Fatih Kanberoğlu, henüz gencecik bir lise öğrencisiyken, arkadaşları arasında çalışma grupları düzenleyerek veriyor ilk sinyallerini, gelecekte yaşanacaklara dair.
Bildiklerini hiç kıskanmıyor çevresindekilerden.
Arkadaşlarıyla oturuyorlar, Kanberoğlu’nun rehberliğinde üniversite sınavlarına hep birlikte çalışarak hazırlanıyorlar.
Dereceyle, Boğaziçi Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü kazanıyor Fatih Kanberoğlu.
Alışkanlık haline getirdiği “öğretme sevgisini” İstanbul’da da sürdürüyor.
Daha da ötesi, ikinci sınıfa geldiğinde orada kiraladığı bir apartman dairesinde özel dersler veriyor ve kazandığı parayı da kendi eğitimi için kullanıyor.
Önce bir etüt merkezi, arkasından dershane ve devamında da Modafen İlköğretim Okulu geliyor dünyaya.
İlk açıldığında sadece 6 öğrencisi olan Modafen, 6’ncı yılın sonunda 600 kişiye ulaşıyor ve bünyesine bir ana okuluyla, bir de lise katılıyor.
Fatih Kanberoğlu, matematik ve geometri dersleri vermeyi hiç bırakmıyor bu arada. Birlikte çalıştıkları arkadaşlarının sayısı da 300’e yaklaşıyor.
Son derece farklı ve ailelerle de bire bir irtibata odaklı eğitim sistemiyle İstanbul’da yaşayan her ebeveynin evladını okutmak istediği bir eğitim kurumu oluyor Modafen.
Sonra sıra artık herkese örnek bir kampus yaratma aşamasına geliyor.
Önce Çekmeköy’de, çam ormanlarının arasında, doğa harikası zümrüt yeşili bir tepede bulunan o güzelim arsa satın alınıyor.
Daha sonra da iyi bir finansal yönetimle adım adım gerekli binalar inşa ediliyor ama son derece güzel bir mimari projeyle, çevredeki doğal dokuya asla ters düşmeyecek biçimde.
Modafen İlköğretim Okulu’nda okuyan baterist arkadaşım Yiğit Ali Yukay’ı ziyaret için gitmiştim geçen yıl oraya.
Çok şanslı bir insan yiğidim Ali’m.
Gerçekten de eğitimini çok özel bir okulda sürdürüyor.
Eğitim anlayışına hiç girmiyorum bile. Mimari proje, okulların inşasında kullanılan doğal malzemeler, yumuşak zeminler, inanılmaz zenginlikteki aktivitelere ev sahipliği yapan spor salonları, yüzme havuzları, çok amaçlı alanlar…
Hiç kimsenin bir şey anlatmasına gerek kalmadan şöyle bir dolaştığınız vakit ciğerlerinize doğru çekip, derhal hissediyorsunuz Modafen’in modern havasını!..
Ana okulundan, lise sona dek ilgi alanı ve yeteneklerine göre çocuklara sunulan şu etkinlik zenginliğine bir baksanıza hele:
“Aikido, Aikido Kids, Astroloji, Bale, Basketbol, Bas Gitar, Bateri, Bilim Kulübü, Ebru, Eğlenceli Matematik Kulübü, Elektro Gitar, English For Fun, Fotoğrafçılık, Futbol, Gastronomi, Gitar, Gitar Orkestra, Halk Dansları, Hip-Hop, Judo, Karate, Karate Kids, Karakalem, Karikatür, Karma Savunma Sanatları, Keman, Koro, Kuvvet, Beceri ve Koordinasyon, Masa Tenisi, Mini Sinema Kulübü ve İletişim Oyunları, Modaplay, Modern Jazz, MUN Kulübü, Pilates Kids (Hareket Eğitimi), Piyano, Reklamcılık, Resim, Ritmik Jimnastik, Satranç, Senkronize Yüzme, Sinema, Street Jazz, Şan, Tenis, Think and Fun, Tiyatro, Voleybol, Yan Flüt, Yelken, Yüzme…”
Yakın arkadaşım Yiğit Ali Yukay, daha şimdiden muhteşem bir baterist. Bagetlerini kullanırken görmekte zorluk çekiyorsunuz ellerini. Nasıl diyeyim, sanırsınız ki, Phill Collins’in İstanbul şubesi. Geçen yıl verdikleri sene sonu konserine de gittim. Gösterinin ardından bir de fotoğrafını çektim. İşte yakın arkadaşım Yiğit Ali Yukay:
Eğitim sektöründeki başarının yolu, kişinin kendisini adamasından geçiyor.
Böyle bir insan daha var yakından tanıdığım; o da Bursa’da yaşıyor. Adı, Gıyasettin Bingöl.
Kentimizdeki Sınav okul ve dershanelerinin kurucusudur Gıyasettin Bingöl.
Önce kitapçılık, sonra dershanecilik yapıp, ardından da okullar kurarak giriştiği eğitim sektöründe ulaştığı nokta, tam anlamıyla artık Uludağ’ın zirvesidir Gıyasettin Bingöl’ün!
Bursa’daki hemen her ilçede çok sayıda dershaneleri varken büyük bir riske girerek, Demirci Mahallesi’nde yine yeşillikler içerisinde muazzam bir kampus kurdu Bingöl.
Orada ana okulu, ilköğretim, Anadolu ve teknik lise açtı.
Demirci Hahallesi’ndekini, Balat Sınav Okulları izledi.
Eğitimdeki farklı anlayış ve başarısı hızla fark edildi ve okulları daha aylar öncesinden tıklım tıklım dolar oldu.
Hükümetin bu yöndeki kararı sonucu er ya da geç Sınav Dershaneleri de kapanacak ve sonuçta yüzlerce öğretmenle oralarda çalışan görevliler işsiz kalacaklardı.
Yine çok riskli ve bir o kadar da büyük bir karar daha verdi Gıyasettin Bingöl.
Mustafakemalpaşa ve Yıldırım’da 2 dev kampus daha kuracak, son derece makul fiyatlarla oralarda yaşayan gençlerin eğitimini de üstlenecekti.
Fakat tüm bu işlerin önümüzdeki günlerde başlayacak olan eğitim-öğretim yılına yetişmesi şarttı ve önünde de sadece 5 buçuk ay gibi çok kısa bir süre vardı.
Arkadaşı Necati Şahin yetişti imdadına. Bu güne dek yaptığı inşaatların kalitesiyle bilinen, alanında müthiş bir deneyim ve birikime sahip olan Şahin’e ait Göktaş İnşaat, yüzlerce personelle ve yıldırım hızıyla girişti bu işlere.
Her iki okul için de muhteşem projeler hazırlanmış.
Necati Şahin’e demiştim, “beni uygun bir zamanda götür, şantiye alanlarını görmek istiyorum” diye.
Geçen cumartesi günü Selim Argın’la birlikte aldılar.
Nasıl anlatsam? Ne şantiyesi? Zaten yapılar tamamen bitmiş, sıra artık çevrenin yeşillendirilmesine gelmiş bile. Bünyesinde çok maksatlı salonlar, büyükler ve küçükler için ayrı ayrı yüzme havuzları, aydınlık, ferah sınıflar, bilgisayar sistemleri, teknik laboratuvarlar, akıllı tahtalar, görsel, işitsel eğitim programları, tamamı Almanya’dan getirilmiş kitler, hangi birini anlatayım, sizi sıcacık karşılayan güler yüzlü personeliyle kısa sürede çok büyük işler başarılmış oralarda.
Dahası yeni kurulan Mustafakemalpaşa ve Yıldırım Sınav okullarında da şu ana dek kapasitelerinin yüzde 90’ı çoktan dolmuş bile.
Hem Necati Şahin’le, hem de Gıyasettin Bingöl’le bir Bursalı olarak gurur duydum.
“Sadece inşaat maliyeti ne kadar” diye sordum Şahin’e, “iki kampus için yaklaşık 30 milyon” dedi?
Bir o kadar da içi tutmuştur.
Büyük yatırım.
İşleyen demir ışıldar.
Başarı ve iş rastlığı diliyorum.
Her zaman eleştiri olmaz tabii, her nerede olursa olsun görevimiz aynı zamanda iyi ve güzel şeylerle birlikte başarıyı da görüp, sizlerle paylaşmak elbette.
Hadi kalın sağlıcakla.