Şimdi tabii, o yıllarda başta İstanbul ve Ankara olmak üzere diğer illere nazaran Bursa’da gazeteciliğin nispeten daha ahlaklı yapıldığını bizzat yaşayarak öğrenecek, görüp yaşadıklarım karşısında büyük bir şaşkınlığa düşecektim.
Ankara’da çalıştığım bir televizyon kuruluşundan örnek vereyim sizlere.
Muhabir, yanına kameramanı da alarak Atatürk Orman Çiftliğine gidiyor.
Çiftlikte başta o kocaman süs havuzu olmak üzere her yer tertemiz, bakımlı ve imrenilecek kadar güzeldir.
Başlıyorlar etrafta dolaşan insanlarla “bu temizlik ve bakımla ilgili” sokak röportajlarına.
Mikrofon uzattıkları herkes, “işte hep böyle olmalı” ana fikriyle orayı ve yetkilileri övüyor.
Ardından yine kameramanla beraber etrafta ne kadar çöp kovası varsa getirip havuza ve çevresine döküyorlar.
Ve yine gelen geçenle yapılan sokak röportajları:
“Rezalet! Atamıza saygısızlık! Bu nasıl yönetim? Yetkililer uyuyor mu?”
Akşam haberlerine montaj ve kurgu için dönüldüğünde ilk haberin konusu, “Atatürk Orman Çiftliği’ni b.k götürüyor” şeklindedir!
“Flash, flash, flash” anonsuyla girilir habere.
Ve ikinci gün:
“Yayınımız ses getirdi, Atatürk Orman Çiftliği bir gün içerisinde bu hale getirildi!”
Ve yine sokak röportajları:
“İşte hep böyle olmalı, Zaten Atamıza da yakışan budur!..”
Başkası anlatsa inanmazdım.
Ama bizzat yapanın kendi ağzından dinleyip, görüntüleri de izledikten sonra “pes” dedim vallahi, “Bursa’da asla yapılmaz böyle haberler, işi nerelere getirmişsiniz siz!..”
Geçmişte bir tek asparagas haber hatırlıyorum Bursa’da öyle ve iş açığa çıktıktan sonra yapanın meslek hayatı bitmiş, kendine hiçbir gazetede iş bulamamıştı.
Bir meslektaşımızın eşi, o da muhabirlik yapıyor o yıllarda ve sürekli kendi haberini gazetenin birinci sayfasına, manşete çekecek olayların peşinde.
Şaka oyuncaklar satan bir dükkandan aldığı kesik parmağı götürüp Muradiye Devlet Hastanesi’ne ait çöp bidonlarının dibine koyarak fotoğraflarını çekiyor.
Bir gün sonra çıkan gazetenin manşetini süsleyen haber şöyledir:
“Muradiye Devlet Hastanesi’nde sakandal! Hastalardan kesilip de çöpe atılan insan organları kedi ve köpeklere yem oluyor!..”
Gerçekte öyle bir şey yoktur tabii ki, tam tersi bu atıklar kesinlikle çöplerden ayrı tutularak, özel bir yöntemle başka bir yere götürülüp gömülmekte.
Haberin yayımlanması üzerine ertesi gün Başhekim Değer Kaya elinde piposuyla genel yayın yönetmeninin önüne oturarak “bu iddiayı ispatlayın kardeşim” diyor?
Mesele kısa zamanda ortaya çıkıyor tabii, bu gün yazarlık yapmakta olan o kardeşimizin karısının işine “yalan haber yapmaktan” dolayı derhal son veriliyor.
Lafa nerden girdik, nerelere gittik?
“Yayınımız ses getirdi” yaklaşımını da oldum olası hiç sevmem ben.
Kendisini küçük hisseden, aşağılık kompleksi sahibi bir yazıişleri yöneticisinin ya da muhabirin ego tatmininden başka bir şey değildir kendi kendine yapılan abartılı bir “yayınımız ses getirdi” güzellemesi.
Ses getirse ne olacak, getirmese ne olacak, zaten olduğun, göründüğün kadarsındır sen.
İşte onun için de gazetelerin “dert babası ya da dert ablası köşelerini” hazırlayanların üzerlerine balıklama atlayacakları türden haberleri önce yazıp, daha sonra çözülmelerini beklemek yerine, “maksat vatandaşın derdi hallolsun” yaklaşımıyla, bir telefon etmek suretiyle hallolması için uğraşırım ben.
Mesela geçen kış karın çok yoğun olarak yağdığı o gün Hamitler TOKİ konutlarından vatandaşlar arıyor, “yol buzlandı, sabah belediye otobüsleri gelemediği için çocuklarımız okula ancak 2 saatlik bir yürüyüşün ardından ancak varabildiler. Tuzlama yapılmazsa yarın da gidemeyecekler” diye.
Belediye ekiplerininse kısa süre içinde aynı anda her yerde olmaları imkansız.
O gün bunu yazsan ne olur, yazmasan ne olur!
Sonuçta önemli olan şey, vatandaşın bu mağduriyetinin bir an önce giderilmesi.
Böyle durumlarda ben hemen sevgili Fehim Ferik’i ararım.
Fehim dünya tatlısı bir kardeşimizdir. Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı görevini yürütür uzun yıllardan beri kendisi. Sadece basın da değil, aynı zamanda Başkan Recep Altepe’nin bir halkla ilişkiler müdürü gibi de çalışır Fehim. Hem işini, hem de birlikte çalıştıkları Başkan’ını inanarak sever.
Günün 24 saati de ulaşabilirsiniz kendisine.
Her zaman verdiği hiç değişmeyen tek cevabı vardır:
“Tamam abi, hemen hallediyorum!..”
Bundan bir ay kadar önce bizim evin önündeki yolda küçük bir su sızıntısı peydah oldu. Önce, “belki mevsim şartlarından ötürü doğal bir sızıntıdır yani, kısa bir süre sonra kesilir” diye düşünüp üzerinde durmadım.
Sonra baktım ki dinmiyor, üstelik de komşulardan yetkilileri o ana dek arayan da hiç kimse yok…
Çaldırdım Fehim Ferik’in telefonunu.
“Fehim, vaziyet böyleyken böyle.”
-Tamam abi, hemen hallediyorum!
BUSKİ ekiplerinin oraya gelmesi on dakika kadar bile sürmedi.
Eder’le kazıp, borudaki patlağı bularak arızayı tamir ettikten sonra açılan çukuru molozla doldurup gittiler.
“Su kaçağıyla iyice çamurlaşan alttaki toprak biraz kurusun, daha sonra Fehim’i tekrar arayarak asfalta yama yapılması için ricacı olurum” diye düşünürken, geçen Cumartesi sabahı erkenden makine ve motor sesleriyle uyandım.
Üstelik de bir tatil günü BUSKİ’nin üç ayrı ekibi birden gelmişti oraya.
Birileri çukuru temizleyip hazırladı, birileri asfaltı döküp serdi, diğerleriyse başka bir kamyondan indirdikleri silindirle sıkıştırıp düzledi.
Manzarayı pencereden sonuna dek izledikten sonra, “helal olsun BUSKİ’ye” dedim ya, Bursa’nın artık köy ve kasabaları da dahil olmak üzere binlerce sokağından sadece birinde, bundan bir ay kadar önce tamir edilen bir su kaçağı için açılan çukuru bir kenara not edip de toprağın kurumasını bekledikten sonra üstelik de bir tatil sabahı gelip asfaltını dökebiliyorsa eğer Bursa Büyük Şehir Belediyesi’ne ait bu kuruluş, artık çoktan kurumsallaşmış, son derece takdire değer, “on numara” bir hizmet organıdır benim gözümde.
Biliyorsunuz, artık Bursa İlinin tamamı Büyükşehir Belediyesi’nin yetki alanına girdi.
Belediye her yana birden yetişip de hizmet götürebilir mi kaygısı vardı pek çokları gibi ben de de?
Görünen o ki BUSKİ gibi belediyenin Fen İşleri dairesi de böylesine organize ve sistemli bir biçimde çalışıyorsa eğer, fazla sıkıntı yaşanmayacak demektir.
Sevgili Fehim Ferik kardeşime tekrar teşekkür, BUSKİ yöneticilerine de takdirlerimi iletiyorum buradan.