Yazarlar

Kebapçı İskender

post-img
Neymiş Efendim? Heykel Meydanı’na açılan “Ünlü Cadde’ye”, “Kebapçı İskender Efendi Caddesi” adı verilsinmiş! Peki, bunu isteyen kimmiş? “Kebapçı İskender’in üçüncü kuşaktan torunu Yavuz İskenderoğlu.” Yok ya! Niye senin dedenin adı veriliyor da benim dedemin adı verilmiyor? Veya Bursalı başka birinin? Mesela daha yeni kaybettik… Kentimizin renkli simalarından “Hazım Adanur’un” ismi verilmeli öncelikle bence oraya. Ya da aynı caddede yıllarca kebapçılık yapan Hazım beyin babası “Hacıbey’in” ismi verilebilir pekala. Yavuz İskenderoğlu uyanık adam; bir de üstelik “marka” gözetilip önüne de “kebapçı” tanımı yerleştirilerek  “efendileştirildikten” sonra konulması talep ediliyor “İskender’in” adının! Bakın, 26 Kasım 1934 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülerek kabul edilen yasanın ilk maddesinde ne deniyor: "Ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi ve hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır. Erkek ve kadın vatandaşlar, kanun karşısında ve resmi belgelerde yalnız adlarıyla anılırlar." Kanun hala uygulamadayken peki ne demek oluyor bu “İskender Efendi” tanımı? Lakap ve unvanların kaldırıldığı yasanın gerekçesindeyse  şunlar belirtiliyor: "Ortaçağda devlet rejimleri değişti, bununla beraber halkçılık kavramı da eski saflığını ve temizliğini kaybetti. İnsanlar arasında esasını kah dinden, kah hurafelerden, kah zorbalık, tasallut hırslarından alan farklar doğdu. Böylece hakim sınıflar meydana çıktı. Her bir sınıf kendine ve soyuna ilahi, hayali sıfatlar ve lakaplar katmaya başladı." Kebapçı İskender’in torunlarının dedelerine, dolayısıyla da kendilerine “Efendi” sıfatını kullanarak “asalet” atfetmelerinin nedeni “gerekçede” belirtilen “hayali” tanımına daha uygun bence! Önü sonu alt tarafı bir “kebapçı” işte, atomu parçalayan Nobel ödülü almış bir “fizikçi” değil ki bu, Kayhan Caddesi’nde benzerlerinden 50 tane bulunan kebapçılardan birisidir İskender gerçekte. Üstelik de ilk iş yeri Ünlü Cadde’de de değildir; Kayhan Cami’nin hemen alt tarafındaki küçük dükkanlardan birinde satmıştır kebaplarını Bursa’ya, Kapalı Çarşıya alışverişe gelen ova köylülerine. Hazır yeri gelmişken İskender Ailesi’nin içselleştirip yaydığı gerçek dışı bir duruma da açıklık getirelim: “Kebabı ayağa dikip pişiren ilk kişi İskender filan da değildir!..” Bunun ispatı olmadığı gibi, İskender’in yaşından çok daha eski fotoğraflar mevcuttur geçmişte etin dikey vaziyette pişirildiğine dair. Hasılı Yavuz İskenderoğlu dedesini “Efendi” diye tanımlayarak 1934’te çıkarılan yasaya aykırı bir işlem yapılmasını istemektedir Osmangazi Belediye’sinden! Talebi Belediye Meclisince kabul edilirse eğer bu suçtur ve neticede iptal edilmesi gerekir. Peki, yine onun da ispatı, delili yok ya… Diyelim ki 1867 yılından beri Bursa’da kebap satıyor bu aile; soyu, sopu bu işten ekmek yiyip, “İskender” namıyla köşeyi dönüyor habire… Pazar günü hava almak için şöyle bir dolaştık… Bursa’dan, Kurşunlu’ya doğru inerken “Nursel Çağlar İlk Öğretim Okulu” vardır Cavit Çağlar’ın bu kentte yaşayanlara armağan ettiği. Yunuseli’ne vardığınızda Şükrü Şankaya Anadolu Lisesi’yle karşılaşırsınız. Eski garnizonun bulunduğu alana tam 150 milyon lira bağışlayıp, üç tane dev hastane yaptıran Celal Sönmez’i iyilikle, şükranla anacak gelecek nesiller hiç kuşkusuz. “Coşkunöz” adı kazılıdır mesela Bursa’nın caddelerine eğitime yaptıkları katkılarıyla. Bir Mustafa Dörtçelik, bir Musa Coşkun unutulabilir mi hiç, mekanları cennet olsun? Ve Rüştü Burlu… Doktor Ayten Bozkaya… Doktor Necla Yazıcıoğlu… Mümin Gençoğlu… Ali Osman Sönmez… Aslanoba… Özdilek… Canaydın… Faik Çelik… Bunlar hemen aklıma geliveren birkaç isim. De… Bir tane Kebapçı İskender Efendi okulu ya da hastanesi veya çeşmesi duymadım bu kentte şimdiye dek! Hatta bırakın bir çeşme yapmayı, Yavuz İskenderoğlu’nun Kayhan Camisi’nin duvarındaki tarihi mermer çeşme taşını söküp, Botanik Parktaki iş yerine götürdüğünü işittim ama! Öyle boş beleş olmaz bu işler… Torun tombalak yedi göbek kebapçılıktan geçinecek… Lakin Bursa’ya bir kuruşluk hayırları olmayacak… Sonra da kentin en “ünlü” caddesine bunların İskender dedelerinin ismi verilecek! Yok öyle şey… Bu kaç?!. İki buçuk!

Diğer Haberler