bir yazısından öğrenmiştim “Arap” lakabının dedesinin Yemen’de bir Arap kadınla evlenmesinden dolayı takıldığını. Öte yandan Arap Şükrü Değişmez, istiklal harbi sırasında gazi olmuş eski bir askermiş. O ve sonrasında çocuklarıyla torunları Bursa’da “balık yeme kültürünün” gelişmesine büyük katkı yapmışlar geçmişte. 1893 yılında Selanik yakınlarında, Vodina kasabasında doğuyor Şükrü. Dedesi onu askeri mektepte okutup subay yapar. Savaş sonrasında da malulen emekli olur. İlk lokantasını Ayvalık’ta açar ve orada ilk eşi Servinaz Hanım’la evlenir. Bu evlilikten Nermin ve Nevin isimli iki kızı olacaktır. Evlenme hikayeleri de ilginç “Değişmez” çiftinin. Orada önce dedesi gibi Arap bir kıza aşık oluyor Şükrü. Sonra da mektupları getirip götüren Servinaz’a kayıyor gönlü. Çocukları çok küçükken Bursa’ya gelmişler ve o sıra Tayyare Sineması’nın yanında bulunan Şar Kulüp’ü işletmeye başlamışlar ailece. Ardından Yahudi kökenli yurttaşların işlettikleri meyhanelerin bulunduğu adına “Yahudilik” denilen sokakta ayda 2 buçuk lira kirayla bir dükkan çalıştırmaya başlıyorlar. Zemini toprak olan bu mekanda balık değil, kuru fasülye, pilav, paça, işkembe çorbası gibi yiyecekler satıyorlar önce. O yıllarda alışveriş yapmak üzere atlarına binip çevre köylerden gelen vatandaşların uğrak yeriymiş sokak. Sonra Arap Şükrü’nün 1960 yılında vefatı üzerine 8 çocuğundan erkek olan 5’i işi ele alıp, dükkanı bir marka haline getirerek daha da büyüyorlar. Çok sevdiğim, billur sesli Türk müziği ses sanatçısı Güzin Değişmez, Arap Şükrü’nün torunlarından biridir mesela. Güzin Hanım’ın, babası Yılmaz Değişmez’den öğrendiğine göre, Arap Şükrü 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerini televizyondan ayakta izler ve her bayram özenle yerinden çıkardığı istiklal harbi madalyasını da öperek alnına koyarmış. İlk eşi vefat ettikten sonra Muradiye’de oturan teyzesinin yanına misafir gelen Selanikli, sarışın, mavi gözlü, şapkalı, çiçekli elbiseli Müyesser Hanım’a abayı yakıyor Arap Şükrü bu kez de. Sonuçta da evleniyorlar. Bu beraberlikten Yılmaz, Doğan, Ergun, Çetin, Ahmet ve Melek isimli çocukları doğuyor. Çok yardımsever biri olarak tanınan Arap Şükrü’nün, kışın kendi evlerine odun kömür gitmeden önce fakir hanelere gönderdiği, hastası ya da yaşlısı olanlara muhakkak yiyecek yolladığı söylenir. Meyhane de olsa, dükkânın kapısından besmele çekmeden girmez, girenlere de çok kızarmış. Sonra mı? Torunlar ne yazık ki bu işi beceremediler. Köşede balık satarak geçinen Balıkçı Reşat onlardan dükkanların çoğunu topladı. Sonra Güzin Hanım kardeşlerini yanına katıp Orhaneli yolunda Balıklı Bahçe’yi açtı. Kanun üstadı rahmetli Halil Karaduman’ı ilk kez orada dinlemiş ve çok da sevmiştim. Orada da olmadı. Şimdi hepsi Bodrum’da açtıkları son iş yerlerinde gayet mutlu görünüyorlar Değişmez kardeşler uzaktan. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. Gökten 3 balık düştü biri barbun, biri kalkan, biri lüfer. Yazarınız bu balıkların üçünü de çok sever ve sık sık yer.

Diğer Haberler