Way anasını sayın seyirciler!
1980 öncesinde olsaydı eğer, aklımın, hayalimin, kenarının, köşesinden bile geçmezdi…
Patron düşmanıydı o dönemin işçileri.
Sınav günü boykota girişen öğrenciler gibi, iş günü eylem yapmaya kalkışırlar, Allah’ın 365 günü çıkılan bitmek tükenmek bilmeyen grevlerde tezgah, makine, alet, edevat ne varsa artık ortalıkta, hiç acımaz, tümünü bir bir kırıp yok ederlerdi!
Nasıl düşünebilirdim ki o vakitler, aradan geçen yaklaşık 30 sene sonra 1 Mayıs İşçi Bayramına dair cep telefonuma gelen ilk kutlama mesajının Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği (BUSİAD) tarafından gönderileceğini?
Dünün “işçi düşmanı” olarak algılanan patronları bu gün onlarla birlikte bayramlarını kutluyordu işte!
İşçilerin keyfiyse beyde yoktu bu günlerde.
Geçenlerde sanayici bir dostum kendi sektöründe yetişmiş işçi bulamadığından yakınıyor, “fazla mesaileriyle birlikte bir çalışanın ayda 5 bin liranın üstünde net para kazandığından” söz ederek, “işsizlik” söyleminin “koca bir yalan” olduğunu anlatıyordu!
Nereden nerelere geldik ya rabbim!
Ne bir sendika, ne bir sol, sosyalist parti…
İşte size bir sanayici ve işadamı örgütünden gelen 1 Mayıs bayram kutlama mesajı:
“Kayıt dışı istihdam ve iş kazalarının son bulduğu, iş sağlığı ve güvenliği bilincinin tabana yayıldığı, kadın istihdamının arttığı, çocuk işçi çalıştırmanın sona erdiği, haksızlıkların ve eşitsizliklerin olmadığı, insan onuruna yakışır bir iş hayatıyla barışın ve özgürlüğün hüküm sürdüğü aydınlık bir Türkiye hepimizin dileğidir. Söz konusu değerlerin eksiksiz bir şekilde hayat bulması ve emekçinin daha güzel yarınlara ulaşması temennisiyle 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutlarız… BUSİAD Yönetim Kurulu”
Yirim, yirim, yirim!..
Dünya mı değişti yoksa, biz mi çok büyük bir yanılsama içindeydik?
Solcular, sol geçinenler, sosyal demokratlar, SHP’liler rahmetli Turgut Özal’a “Çankaya’nın şişmanı, işçi düşmanı” diye hakaret edip söverlerdi hemen 1980’lerin devamında!
Doğru, 12 Eylül yönetimi sendika ve grev yasalarını epeyce bir kırpmış, eskiye oranla kuşa çevirmişti ama…
Çalıştığın, evine ekmek götürdüğün fabrikaların üretim yapılan tezgahlarını kırmak da neyin nesiydi acaba?!.
El yordamıyla, yavaş yavaş oluyor demek ki bazı şeyler; bu gün çalışanları ve aileleri için piknikler düzenliyor pek çok iş adamı, brunch gibi sabah kahvaltıları veriyor fabrikalarında…
Faşoların, o dönemin MHP’lilerinin kimliksiz, kişiliksiz, her daim düzenin, insanları düzenlerin yanında olan duruşlarını da hatırlamadan geçemeyeceğim bu arada…
Solcular Amerikan askerlerini geldikleri yere, denize atarlardı sembolik olarak örneğin, bunlarsa o solculara saldırır, saldırtılırlardı!..
İşçiler grev yaparlardı hak aramak için, bunlar patron uşaklığı yaparlar, bu kez de çalışanlara saldırırlardı hayasızca!..
Millete, milliyete hayırlı doğru dürüst hiçbir işlerini görmedim o yıllarda…
CHP’yi yönetenler bu gün hala nasıl “Atatürk” satarak siyaset yapıyor, bu işten geçiniyorlarsa, halkın milli duygularını kullanarak kapağı attıkları Ankara’daki koltuklarında hüküm süren bedavacı bir grup varlığını devam ettiriyor oralarda.
İşverenler bu gün nasıl evrilip “işçi dostu” oldularsa, Türkiye’deki siyasetin de biçim değiştirerek bu asalaklardan kurtulması lazım artık.
Patronluk zor iş, zor zanaat…
Hele hele ihracat yapıp katma değer yaratanları tutup ellerinden öpesim gelir.
Hayatta en çok acıdıklarımsa patron çocuklarıdır!
Babaları ya da anneleri gibi emek sarf edip, çile çekerek yürümez pek çoğu…
Kolay bulurlar her şeyi…
Çok kolay da kaybederler işte o yüzden.
Bursa, babasının fabrikasını, malını mülkünü, itibarını batırmış bir miras yedi mezarlığıdır adeta!
Ancak o mirası devam ettirmeye, yüceltmeye çalışan biri var kentimizde…
Ticarette değil ama siyasette…
Merhum Bursa Eski Milletvekillerinden Mehmet Gedik’in mahdumu Orkun Gedik’tir sözünü ettiğim kişi.
Orkun büyümüş, kendini yetiştirip hayata bir bilgisayar mühendisi olarak atılmış, şimdi de babasından kalan “hoş sedayı” Ankara’ya taşıma arzusunda olan gencecik bir insan.
Babası Mehmet Gedik’se bu şehirde pek çok insana dokunmuş, sayısız iyilikleri olan, siyasette artı değer üretmiş bir güzel insan…
Ne yapalım ki erken ayrıldı aramızdan…
Fakat oğlu Orkun’a öyle güzel bir miras bıraktı ki, işte onu da Adalet ve Kalkınma Partisi’ni yönetenler düşünecek.
Bu partiden milletvekili aday adayı Orkun Gedik.
Aynen babası gibi özellikle Mustafakemalpaşa bölgesinde çok tanınıyor ve seviliyor.
Rahmetlinin kapısından darda, yolda kalmış insanlar hiç eksik olmazdı.
Bir siyasi partinin örgütlenmesi görevini verseler, Bursa’daki tüm ilçe ve beldelerde teşkilatları kurar, tek başına her şeyi hallederdi.
Yaptığı hizmetlerle bu kentin bir vefa borcu var Mehmet Gedik’e…
Ne iyi ki bir varisi, O’nun adını ve iyiliklerini yaşatacak bir oğlu var geride.
Yolun açık olsun Orkun Gedik…
1 Mayıs kutlu olsun bu arada hepinize.