Yazarlar

Bir yazarın dayanılmaz cehaleti!

post-img
Mileva Marić kimdir bilir misiniz? Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü'ne 1896 yılında kabul edilen ilk kadın öğrencidir. Sırp kökenlidir Mileva ve gerçekte Albert Einstein’ın dünya çapında tanınmasını sağlayan, işin perde arkasındaki asıl kahraman O’dur. 14 Mart, Albert Einstein’ın doğum günüydü. Ben de tam o sıralarda yapımı National Geographic Channel tarafından üstlenilen ve Einstein’ın yaşamının anlatıldığı “Genius” yani, “Deha” isimli diziyi izlemekteydim İnternet’ten. Ve ünlü fizikçinin bu kadar çapkın, daldan dala konan bir Kazanova olduğunu bilemezdim o yapımı seyretmeden önce! Kendisi gibi son derece başarılı bir fizikçi olan Mileva’yla okulda tanışınca eski sevgilisi Emma’nın pabucunu bir dakikada dama atıveriyor Einstein. Bu ikilinin aşkları Zürih Politeknik Üniversitesi’nde okudukları sırada başlıyor. Albert ve Mileva mezuniyetten sonra hemen yuva kurmak  isteseler de, Baba Einstein oğlunun iş bulmadan evlenmesine karşı olduğu için 1903 yılına kadar beklemek durumunda kalıyorlar. Einstein’in ilk eşi Mileva bir ayağı kısa, aksayan, topal, kara kuru çirkin bir kadın aslında. Fakat aşk bu! Arkadaşları sürekli dalga geçerler Einstein’la, bu duruma hiçbir anlam veremezler. Şu yanıtı verir ünlü fizikçi Mileva’nın fiziki özelliklerini eleştiren arkadaşlarına büyük bir melankoli içinde: “Ama sesi çok güzel değil mi?!.” Mileva için “Hayatımın aşkıydı, damarlarımdaki kandı” diyen Einstein daha sonra ondan da sıkılacak ve maceralı bir sürecin ardından bu kez de kuzeni Elsa’yla evlenecekti. Aşk, kin, intikam, her şey var bu dizide. Fakat Yeni Dönem Gazetesi’nde Kutlucan’lara köşe yastıklığı yapan Yüksel Baysal’ın  “Politikadan bunaldık, haydi tiyatroya” başlıklı yazısında yine sadece “komedya” var! “Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali’nden” bahisle yine yıllardan beri bir türlü geliştiremediği ilkokul Türkçesiyle şunları söylüyor Yüksel Baysal: “Özellikle Müslüman kadının tiyatroda yaşadığı eziyetli süreç düşünüldüğünde, bu seçim daha da anlamlı hale geldi. Festival, 8 Mart akşamı, Makedonya’daki Türk Tiyatrosu’nun Türkçe oynadığı “Othello” adlı oyunla başlaması da aynı mesajın bir devamı olarak kabul edilebilir. Türk tiyatrosuna büyük emekleri olan Özdemir Nutku’nun çevirdiği Shakespeare’in bu ünlü oyununda kadın sorunları işleniyor.” İfade ve imla hatalarına hiç girmeyeceğim, bu saatten sonra artık O’ndan bi cacık olacağı yok zaten! Fakat William Shakespeare’in ünlü trajedisi Othello’da da aşk var, kıskançlık var, ırk ayrımcılığı var, ihanet var, fitne-fesat var… Fakat bir tek ne yok biliyor musunuz? “Kadın sorunları yok!..” Aşkın insanı kör edişi var, insanın sevdiğini yok edecek, öldürecek duruma gelmesi var, bir tek kadın sorunları yok! Bir insan hiç okumadığı, belki şöyle bir göz gezdirse de hiç ama hiç anlamadığı bir kitabı sırf okurlarına entelektüel görünebilmek için sanki okumuş gibi nasıl referans gösterebilir işte ben de bunu anlayamıyorum doğrusu?!. Bundan kısa bir süre önce Dostoyevski’yi de katletmişti bu adam! Fakat böyle başa böyle tarak! O gün şöyle bir bakmıştım… 40-50 kişi de beğenmişti Facebook’taki bu paylaşımı düşünebiliyor musunuz?!. Othello’yu hiç okumamış insanlar, hiç okumamış yazarın bu konudaki cahilce yorumuna “beğeni” atıyorlar şehrimizde! Her kör satıcının bir kör alıcısı varmış, buradan bu sonuç çıkıyor ortaya! Einstein’ın, Mileva’yı sevmesine laf edenler utansın!

Diğer Haberler