Türkiye’de yıllarca doğu, güneydoğu edebiyatı yapıldı ama hemen Bursa’nın dibindeki dağ ilçelerinden biri olan bizim Keles’te şurada yakın zamana kadar elektrik bile yoktu, biliyor musunuz?
Yani, vardı da yoktu!
Cuma Mahallesi’nin sırtını dayadığı tepenin üzerinde tek katlı bir yapı, o yapının içinde de gürültüsü geceleri en uzak tepelerden bile duyulabilen ve mazotla çalışan kocaman bir jeneratör vardı.
Penceresinden bakmaya giderdik gündüzleri bazen çocukken.
Her tarafı ağır bir petrol kokusu kaplamıştı.
Yakıt maliyeti nedeniyle Jeneratör her zaman çalıştırılmaz, ana şalter yarım saat önceden bir kere açıp kapanmak suretiyle otuz dakika önceden haber verilerek gece saat 22.00 olduğu vakit de tamamen susturulurdu.
Sözünü ettiğim zaman dilimi öyle çok eski değil, 70’li yıllardan söz ediyorum size.
O saatten sonra ispirtoyla çalışan pompalı fenerler, gaz yağı ile çalışan fitilli lambalar ya da adına “idare” denilen daha küçük olanları yakılırdı.
Sokaklarda lamba filan da yoktu elbette.
Komşularına ev gezmesine giden kadınlar eğer yanlarında bir ışık kaynağı getirmemişlerse saat 22.00’den önce yani, işaret verildiği zaman kalkmak zorundaydılar.
İşten yorgun argın gelip de ailesiyle yalnız kalmak isteyen babamın erkenden saat 20.00 sularında dışarıdaki evin sigortasını gevşetip sıkması sonucu bir oda dolusu kadının telaş içinde topluca kalkıp gitmelerine çok şahit olmuşumdur özellikle kış akşamlarında!
Elektrik yoktu Keles’te, o yıllarda Doğancı Barajı’nın yanından değil, Hüseyinalan Köyü’nden gidilen Bursa yolu asfalt bile değildi; altı saat sürerdi, çok virajlı ve yokuştu, bir yere kadar içindekileri taşıyan burunlu BMC otobüsü o noktadan sonra inip müşterileri iterdi.
Tam filmlik manzaralardı.
Toplam 38 parça olan köylerinde yaşayanlarıyla birlikte halk fakirdi, yoksuldu, cahildi.
Buna rağmen hep sağ partilere oy verirlerdi Kelesliler.
Sonrasında dahası var, bu güne dek de hep sağ partilere verdiler.
Nasıl olduysa 38 köyden bir Alpağut ve bir de Kıranışıklar’da yaşayanlar veriyorlardı reylerini sol partilere!
CHP’nin İlçe Başkanlığını uzun bir dönem rahmetli Reşat amca (Ulu) yürüttü, bir dönem de İsmail dedem (Ekmekçi) Keles’te.
Bu adamların dininde diyanetinde hiç bir kusur yoktu, pek çokları gibi orta yaşları geçirmelerinin ardından beş vakit namazlarını kılarak göçüp gittiler bu dünyadan zaten.
Her gün tıraş olurlar, takım elbise giyerler, kravat takarlar ve başlarına mutlaka fötr şapkaları olurdu.
Ne var ki karşı taraf onları “dinsiz olmakla, komünist olmakla” suçlardı!
Komünizm gelirse aynen tarla tabla gibi ahlak da gidecekti, insanların karısı kızı başkalarının olacaktı!
Böyle bir kara propaganda yaptılar yıllarca, hala ellerinde Kuran, meydan meydan gezmekte bu günlerde yine o anlayışın temsilcileri.
İsmail dedemin en iyi arkadaşlarından birisi rahmetli Avukat Şükrü Akmansoy’du.
Haftada bir olmazsa mutlaka öbür hafta ziyarete gelirdi dedemi Bursa’dan.
Adalet Partisi’nden sürekli belediye başkan adayı olan rahmetli İsmail amca (Saydam) artık bilmem kaç dönemdir bu görevi yürütmekteydi o yıllarda.
O sene parti dedemi aday göstermeye karar verdi.
İsmail dedemin yazıhanesinde oturdular, içindeki çıralı çam odunlarının kıpkırmızı yaptığı kuyruklu saç sobayla ısınarak birlikte ciddi bir seçim beyannamesi hazırlayıp, seçim konuşmaları yazdılar Remington daktiloda.
Temizlik imandan gelirdi!
Evde su kaynatıp leğen içerisinde yıkanmak zorunda kalan Keles halkının sık sık temizlenebilmesi için yıkıntı halde bulunan Yakup Çelebi Hamamı tamir ettirilecek, dönüşümlü olarak erkek ve kadınların hizmetine açılacaktı.
İlçede çoğu ev suyunu ellerde bakır güğümlerle gidilip doldurulduktan sonra taşınan sokak çeşmelerinden sağlıyordu.
Temiz ve sağlıklı bir içme suyu hattı yapılacaktı.
Yine çoğu evde hayvan gübrelerine açılan abdesthanelerin bu durumu düzeltilecek, her yere kanalizasyon sistemi yapılacaktı.
Kışın çamurdan geçilmeyen yollara Arnavut kaldırımı döşenecekti.
Yine çamurdan dolayı arabaların pek çok kez yollarda kaldığı Bursa-Keles yoluna en azından taşlı malzeme dökülebilmesi için girişimlerde bulunulacaktı.
Çocuk halimle aklımda kalanlar bunlar.
Gelişmeleri, büyüklerin kendi aralarında yaptığı konuşmaları dinleyerek öğreniyorum.
“Karşı taraf Bursa’dan bir kamyon kara lastik ayakkabı getirtmiş” dediler bir akşam, “bir çiftin sadece tekini dağıtıp, ‘diğerini seçimden sonra gelip alacaksınız’ diyorlarmış millete!..”
Ertesi gün yine konuşuyorlar:
“Karşı taraf bu sefer de bir tekstilciden bağış olarak bir yığın kumaş almış. İkişer metre kesip, kadınlara eteklik olarak dağıtıyorlarmış!..”
Tahmin edebileceğiniz gibi seçimi yine İsmail Saydam aldı o sene de.
Geçmişte genel seçimlerdeyse kapağı sonradan verilmek üzere alüminyum tencere bile dağıttılar biliyor musunuz?!.
Bu milleti önce Demokrat sonra Adalet Parti, ardından da ANAP alıştırdı almaya; hiç kimse kızmasın, şimdikilerse kaymağını yiyiyor!
Daha sonraki yıllarda ANAP’tan aday gösterilen bir çobanı bile belediye başkanı seçeceklerdi Kelesliler!
Daha sonra ne mi yaptı İsmail dedem?
Huylu huyundan, yerli yerinden hiç vaz geçer mi; adam zaten inat, iddia adamı?!.
Bu kez de SHP’nin ilçe başkanlığını üstlendi.
Ben DSP’liydim o sıralar.
Ecevit’e çok kızardı “solu bölüyor” diye.
Bu kez de rahmetli muhasebeci Arif abiyle (Ele) birlikte SHP’den İl Genel Meclisi üyesi adayı oldu.
Hep sevdiler, çok saydılar, daima ayakta karşılayıp, hürmette hiç kusur etmediler, köy kahvelerinde yaptıkları konuşmaları saygıyla sonuna dek izlediler, konuk ettiler ama sola yine oy vermediler Kelesliler.
Evet, AKP oylarında bir düşüş var gibi görünüyor şimdiden.
Son seçimde dağda yüzde 80’leri bulan oy oranı düşecek, seçmenin bir kısmı AKP’den uzaklaşacaksa eğer “gidecekleri yer yine asla CHP değil, bu kez kesinlikle MHP olacak” diyorum ben.
Hatta bu savı daha da ileriye götürüyor, “ Türkiye genelinde de AKP’den kaçacak Kürt oyları, CHP’den gidecek Kürt ve sol oylarla birlikte HDP’nin barajı rahatlıkla aşacağını, asıl sürpriz ve büyük patlamayı MHP’nin yapacağını” düşünüyorum.