Çok sevdiğimiz dostlarımız Halide ve Serkan Yukay çiftinin babaları Kamil beyin yaklaşık 2 ay kadar önce yaşadığı beyin kanaması sonucu bedeninin sol yanı felç oldu.
O gün bu gündür İstanbul’da, yoğun bakımda tedavi görüyor Kamil amca.
Yaşı da bir hayli var; 80’in üstünde Allah daha çok ömür versin.
Evlatlar için yaşanabilecek en büyük şoklardan biri bu durum.
Sosyal devlet O’nu aldı, beş kuruş bile para istemeden 24 saat bakım ve gözetim altında hayata tutunmasını sağladı 2 aydan bu yana.
Önceleri bilinci kapalı olan Kamil amca sonra yavaş yavaş kendine geldi ve konuşmaya da başladı.
Hepimiz çok sevindik.
Dünyada hoş seda bırakan ve hayırlı evlatlar yetiştiren pek kıymetli bir insandır kendisi.
Artık bu hafta hastaneden evine çıkacak.
Buna daha da çok sevindik.
Gerçi hala bir yanı felçli ama nefes alıyor olması bile çocukları için büyük nimet.
Eve özel bir hasta yatağı alındı, düzenli bakımı için bir sağlık personeliyle anlaşıldı.
Halide’den kayınbabasının sağlık durumuyla ilgili sürekli bilgi alıyorum.
Hasta işlemlerini yürütürken Serkan bir ara eşine şunu demiş:
“Yahu bu bizim devlet hakikaten de bayağı bir sosyal devletmiş!..”
İki ay yoğun bakımda tutacak, ameliyatlarını, ilaçlarını, bakımını, tedavini karşılayacak…
Sonra eve çıkma vaktin geldiğinde aldığın emekli maaşının haricinde bakıcı tutman için sana ilave para verecek…
İlaçlarını karşılamayı sürdürecek, besleneceğin mamadan, altına serilecek beze kadar her türlü ihtiyacını beş kuruş istemeden giderecek.
Bizim ülkemize “sosyal devlet” anlayışı “sosyal demokrat” olduklarını iddia edenler tarafından değil, muhafazakarların çalışmaları sonucu geldi vallahi!..
Sadece diride değil, ölüde de insanların yanında, yanıbaşında olmayı becerdi Ak Partililerin yönettiği belediyeler.
Bu gün Bursa Büyükşehir Belediyesi gece saat 3’te de olsa cenazeni gelip alıyor, doktor gönderip ölüm raporunu çıkarıyor, gül suyundan kefenine, mezar tahtasından defin işlemine dek senden bir kuruş istemeden gereken neyse üstelik de güler yüzle yerine getiriyor.
Yetmedi vefat edenin yakınlarını taşıyor mezarlıklara, çayına çorbasına, cantığına varıncaya kadar ikramda bulunuyor.
Eskiden yoktu bunların hiç birisi.
Sonra diyorlar ki, “bu millet niye Ak Parti’ye oy veriyor”?
Verir kardeşim; bir şeyler alıyor ki veriyor işte!
Bu güne dek emeklilere bayramlarda ikramiye vermek hangi CHP’linin aklına geldi; hangi milletvekili bunu önerdi geçmişte?
Şimdi de kalkmışlar, hiç utanıp sıkılmadan “ikramiyelere zam yapılsın” diye politika yapıyorlar!
Var mı ele gelir, dişe dokunur bir şey CHP kurultayından?
Yok.
Hadi kapat şimdi, kapat, kapat!
Yıllarca küçümsediler halkı, “makarna, bulgura” oy veriyor diye!
CHP Bursa İl Sekreteri Turgut Özkan da milletvekili adayı olduğu vakit “kese” dağıtmıştı millete!
Herkese bir kese, yanında ponza taşı da bedava!
ANAP Osmangazi Örgütü’nün geçmişte çekişmeli geçen ilçe kongreleri geldi aklıma.
Mesela adaylardan Osman Odman, Kültürpark’taki bir restoranla anlaşır, seçime dek delegeler bir ay boyunca her gece bedava yiyip içerlerdi!
Tabi oylarını yine de Bener Özcan’a verirlerdi namıssızlar!
Bener bey de sağ ve sol işaret ve baş parmaklarını birleştirip halka yaparak gazetecilere poz verir, güya “O. O.” diyerek Odman’a göndermede bulunurdu!
CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca da aynısını yapıyor sahibi olduğu Leman Birahanesi’nde!
Seçim arifesinde yemek içmek bedava.
Rakı yok ama fıçı bira var bol köpüklüsünden.
Önümüzdeki seçim kronik ve klasik bir şekilde yeniden milletvekili adayı olduğunda Turgut Özkan bu işi artık ilerletmeli bence.
Çıta yükseldi, öyle kese dağıtarak olmaz bu iş!
Bence Demirtaş Paşa Hamamı’yla anlaşıp, “kese masaj bedava” kampanyasına girmeli!
Çaylar şirketten!
Solcu ya da sosyalist ve emekten yana olduğunu iddia eden bir insan yaşam tarzında da bunu uygulamalı.
İsmet, Leman’da çalıştırdı garsonların her birine “emek en yüce değerdir” deyip, her ay 5-6 bin lira para ödüyor mu örneğin?
Sonra “sol” demek “örgütlenmek” demek.
Kalkmış, Atatürk Spor Salonu’nun önünde basın toplantısı düzenliyor…
Kimi örgütledin, kimi getirdin oraya?
Beraberinde sadece birkaç tane İsmet yancısı, sen oyna gülüm, sen oyna!
Getirebiliyor musun salonun önüne 10 bin kişi?
İşte o zaman söylediğin laf dikkate alınır!
CHP’linin, CHP’liye, “CHP propagandası” yapmasından başka bir şey değil sergilenen.
CHP Nilüfer İlçe Başkanı Fırat Yılmaz’a da çok gülüyorum son zamanlarda.
Sürekli sol yumruğu havaya kaldırarak solculuk olmaz Fırat!
Hele hele Nurhayat’la, Orhan Sarıbal’ı yanına alıp, basın toplantısı düzenlemekle hiç olmaz!
Hem yaptığın etkinliğe “miting” diyorsun, güldürme adamı; halk yok yanınızda halk yok, gören geçip gidiyor, gören gidiyor metro durağının yanından!
Ancak, “mitingten” kastın “meeting’se” eğer bu doğru, en az iki kişinin buluşmasına böyle der İngilizler!
Ayşe ablam var benim, Ayşe Kuşkan Sarıhan; emekli doktor.
Yılın yarısını Kanada’da, kızı Zeynep ve torunlarının yanında geçirir.
Bir süredir de burada, Bursa’da.
Telefonla konuşuruz bazen.
Tabi Zeynep’ten de oraya dair haberler alıyor.
Salgın ortaya çıkınca huzurevlerinde kalan yaşlıları terk edip gitmişler görevliler biliyor musunuz?
Hiç kimse uğramamış yanlarına korkudan!
Açlıktan ve bakımsızlıktan ölüp gitmiş hepsi!
Oysa mesela bizim Darülaceze’de tek bir yaşlı bile yitirmemiş hayatını.
Ne büyük bir dayanışma.
Osmanlı-Rus Harbi’nin arkasından Kafkaslardan, İstanbul’a yaklaşık 400 bin insan göç ediyor, sevgili okur.
Sokaklar evsiz barksız, hasta, kimsesiz insanlarla doluyor.
Ortalık çocuk dilenci kaynıyor.
Cami avlularında yatıyorlar oralardan kopup gelenler.
Cennet mekan, dönemin padişahı II. Abdülhamid’in bir fermanıyla başlıyor her şey.
Osmanlı’da çocuk esirgeme kurumları olan “Darüleytam’ların” kurulmasını da rahmetli sağlıyor zaten.
İstanbul’da, Okmeydanı’nda 30 dönüm arazi ayrılıyor bunun için.
İlk masraflar için 7 bin altın kıymetindeki ayni katkıyla beraber 10 bin altını da nakit olarak bağışlıyor Sultan Abdülhamid, “Darülaceze’nin” yapılabilmesi adına.
İlaveten bir yardım kampanyası başlatılıyor ve 50 bin sarı lira da oradan geliyor.
1895 yılında kurulduğundan bu yana 29 bini çocuk olmak üzere toplam 72 bin insana şefkat yuvası oluyor Darülaceze; din, dil, ırk, sınıf ve cinsiyet ayırımı yapılmaksızın bakıma muhtaç, yaşlı, engelli ve sokağa terkedilmiş kimsesiz insanlara hizmet ediyor.
Sakinlerinin 24 saat bakımı ve sağlık gereksinimlerinin tümünü karşılıyor kurum.
Bahçesinde dünyanın hiçbir ülkesinde rastlanmayan bir tablo mevcut.
Bir camii, kilise ve havra yan yana!
Darülaceze Başkanlığı, özel bütçeye ve tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu.
Hazine’den de hiç para almıyor.
Hayırsever vatandaşların bağışları, sahip olunan gayrimenkullerin kira gelirleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer ilçe belediyelerin tahsil ettikleri Eğlence Vergisi Geliri’nin yüzde 10’uyla sürdürüyor yaşamını.
Daha kuruluş aşamasında müthiş bir yapılanma oluşturulmuş Abdülhamid tarafından.
Cumhuriyet dönemini öveceğiz diye Osmanlı’yı karalamaya çalışanlar biraz açıp okusunlar tarihin gerçek sayfalarını.
Bu gün için çok sevindirici olan bir gelişme var; o da ne biliyor musun sevgili okur?
Bursa’da da Darülaceze benzeri bir kuruluşun filizlenmekte olduğu!
Bursalı Sanayici ve İşadamı Hüseyin Akdemir bir vakıf yapılanması altında dev bir huzurevi kurarak yaşadığı, para kazandığı bu kentte bir iz bırakmaya hazırlanıyor.
Henüz Belediye Başkanı Turgay Erdem’in de bu niyetten haberi yok ancak, O’nun da sevinçle karşılayacağından eminim, Nilüfer’de belediyeye ait 150 dönümlük geniş bir alan keşfetmiş Hüseyin.
Allah’ın emri, peygamberin kavliyle yakında orayı hayırlı bir iş için istemeye gideceğiz Turgay beyden.
Kim bilir, benzer bir uygulamayı İnegöl’de de hayata geçirip, ilçeye bir huzurevi kazandıran Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş da talip olabilir bu işe ve kentimiz için tatlı bir rekabet çıkar ortaya?
Düşünün, çok maksatlı salonları, iş atölyeleri, sağlık ve konaklama tesisleriyle birlikte yeşillendirilmiş 150 dönüm arazide yaşlı ve muhtaçların bakıldığı dev bir tesis ne büyük bir değer katar Bursa’ya!
Hadi Hüseyin, elini çabuk tut Hüseyin, yaşlanıyoruz bak, belki de kalan son zamanlarımızı orada tavla oynayarak geçiririz Hüseyin!
Seviyorum ben bu ülkeyi ve insanlarını ve dahi geçmişini.
Sevmeyenlere inat, çok seviyorum üstelik!