Maşallah…
İlerlemiş onca yaşına, gezmedik yer bırakmadığı memleketinin toprağına taşına rağmen hala “cilli” gibi ışıltılı eski Bursa milletvekili ve bakanımız Turhan Tayan.
“Dipçik” misali dolaşıp duruyor ortalıkta!
O da, o gün Kumyaka’ya akan insan selindeki diğerleri gibi Bursa İl Eski Sağlık Müdürlerinden, Mudanya AK Parti İlçe Başkanı Doktor Murat Ünal’a taziyeye gelmiş sevgili anneciğini kaybettiği için.
Paradır, puldur herkes biriktirir fakat, insan biriktirmektir esas olan, asıl zenginlik insandadır, parada, pulda, malda, mülkte, servette asla değil.
Doktor Murat’ın bu açıdan ne kadar zengin olduğu, ne kadar sevilip sayıldığı geçen gün Mudanya’nın Kumyaka Köyü’nde yapılan cenaze töreninde bir kez daha çıktı ortaya.
Sadece Bursa’nın değil, Türkiye’nin dört bir yanından akın akın insanlar gelmişti köye.
İçişleri Eski Bakanı Mehmet Gazioğlu hep söyler, “Günün birinde ‘eski’ olmak her politikacının değişmez kaderidir” diye…
“Eski” olacaksın ama insanların gönlünde “eskimemeyi” başaracaksın toplum içinde.
Nitekim AK Parti’nin zorla, her ne kadar bir türlü istemese de “sıka sıka” istifa ettirilen “Cemo Ağa” lakaplı Bursa İl eski başkanı Cemalettin Torun’u görünce herkes kaçıp arkasını dönerken, titrinin önünde onun da artık “eski” ifadesi bulunan Turhan Tayan’ın etrafını sarıp, ona sevgi ve saygılarını iletmekte birbirleriyle yarışıyordu o gün insanlar!
Cenaze töreninin “parlayan yıldızıysa” İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Bursalı Başdanışmanı Harun Akın’dı.
Harun Akın özellikle son dönemde tam anlamıyla “Bursa’nın abisi” görevini üstlendi Ankara’da.
Bir derdi, sıkıntısı olan Başkent’e koşup, ondan yardım ve destek istiyor.
Yıllarca politika yaptığı “merkez sağda” siyasetin adap ve terbiyesini mükemmel bir şekilde edinen Harun Akın o sıcacık güler yüzüyle hiç kimseyi boş çevirmiyor ve hemşerilerinin her türlü sıkıntılarına gönülden derman olmaya çalışıyor.
O gün Kumyaka’da gördüğü ilgi ve karşılaştığı sevgi seli de bunun gün gibi ispatıydı zaten.
Her partiden, her kesimden insan vardı cenaze namazında.
Murat Ünal’la geçmişte azıcık sorun yaşayan Muhtar Ramiz Batmaz “Bizde kırgınlık en fazla üç gün sürer” deyip, sımsıkı sarılmıştı doktor kardeşine.
Eski adı “Siği”, yeni ismiyse “Kumyaka” olan ve Marmara Denizi’ne bakan minik koyuyla ünlü o şirin köyün “mezarlığını” da çok severim ben.
Tepede, körfeze hakim o güzelim kabristanda, leb-i derya denize doğru bakarlar orada sessizce kıyamet gününü bekleyen ölüler.
Sanki çok uzun zamandan beri bekledikleri haber uzaktan, ufukta yaklaşan bembeyaz bir yelkenli tekneyle geliverecek, ardından yattıkları yerden silkinip de kalkıverecek gibidirler hepsi.
(Bu arada, Beyoğlu’nda, Rusya Konsolosluğu’nun oradaki, Haliç’e doğru bakan “Leb-i Derya Restoran’ı ne kadar çok özlediğimi fark ettim birden bire! Güneş batıp da hava kararırken, artık ışıklarını açmış vaziyette ilerleyen vapurların inci gerdanlık üzerindeki seyahatleri ne de muhteşem bir manzarayı aynen bir ipek halı gibi serer önünüze orada. Gündüz köprüde balık ekmek yiyip Mısır Çarşısı’nı ve Beyoğlu’nu gezmek, akşam da Leb-i Derya’da cin tonik içip eski İstanbul’u konuşmak… Geleyim de gidelim mi kız Halide yine karşıya? Çok uzun vakittir varmadık, geçmedik Avrupa yakasına. Hem İnci Pastanesi’nde profiterol de yeriz vallahi!..)
Ben Kumyaka’yı bir “Rum köyü” sanır, orada yaşayanların tamamının da mübadele sonucu memlekete gelen insanlardan oluştuğunu düşünürdüm; yok, öyle değilmiş meğerse.
Bizim Safa’yla (Gönen) birlikte mezarlığı da şöyle bir dolaştık defin öncesinde; bir de gördük ki, bir kenara yığılmış vaziyette “Osmanlı döneminden” kalma nakış gibi işlenmiş mermerlerden yığınla mezar taşı vardı orada…
Duvarları da çökmüş Kumyaka Kabristanı’nın, içinde yatan sakinler Bursa’nın yeni Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a selam söylediler; öte dünyada da büyük bir sevinçle karşılanmış Aktaş’ın başkan oluşu; “bizim mezarlığımıza da bakar, burayı da güzelleştirir artık” diye fısıldadı yerin altından 450 yaşındaki Osmanlı vatandaşı ak saçlı Hacer nine!..
“Yok olup gitmesinler diye hepsini ben toplattım, üzerlerindeki yazıları, tarihleri de okutup kaydettirdim” dedi Muhtar Ramiz Batmaz sohbet sırasında.
Ulan helal olsun sana be!
Orada yaptıklarıyla değil muhtar, memlekete “Baş Muhtar” olacak adam şu Ramiz Batmaz.
İçlerinde tarihleri 460 sene evveline kadar giden mezar taşları varmış.
Bu ne demek biliyor musunuz?
“Gayrı Müslimlerle Türklerin orada en az 500 yıldan beri birlikte ve barış içinde yaşadıkları gerçeği” demek!
Bu durum göz önüne çıkarılmalı, “barışın asıl başkenti” Kumyaka ilan edilmeli!
O mezar taşları da açılacak bir müzede korunup, sergilenmeli.
Yine ne diyelim?
“Bursa’da tek taş, Başkan Alinur Aktaş!..”
CHP İlçe yöneticileri, belediye meclis üyeleri filan tam takım oradaydı; Mudanya Belediye Başkanı hayırsız Hayri’yi sordum, “Yok” dediler?!.
Mudanya Esnaf Odaları Birliği Başkanı Emir Ali Usta “O buralara gelemez ki” diye yanıt verdi, “gelse bile elini sıkacak kimse bulamaz, topluluk içinde şu millete bakacak yüzü yok artık Hayri’nin!..”
-O kadar mı yani?
Daha da betermiş Hayri Türkyılmaz’ın halkın gözündeki durumu, CHP’nin bir dahaki yerel seçimde oradaki “kader kısmet” oyunundan ancak “çıtır” alabileceği kesin gibi şu durumda, insanların pek çoğu hiç sevmiyor Hayri’yi Mudanya’da, “onca zamandır ele gelir, dişe dokunur hiçbir iş yapmadığını” da çok iyi biliyor artık herkes!
Ancak şu o gün net olarak meydana çıktı ki Mudanya’da, Murat Ünal yapılırsa belediye başkanlığına aday, oyları silip süpüreceği muhakkak!
“Şu mezar taşlarını kapalı bir yere alıversene” dedim sonra Muhtar Ramiz Batmaz’a?
“Aman aman” diye yanıt verdi, “derdimi anlatabilmek için gidip gelmediğim yer kalmadı, elimi sürmem bir daha elimi!..”
Şikayet etmişler Batmaz’ı, “Mezarlıkta define arıyor” diye!
“Oysa” diye devam etti Batmaz, “Müslüman mezarlığında define mi olur? Olsa olsa Rum mezarlığında olur. Orası da köyün içinde, Murat’ların evin hemen altında duruyor zaten!..”
Çok cinsin sen Ramiz, hem de çok cin, bunu biliyorsun dey mi?!.
Neyse…
Hüzünlü bir de “aşk hikayesi” vardır Murat Ünal’ın, eski eşi Alis’in onu bu zor gününde yalnız bırakmaması, acısını Türk Eğitim Vakfı’ndan gönderdiği bir çelenkle paylaşması dikkat çekiciydi.
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve eşi de Çağdaş Eğitim Kooperatifi vasıtasıyla iletmişler üzüntülerini; ne ince, ne kibar bir adamdır şu Ceyhun, kendi de sıkıntılı şu ara oysa, bir safra kesesi ameliyatı geçirdi yakın zamanda.
AK Parti’nin çiçeği burnunda yeni İl Başkanı Ayhan Salman da herkesten tam not aldı o gün, sanki kendi cenazesi gibi sahiplendi Murat Ünal’ın anasını, eferin.
Eskiler, “Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz” demişler…
Murat’a bir kez daha sabır ve baş sağlığı diliyorum.
Bundan iki sene önce Sümela Manastırı’nı görmek için o sürekli sis içinde, üzerine habire yağmur yağan, o daracık dik yoldan arabayla tırmanmaya başladığımızda sağlı sollu park etmiş araçlar ve sürekli tıkanan trafikten dolayı tam 3 saatte anca varabilmiş, güç bela ulaştıktan sonra da kapanma saatini geçirince söylene söylene elimiz boş geriye dönmüştük.
“Ulan” demiştim kendi kendime, “Buraya bu manastırı yapan kilisenin papazını öpeyim ben be!..”
Dün Safa’yla birlikte aynı duygularla Bursa’nın Nilüfer İlçesi’ne bağlı, Çalı’nın arka taraflarındaki daracık dağ yollarından yukarı doğru tırmanırken aklıma Sümela geldi.
Siyaseti bilmeyen biri olsa, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in akşamın o ilerlemiş saatinde kendisine gelse gelse anca 50 oy gelebilecek, mezradan bozma el kadar Üçpınarlar Köyü’nde ne aradığına bir türlü anlam veremez?!.
Oysa Bozbey çok iyi bilir ki “politikada, gitmediğin yer senin değildir”!..
Kendisine yüz yüze sormam gereken birkaç şey var, cenaze merasiminin ardından telefonla arıyorum; tam 3 yıldan bu yana cuma günleri “Başkan Burada Projesiyle” Nilüfer’i adım adım dolaşıp, özel olarak hazırlanmış bir ofis karavanda halkın istek ve dertlerini dinleyen Bozbey’in “Üçpınarlar’da olduğunu” öğreniyorum böylece.
Amacım bir on dakika kadar programının arasına girip, merak ettiklerimi ilk ağızdan öğrenmek.
Aynen diğerleri gibi köy Nilüfer Belediyesi eliyle pırıl pırıl hale getirilmiş.
Ortada çamurun zerresi yok, her yer kaldırım taşlarıyla döşeli.
Her köşeye çöp konteynırları konmuş, mahalle konağı da tertemiz, bakımlı.
Başkan Mustafa Bozbey’in “gençlik kontenjanından” alıp önce belediye meclis üyesi, ardından da başkan yardımcısı yaptığı Yalçın Işıkyıldız karşılıyor bizi orada.
Tertemiz, güler yüzlü, genç, sıcak bir çocuk Yalçın, üstelik de son derece donanımlı ve eğitimli, yüksek lisansını “finans” üzerine yapmış.
İstikbal vaat eden böyle pırıl pırıl gençlere ülke idaresinde fırsat tanımak ne yüce bir erdem; yine “eferin” Bozbey’e de!..
Orada başkana eşlik eden tüm personel de son derece güler yüzlü ve sıcaktı zaten.
Görüşmek için isimlerini yazdırmış insanlar bir bir karavana girip dertlerini Bozbey’le paylaşıyorlar.
İşimi bitirip de Bursa’ya doğru dönüşe geçtiğimizde “midemi bulandıran” bir haber alıyorum şehirden!
“CHP’li Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Nilüfer Belediyesi’nin hizmet birimlerini geziyormuş yanındaki insanlarla birlikte!..”
Ne alaka?
Başkan orada, yukarıda, köyde dert dinliyor, onun yokluğunda, onsuz, bir milletvekili kendi başına belediyenin hizmet birimlerini dolaşıyor!
Siyaseten ne kadar ayıp, sakil ve kınanacak bir durumdur bu!
Madem gezeceksin, edebinle başkanla birlikte gez, bunu ret mi edecek Bozbey?
Ya da madem ille de birilerine dokunmak istiyorsun politikanın gereği olarak, otur başkanın yanına sen de karavanda, halkın sorunlarını dinle.
Madem solcusun, emekten yanasın, git fabrika gez, pazar gez.
Ama amaç çok başka!
Yusuf Kayışoğlu’nun karısı falan, Ankara’da, CHP’nin başına çöreklenmiş bu “Alevici ekip” ilk seçimde Mustafa Bozbey’i büyükşehirden aday göstertip, akıllarınca kendi adamlarından birini koyarak oraya, Nilüfer’i ele geçirecekler; etrafa, personele karşı esasında bunun havasını yapıyor Sarıbal, aklınca gelecekte yeni belediye reisi kendisi olacak ya?!.
Bir milletvekilinin yanında başkan olmadan belediyeye girip böylece dolaşması ne anlama gelir siyasette biliyor musunuz?
“Arkadaşının karısının yanına evlerine, gece kocası olmadan gidip oturması” durumudur bu resmen!
Hareme, “siyasi namusa” yapılan kalkışmadır böylesi çirkin bir vaziyet!
CHP’de birileri tarafından “solculuk” adına sürdürülen aslında “kara ve çıkarcı politikanın”bir yüzü de işte aynen böyle sevgili okurlar!
Ömrüm siyaset izlemekle geçti.
Yarım asrı aşkın bir süre boyunca iyice anlayıp gördüm ki, siyasi partiler asla amaç değil, birer araçtır sadece ülkeye hizmet etmek amacıyla kurulan.
Çok uçlardakiler ya da “faşist zihniyetli” yapılanmalar hariç, merkez sağ ya da merkez solda siyaset yapan her kişi parti değiştirebilir bence ve bunu kınamak da kimsenin haddi değildir.
Geçmişte ANAP’ta, Doğruyol Partisi’nde nasıl dünyaya sol pencereden bakan insanlar da siyaset yaptılar, milletvekili, bakan ya da belediye başkanı oldular…
Günümüzde iktidar partisinde de nasıl merkez sağ ve soldan gelen insanlar da aynı şekilde bakanlığa varan görevler üstlendilerse…
Böylesi bir “kumpas durumunda” Mustafa Bozbey’in yeniden ama bu kez de AK Parti’den aday olmasında hiçbir beis yok bence!
Üstelik de herkes hak verecektir kendisine.
Biliyorum, parti fanatikleri, CHP’yi kutsallaştıran yobaz solcu bozuntuları kızıp söylenecekler bana yine, hiç ziyanı yok ayrıca; şöyle düşünün bir bakalım, Nilüfer halkının yüzde 70 hatta 80 oyunu ve desteğini alarak gelmiş bir başkan daha iyi değil midir sizce?