Çok soğuk bir kış sabahının henüz erken saatleri...
Hava bıçak gibi keskin...
Yerde bulunan her su zerreciğinin eksi bilmem kaç derece soğuktan ötürü çıtır çıtır buz kestiği bir gecenin ertesi.
Saat sabaha karşı 3-4 suları...
Canım babam erkenden kalkmış, birkaç kovayı da dış kapının önünde yedek bırakarak sobayı kalkınca üşümeyelim diye düşünüp tutuşturmuş, üst kapağını da azıcık kıstıktan sonra damperli kamyonuna binip, kömür yüklemek üzere Keles'in yolunu tutmuş...
O kömürün satışından elde edilecek paraysa hanemizin rızkı artık...
Gel gör ki yöresel ağızda "Deller altı" denilen, Küçük Deliler'le, Büyük Deliler köylerinin aşağısında kalan yolda aracı arıza yapmış!..
Hava ayaz, mevsim kış, bırakın insanı, kuş bile geçmiyor oradan kuş!..
Çaresiz girmiş kamyonun altına.
Tahmin ettiği bölgedeki sorunu giderecek aklınca.
Gittikçe yaklaşan ayak sesleri geliyor kulağına "garç, gurç" diye sesler çıkartan!
Anlattığına göre korkuyor önce; "Sabahın bu vaktinde gelse gelse, ya bir delinin dürttüğü kişi ya da Şeytan gelir" diye düşünüyor!
Sonra bir çift ayak hemen yan tarafında durunca sımsıkı tuttuğu İngiliz anahtarıyla birlikte fırlıyor kamyonun altından diğer taraftan.
Sessizce ayakların sahibine doğru yaklaştığında şunu söylüyor gecenin kaçkını:
"Bi cuvara versene!.."
O yıllarda henüz filtreli sigaralar çıkmamış...
Cebindeki "Üçüncü" marka paketten bir sigara çıkartarak uzatıyor babam.
Sonra bir tane de dudaklarının arasına yerleştirerek kibriti çakıyor, hem kendinin hem de Sülo'nunkini yakıyor ardından.
Sülo, Keles'in 38 parça köyünün delisiydi o yıllarda.
Her an her yerde karşınıza çıkabilir, sizi deli gibi korkutabilirdi.
Güneybudaklar Köyü'ndendi sanırım.
Pek fazla konuşmazdı.
Genellikle burnundan üst dudağına doğru sümükleri akar, her gördüğüne "Bi cuvara versene" derdi.
"Bi cuvara versene."
Baykal için hazırlanan "don kumpasıyla" CHP'nin "özel başkanlığına" getirilen Kemal Kılıçdaroğlu'nun, muhtarlara hitaben yaptığı derin ekonomi bilgisi içeren konuşmasını okuyunca aklıma Sülo geldi ve deli moduna girerek aynı şeyi söyledim kendi kendime ben de:
"Bi cuvara versene!.."
Ver bi cuvara verin Allah aşkına, yoksa bu çakma Gandi Kemal iki nefes çekmeden vallahi çekilmez!
Elizabet olsa vallahi çekilmez bu adam ya!
"Birçok işi kendi başınıza yapmaya çalışıyorsunuz. Neden bir yardımcınız yok, milletvekillerinin 3 tane danışmanı var. Belediye başkanlarımızın özel kalem müdürleri ve altta çalışan bir kadrosu var. Muhtarlar için bari yanına bir kişi verin. 10 milyon işsizimiz var. Her muhtarlığa bir kişi, özel kalem müdürü olarak atanırsa mesele biter. Siz kazanamadığınız zaman, başka biri muhtar olduğu zaman muhtarlıktaki düşüncenin ve bürokrasinin sürdürülmesi açısından böyle bir kişiye ihtiyaç var. Oradaki kişi, yeni muhtar seçilip geldiği zaman eski muhtar zamanında şu dosyalar, şu sorunlar vardı diye anlatacak. Bu söylediklerim hayal değil, olması gereken."
Abi bu adam ne içiyosa Allah peygamber aşkına bize de söylesin, onca millet fahiş rakı fiyatlarından dolayı kafayı yemiş durumda artık!
Her muhtarın yanına bir kişi verecek, 10 milyon insan işsizlikten kurtulacak!
Ulan memlekette toplam 53 bin muhtar var be!
On milyonu nereye, nasıl soktun ey kafadar oğlu?
Üstelik de öyle bile olsa, bunların maaşını devlet vermeyecek mi sonuçta?
Sok-çıkar yapmak yerine her ay hazineden ödeme yapılsa ne çıkar aslında di mi?!.
Yeğenim sen kafayı mı yedin ya?
Sen mi idare edicen bu memleketi?
Sırça köşk demiyeceğim, saraylarda şatafat içinde bir elleri yağda, diğer elleri balda hayal dünyasında yaşıyor bunlar...
Üretebildikleri politikaysa işte sadece bundan ibaret!
On milyon muhtarın yanına birer adam vir, ardından bi de cuvara vir!
Gırşeer'de yaptığı bir konuşmada şunu demişti Kılıçdaroğlu:
"Kendinize güveneceksiniz, bize güveneceksiniz. Namussuz siyasete evet diyeceksiniz."
Bi cuvara vir!
Şunlar da O'nun sözleri:
"Asıl vergiyi alınması gerekenlerden alacaksın. Uyuşturucu ticareti yapan adamdan vergiyi alacaksın. Organ ticareti yapan adamdan vergiyi alacaksın. Kara parayı aklamayacaksın. Kara parayla devleti dolandıranlardan vergi alacaksın."
Bi cuvara vir!
Ankara Milletvekili Levent Gök Meclis'e, CHP grup toplantısına o gün gelememişti.
Gök'ün yokluğunu dile getirmek isteyen Kılıçdaroğlu şöyle seslenmişti kendisini dinleyen mebuslara:
"Bu toplantıda bir eksiğimiz var, sayın Levent G.t."
Kulakları çınlasın, Mali Müşavir Kazım Çan anlatmıştı:
Bir vergi dairesine bir gün bir müdür atanmıştı...
Adı "Mahmut", soyadı "Kırç".
Fakat adam ismine takıntılı!
Sekreteri odaya giriyor...
"Sekreter hanım, benim adım nedir, ha söyleyesin bunu bana?.."
-Mahmut efendim.
"E temam, soyadım nedir?.."
-Kırç efendim.
Sonra şef geliyor yanına...
"Şefim, benim adım nedir?.."
-Mahmut efendim.
"He temam da soyadım nedir?.."
-Kırç efendim.
Ve dairenin çaycısı Muşlu Şehmuz gelir bu kez de...
"Şehmuz benim adım nedir?"
-Mehmuut...
"Temam, adım Mahmut. Peki soyadımı da de?.."
-Söyleyemem efendim!
"Evladım niye söylemiyorsun?.."
-Vallah kızarsınız sonra bana!
"Yok, kızmam evladım, söyle sen?.."
-Vallah kızarsız!
"Yok, kızmam evladım söyle sen?.."
-Adınız Mehmuut.
"Peki soyadım ne?.."
"Mehmuut... Mehmuutt... Gört efendim!.."
Bi cuvara versene?!.