Deniz Baykal’ın eski büzüktaşlarından Savcı Sayan isimli bir Sakallı Vasfi var ya hani kanal kanal gezip duran?
İşte O anlatmıştı bir televizyon programında…
Devlet, Doğu-Güneydoğu İllerinden bir bölgeyi “pilot uygulama alanı” olarak seçer ve 3 çocuktan fazla doğum yapmış kadınları sağlık ocaklarına alarak, bundan böyle gebelik kontrolü amacıyla “spiral takma” kampanyası düzenler.
“Fısıltı Gazetesi” gücünü bir anda gösterir ve dedikodu yıldırım hızıyla ortalığa yayılır:
“Dövlet garıların orasına birer telsiz cihazı taktı, bundan beyle evde bizi dinlemeye alacahlar!..”
Belki Devlet malına zarar da veririz korkusuyla ilişkiye de giremez önce hiç biri!
Ve akşamları her haneden şöyle sesler yükselmeye başlar çevrede:
“Her şey vatan için!..
Ne mıtli Türk’üm diyene!..
Komitanim sen çoh yaşa!..”
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Nur Aktaş göreve geldikten sonra vazifelerinden uzaklaştırdığı bürokratlar arıyor nicedir ama normal servis sağlayıcılardan değil asla ha!
“WhatsApp” filan dinlenemiyormuş ya?..
İşte o, “FaceTime, Viber” gibi İnternet üzerinden görüşme imkanı sunan programları kullanıyor alayı!
Peki niye?
“Devlet tarafından dinleniyoruz” kaygısıyla elbette, niye olacak?!.
Evlerinde de akşamları yüksek sesle haykırıyorlardır muhtemelen:
“Tek devlet, tek bayrak, tek millet, tek vatan!..
Beraber yürüdük biz bu yollarda!..”
Yıllarca, görevde bulundukları süre içerisinde burunlarından kıl aldırmayan, temsil ettikleri kurumlarla ilgili olumsuz tek söz etmeyen “aslan sosyal bürokratlar” şimdilerde gizli gizli belediyeyi jurnalleme yarışı içine giriverdiler her nedense?!.
Üstelik de anlattıkları mesnetsiz ve sübjektif değerlendirmelere dayalı pek çoğunun!
Bunalmıştım.
Daha önce sözleştiğimiz gibi 23 Nisan sonrası iki günlüğüne Selçuk’un, Şirince Köyü’ne kaçtık biraderim Şahin’le birlikte.
“Şirince” benim için bahar aylarındaki papatya, gelincik tarlaları, insanı büyüleyen bülbül sesleri olduğu kadar “Nişanyan evleri” ve İlyas Tepe’de kurulu “Nişanyan Köyü’ydü” hiç kuşkusuz.
Bu kez büyük bir hayal kırıklığına uğradığımı ifade etmeliyim!
Sevan Nişanyan terk ettiğinden beri oraların ruhu da kaybolup gitmiş.
Eski eşi Müjde Tönbekici işi tamamen “paraya” vurdurmuş!
İlyas Tepe’deki odalar tozlu, kirli ve köhnemiş.
Elinizde şömine küreği, üzerinize doğru sanki kafa tutarcasına gelen pabuç kadar örümceklerle savaşmaktan yorgun düşüyor, “acaba biri yatağıma da gelir mi” kaygısıyla gece boyunca uyuyamıyorsunuz bir türlü!
Hele hele sabahın köründe tepenizde “çatıyı aktarmak üzere” gönderilmiş bir adamın çıkardığı gürültülerle uyanınca “I-ıh” diyorsunuz, “gelinmez artık buralara”!..
Şöminede yaktığınız ikinci sepet odun için sizden hesap kesimi sırasında daha önce bilgi verilmeksizin “ilave 50 lira daha para istenmesi” çok büyük ayıp!
Ödediğiniz paranın karşılığında fatura verilmemesi, fiyat istenirken de en baştan belge vermemek için Müjde Tönbekici tarafından “artı KDV” dayatmasının yapılmasıysa çok çok büyük bir kusur tesis için!
Hele hele ödemenin kartla değil de nakit istenmesi tam bir rezaletti doğrusu!
Bir daha kolay kolay gitmem Şirince’deki Nişanyan’a…
Belki de Sisam Adası’na, orada kendisine yeni bir hayat kuran Sevan Nişanyan’ın restore etmeye başladığı evlere gideriz, kim bilir?
Tüm bunlar keyfimizi bozamadı elbette.
Aziz Yuhanna’nın İncil’i yazdığı bahçede gezmek, Meryem Ana Kilisesi’ni ziyaret edip mum yakmak, İsa Bey Camisini gezmek, Efes antik kentinin binlerce yıllık kadim caddelerinde dolaşıp, o muhteşem enerjiyi içimize çekmek ikimize de çok iyi geldi doğrusu.
Şirince merkezde tadına baktığımız “Yöreye ve bu mevsime özgü “Şevket-i Bostan” yemeğini yemedik” demeyiz, bir daha da zaten yemeyiz; tadı çok berbattı doğrusu!
Fakat Selçuk’un o müthiş “çöp şişini” mideye indirirken mest olup gidiyor insan.
Batı’nın yeni felsefecilerinden Amerikalı düşünür Daniel Dennett’ın çok sevdiğim bir sözü vardır…
“İnsanların hayatlarını ahmaklığa adadıklarını söylemenin kibar bir yolu yoktur” der Daniel Dennett!
Tabii ben buradaki “ahmak” sözcüğünün “aklı olup da kullanmayan ya da bunu beceremeyen kimse” şeklindeki tanımını benimsiyorum!
Kardeşim Şahin yazılarımda böyle kaba kelimeler kullandığımda beni eleştiriyor ancak, yok ki bunun kibar, nazik bir yolu be birader!
Üstelik de “nazik olmak isteyen” kim zaten?!.
Sadece iki günlük ayrılığın ardından dönünce bir de gördüm ki ortalık, “aklını kullanmayı bir türlü beceremeyen” milletvekili adaylarından geçilmiyor!
Hele hele CHP’den mebus adaylığına soyunmaya kalkışanların neredeyse tamamına yakını Allah’lık!
Benim tezim, İyi Parti’nin girdiği bir seçimde CHP’nin, Meral Akşener tarafından ilik gibi emileceği ve bu partinin önümüzdeki seçimde Bursa’dan en fazla 4 milletvekili çıkarabileceği yönünde!
Emir ve talimatla İyi Parti’ye geçen “Demokrasi şeysileri” Erkan Aydın ve Nurhayat’ın orada birinci sıralara yerleştirileceği ihtimali dün Meral Akşener’in “Meclis grubuyla değil, 100 bin imzayla Cumhurbaşkanlığına aday olacağını” açıklamasıyla birlikte buhar olup uçuverdi!
Ayrıca, CHP’den geçenleri kastederek “Arkadaşlar kendi partilerinden aday olacaklar” diyerek üzerine bir de mum dikiverdi Akşener!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Demokrasi şeyciliği” girişimi de “siyasi beceriksizlik” olarak yine dönüp alnına yapışıverdi böylece!
Oysa, olması gereken İYİ Parti-CHP ittifakıyla, Meral Akşener’in aday gösterilmesiydi, hepsi bu kadar!
Yapılan anketlerde Hakkari’de bile tek başına yüzde 20’lerde görünen İyi Parti, “tepiği” atıverdi çakma Gandi ve şürekasına!
Hadi meseleye iyimser bakıp, CHP’nin barajı da aşabileceğini varsayarak diyorum ki, “bu partinin Bursa’dan çıkarabileceği vekil sayısı en fazla 4’tür” arkadaş!..
Lale Hocayı (Karabıyık) döpiyes ve bıyık kontenjanından yine iki bölgeden birinin başına listeye koyarlar mı?
“Koyarlar.”
Erkan Aydın ve Nurhayat’ı “emir eri” ve “tak-şak kontenjanından” ikinci sıralara yerleştirirler mi?
“Yess!..”
Orhan Sarıbal Ankara’da, CHP’yi şu an tamamen ele geçirmiş “Alevi lobisinin” en has adamlarından birisi konumunda…
O da Deveci armudu ve Alevi kontenjanından girdi mi ikinci bölgenin birinci sırasına?
Haşırt, girdi!
Yine nur topu gibi 2 Alevi kökenli milletvekili daha oldu mu Bursa’nın; tam da bu şehrin demografik yapısına hitap ediyor yine CHP’nin listesi vallahi, helal olsun doğrusu!..
Garibim Bal-Göç Genel Başkanı Yüksel Özkan da bu acı gerçeğin farkına varamayanlardan!
Ha! Listeye koyarlar mı Özkan’ı?
Koyarlar elbette ancak, Meclis’i sadece rüyasında görebilir Yüksek İhtisas Hastanesi Eski Başhekimi, siyasi yüksek ihtisasını da Emine Örnek Koleji’nde, çuf çuf Kemal’in (Demirel) yanında yapar!
Kemal Demirel bile nabız yokluyormuş yeniden milletvekili olabilmek için düşünebiliyor musunuz?
CHP’yi “emekten yana” bir parti olarak görüp öyle sanan şaşkın mebus adayları da var milletvekilliğine soyunmak isteyenler arasında!
Bunların başındaki isimse Sendikacı Süleyman Ayyılmaz…
Ah be Ayyılmaz, nerede yaşıyorsun sen!
İbrahim Mart, Ali Uluşahin gibi oda başkanlıklarından kolay ve ucuz yoldan kapağı Ankara’ya atabileceklerini düşünen, kendilerini süzme Kars balı yerine koyup, mebusluğu hak gören “Heykel önü demokratları” da var ortalıkta gezen!
Bir yerlerden talimat gelirse belki 3’ncü sıralarda kendine yer bulabilir Ali Uluşahin Yeni Ce Ha Pe’de diyorum, başka da bir şey demiyorum!
“Porselen kontenjanından” Bursa İl Eski Başkanı Şadi Özdemir de aday örneğin.
Sifoncular ve birahaneciler kontenjanından İsmet Karaca tam da beklenildiği gibi daha üç gün önce kendisini seçtirdiği Osmangazi İlçe Başkanlığı görevini bırakarak mebusluğa aday oldu, partide herkesin gözleri doldu!
Hop, hop, hop, Salih Top, gene aday!
Mustafa Şenyurt?
“Dibine kadar tekrar aday!..”
Gene örnek bir duruş sergiledi Doktor Ceyhun İrgil, tarihte eşine benzerine az rastlanır bir şekilde “Bana bu kadar yeter abi” diyerek yeniden aday olmayacağını açıkladı!
O artık hayatına bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da bir “gönül adamı” olarak devam edecek!
Yanarım yanarım, Kayıhan Pala’ya yanarım!
Çalışkan, sağduyulu, efendi ve dürüst kişiliğiyle bu kentte milletvekilliğine en çok yakışacak isimlerin arasında gelir Kayıhan.
Sağlık Bakanı yap, o da yakışır.
Siyasette “zamanlama” ve “şans” unsurlarının aynı anda bir araya gelmeleri çok önemli.
CHP için çok yanlış bir zamanda adım attı Kayıhan Pala.
Olsun bakalım…
Hayırlısı olsun…
Ne diyelim?
Meranın çayırlısı, her şeyin hayırlısı!