Yazarlar

Bakkal Mehmet neden dövüldü?

post-img
Osmanlı’nın 1844 senesi temettuat kayıtlarına göre Kirmastı (Mustafakemalpaşa) ve Bursa’nın Hamzabey mahallelerinde toplam 12 Kıptî (Çingene) hanesi vardı. Mülk olarak 1 dönüm ekili tarla, 14 dönüm dutluk, 6 dönüm bağ ve bostan sahibi olan bu kişilerin ipek böcekçiliği ve bağcılık gibi işlerle de uğraştıkları anlaşılmaktaydı. Ancak asıl el sanatları ve müzikal alanlarda çok yetenekli olan Çingeneler, geçimlerini nalbantlık, demircilik, davulculuk ve zurnacılık gibi işler yaparak sağlıyorlardı. Muhtemelen o dönemlerde Recep Altepe gibi bir belediye başkanı çıktı ve bu esmer vatandaşların evlerini istimlak ederek sağa sola dağılmalarına neden oldu! Ama ben Kız Yakup Mahallesi yani, Kamberler civarındaki yoğunlaşmalarının nedenini özellikle eski Bursa Genelevi’nin çevresine yerleşip, gelen giden insanlardan nasiplenmek olduğunu düşünüyorum. Çocukluğum Irgandı Köprüsü’nün hemen yanındaki Selçuk Hatun Sokak’ta geçti. Ne olduğunu, orada ne iş işlendiğini de bilmezdim o vakitler. Ancak, akranlarımdan öğrendiğim gibi yapar, elimle aşağıyı göstererek, “dosdoğru gidin abi”derdim. Gün geçmezdi ki birileri sokak arasında top oynarken yanımıza yaklaşıp, “hişt küçük, kerhaneye nasıl gidiliyor biliyor musun” diye sormasın?!. “Küçük senin babandır” diyemiyorduk ki heriflere, tümü kazık kadar adamlardı! Umumhane danışmanlığı yapardık o senelerde resmen beleşe. Gül gibi geçinip giderlerken Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe dağıttı, yerlerinden yurtlarından etti Kamberler’deki esmer vatandaşlarımızı. Bir kısmı İncirlik Mahallesi’ne taşınsa da büyük bir çoğunluğu yakın bölgelerden ev alıp yerleşti, gitmediler uzak yerlere. Benim de uzun yıllar boyunca yaşadığım, şimdiyse sevgili validemin oturduğu Selçuk Hatun Sokak’taki evimize de iki komşu aile geldi Kızyakup Mahallesi’nden. Geçen yaz Kayhan’da birlikte pideli köfte yiyip onu evine doğru giderken “oğlum, halim yoktu, evde yemek yapıp götüremedim. Bizim alt taraftaki komşuların babaları öldü. Şuradan bir karpuz alalım da götürelim” dedi annem. Aldık vardık, hanenin mensuplarından esmer, güzel bir kızgiymiş şalvarını, kapının karşısındaki çiçeklikte oturuyor. Poşeti verdikten sonra valide beni tanıştırmak için “bak bu da benim oğlum” dedi kıza. “Tanıyom ben onu, yazar değil mi be ya” diye yanıt verdi genç kız! Allah allah! Hiç karşılaşıp konuşmamışız, nereden tanıyıp bilir ki beni acaba? Yıllar önce Kuaför Esen davet etmişti, bir yaz akşamı orada, açık havada bir roman düğününekatılmıştık. Ardından “kuaför Esen’le beraber bizim eski maalleye düğüne geldiler onlar be ya” deyince vaziyeti ancak çakozladım! Nasıl da güzel bir düğündü. Nasıl da güzelce süslenmişler, hazırlanmışlardı komşularımız o gece için anlatamam size. Tüm gacılar kurtlarını dökmüştü o akşam orta yere. Yine aradan yıllar geçti. Bizim mahallede bakkal Mehmet’in oğlan ergenliğe giriş yapıyor. Aşağı mahalledenyeni taşınan hanelerdeki kızlardan birinin eline de alış veriş yapmaya geldiği vakit bir mektup tutuşturuyor teke zortlatması kıvamına gelen bu namızsızoğlan, sanırsınız ki “azgın teke otu” yemiş!! Ne mi yazıyor mektupta? “Ben kadınları pek fazla tanıyamıyorum, tanımam için bana yardımcı olur musun rica etsem?..” Kız da götürüp anasına veriyor mu mektubu! Ertesi gün 50 kadar kadın toplanmış mahallede! Almışlar mı bakkal Mehmet’i aralarına! “Senin oğlan bizim kıza nasıl böyle der” diye başlamışlar mı terlikleriyle kafasına kafasına vurup tümü birden Mehmet’i pataklamaya! Zavallı Mehmet, daha ne olup bittiğini bile anlayamadan parça pinçik olmuş mu beş dakikada! Zor atmış kendini dükkanına ve içerideki buz dolabının arkasına. Camı çerçeveyi de indirmiş kadınlar. Pencerenin aralıklarından Mehmet’in kafasına kafasına taş! Yarılmış mı Mehmet’in kafacığı? O gün gelen polis sayesinde paçayı kurtarmış ama… Ertesi gün de adamların haberi olmuş mu durumdan? Bir de gelip onlar dövmemiş mi garibim Mehmet’i! Bizim valide araya girmiş de sonunda sulh sağlanmış. Oğlan büyüdü, kazık kadar oldu, muhtemelen de tanımıştır artık kadınları; olan bakkal Mehmet’e oldu, yediği sopalarla kaldı!.. Ben bu gün size azıcık Bursa’nın yatırlarından, türbelerindenfilan söz edeyim diye oturdum klavye başına ama laf başka yerlere dolaştı gitti. Olsun, eskilerden sohbet ettik biraz, fena mı? Mezarında kitabesi yok, Yıldırım Belediye Başkanıyken Cüneyt Karlık yeniden yaptırmıştı türbesini. Amcam çok büyük ihtimalle dini bütün bir Çingeneydi. “Göbek Atan Ethem Dede” yatar Kız Yakup Mahallesi’nin hemen karşısındaki Meydancık alanında. Eskiden bu mezarın başında Fatiha okuduktan sonragöbek atan kadınlar görürdünüz. Amcam neşeli adammış. Yine muhtemelen bir cümbüş olsun, bir keman, bir klarnet olsun sağlığında çalıyordu bir alet. Bir dileğiniz mi var? Diyorsunuz ki içinizden, “bu isteğim tez zamanda yerine gelirse eğer, göbek atan dedenin ruhuna 100 adet göbek adıyorum anasını satayım!..” Vaat ettiğiniz göbeğin sayısı dileğinizin tez vakitte gerçekleşme olasılığıyla doğru orantılı. Gerçekleşti mi? Hemen o anda hiç gecikmeden gidiyorsunuz Göbek Atan Dede’nin mezarı başına, başlıyorsunuz göbecikgöbecik atmaya: “…60, 70, 80, 90, yüz… Havada yüz, karada yüz, denizde yüz…” Kadınlarda 9-8’lik ölçüyü severmiş rahmetli. Biliyorsunuz her çingene kızı 2 buçuk yaşını geçtikten sonra genetik olarak 9-8’lik ölçüde saatlerce göbek atabilir ve güçleri ormanda 10 dansöze bedeldir bunların! Biz beyazlar oldukça nadir başarabiliyoruz bunu. Seviyorum ben bu kenti. Çingenesini ayrı seviyorum, yerlisini ayrı. Adamların yatırları bile “göbek atmak” üzerine kurulu düşünebiliyor musunuz? Evet, Bursa tam bir evliyalar şehri, bu doğru. Ama bir mahalleye adını verdiren “Kız Yakup’u” da var,“Göbek Atan Dede” diye anılan bir yatırı da var bu kentin! Var mı böylesine bir zenginlik dünyanın başka yerinde?   MERAKLISI İÇİN NOT: Eski Bursa Genelevi daha sonra oradan kaldırılıp Balıklı’ya taşındı. Ardından da “fuhuş yapılıp günah işleniyor” gerekçesiyle devr-i iktidar tarafından tamamen kapatıldı. Erkeklerin ilk cinsel deneyimlerini yaşadıkları ve adına“mektep”denilen müesseseye ilk kez gidenler “milli” olmuş sayılırdı eskiden. Şimdi Bursa’da genelev yok ama Altıparmak ve Çarşamba Pazarı bölgeleri açık bir kerhaneye dönmüş durumda. Merinos’un karşısı ve Gazi Akdemir Mahalleleri tam bir travesti yatağı. Erkek milleti hiçbir şey bulamasa masaj salonlarına gidip “mutlu sona” ulaşmayı deniyor. Yani, insanlık var olduğundan beri devam eden bu etkinlik, hala varlığını sürdürüyor. Hormonlarını yok edemiyorsunuz insanların. Ne kadar yasaklarsanız yasaklayın aşar giderler. Kız çocuklarının başını örtüyorsunuz, parklarda banklar bu kez de öpüşen başı kapalı kız çocuklarıyla kaynıyor! Hiç olmazsa dar gelirli belli bir kesim için kontrollü bir sibop görevi görüyordu Bursa Genelevi. Kapattınız, sapıklıklar da arttı. Günahı boynunuza!

Diğer Haberler