Son aylarda arabadaki radyodan sadece ama sadece Radyo Line dinliyoruz.
Ne ulusal ne de yerel hiçbir kanal Line FM'in verdiği keyfi sunamıyor.
Artık listeleri kim hazırlıyor, kurumun müzik direktörü kimse, müthiş bir iş çıkarıyor 24 saat boyunca.
Henüz tanımadığım o kişiyi kutluyorum.
Farkında mısınız, radyolar çekip gitti hayatımızdan?
Bir zamanlar kulağımızın dibinden ayırmadığımız, evde, işyerinde hatta tuvalette bile kulak kabarttığımız yayınlar yerlerini cep telefonlarına ve sosyal medyaya bıraktı.
Daha da eskiden Keles'te, anne annemin kurduğu has yünden yer yatağında uyumadan önce misafir odasında, o pilli, transistörlü küçücük radyodan tam iki saat boyunca dinlediğim "Gecenin İçinden" programının verdiği keyifli anılar hala belleğimi süslüyor.
"Arkası yarınların" uyandırdığı merakın tadı hiçbir yerde yok artık.
Yine farkında mısınız, gazetelerden "karikatür" olgusu da kaybolup gitti.
En son Olay'da Zeki Bulut'un sürdürmeye çalıştığı çizgi sanatının üzerini birileri sessizce kapatıverdi.
Oysa, ta ilkel komünal dönemden beri yaşayan, mağara duvarlarına resmedilen görüntülerle başlayan bir meslekti karikatüristlik...
İşin bir diğer hazin yanıysa artık günlük gazetelerin de yavaş yavaş yok olmaya başlaması!
İnsanlar haberleri ellerindeki telefon ya da bilgisayarlardan alıyorlar çoğunlukla.
Bayiye gidip gazete isteyen kişi sayısı çok düştü.
Hem zaten tüm yayın organları dijital alt yapılarını çoktan hazırladılar.
Hoş, gazetelerin bu hale düşmesinde en büyük kabahat yine kendilerinin aslında!
Birincisi, özgün ve nitelikli haber üretemiyorlar.
Her biri belediyelerin haber bülteni sanki!
Her gün ajanslardan alınan haberleri kopyalayıp yapıştırmak oldu gazeteciliğin adı!
Özellikle yerel ölçekte söylüyorum, ikincisi "insana yatırım" yapmıyorlar!
Çalıştırdığı kişilere devletin mecbur kıldığı asgari ücreti bile vermeyen merdiven altı gazeteler var Bursa'da!
İşte bu yüzden de herkes kendine ek bir iş ya da güvenip, sırtını yaslayabileceği sponsor bulma derdinde!
Bir dönem Avrupa'da nasıl ressamlar ve klasik müzik bestecileri kim aristokratlar tarafından himaye edilip desteklenmişse, günümüzde gazeteciler de aynı pozisyona geldiler!
Artık kınayamıyorum çünkü, herkesin akşama ekmek götürmesi gereken bir evi ve çoluk çocuğu var!
Ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler bir vakitler Bursa'ya geldiğinde BUFSAD kursiyeri bir grup genç insan etrafını sarmış, "İyi fotoğraf çekmenin sırrı nedir hocam" diye sormuşlardı kendisine?
"Izdırap çekmeyin, fotoğraf çekin yeter evladım" cevabını vermişti Güler, hiç unutmam!
Kısa yoldan bir Ara Güler olunmaz!
Bizim necip milletimizin bir ferdi diyelim ki şiir okumayı seviyor, bir süre sonra kendini şair zannetmeye başlıyor!
Kitap okumayı seviyor, ardından kendisini Dostoyevski olarak görüyor.
Hatta biraz daha ileri gidelim, bu gün İsrail'de, adına "Kudüs Sendromu" denilen bir hastalığı tedavi etmek için açılmış bir klinik var biliyor musunuz?
Bu hastalığa orada en az 15 gün kalanlar yakalanıyormuş.
Her adımda bir peygamber mezarı, her adımda kutsal kabul edilen yapı veya alanlar var eski şehirde.
Üstelik son üç din için de geçerli bu durum.
Bırakın kendini şair ya da yazar sanmayı, bu yoğun mistik atmosfer nedeniyle insanlar bir süre sonra kendilerini peygamber zannetmeye başlıyorlarmış orada!..
Kudüs Sendromu işte bu!
Açıyorsun gazeteleri, şeyin sallasan (bastonunu) her yer yazar kardeşim, her yer yazar kaynıyor.
Bırakın para ödemeyi, yazanlar üstüne neredeyse öpücük verecekler gazete sahibine!
Ee vatandaş da haklı olarak itibar etmiyor günlük yayın organlarına, Life Bursa gibi takip ettiği İnternet sitelerinden alıyor haberleri.
Bursa'da politika kulisi yazanların şeyhi bir isim var; o da Olay Gazetesi Muharriri Ahmet Emin Yılmaz'dan başkası değil!
Bundan uzun yıllar önce "Politika Kazanı" isimli köşesiyle kentimizde bu alanı açan kişidir Ahmet Emin Yılmaz.
O'nun sayesinde daha sonra diğer gazeteler de politik içerik üreten insanları istihdam etmeye başlamışlar, gazetecilere yeni bir ekmek kapısı açılmıştır.
Bu gün hala en büyüğünden küçüğüne siyasi parti yöneticileri, derneklerden tutun da meslek örgütü temsilcilerine dek herkes düzenli olarak tavaf eder Ahmet abinin odasını.
Herkes az ya da çok, köşesinde mutlaka yer bulur.
Ben her kesimin gönlünü hoş etmeyi başaran böyle başka birini daha tanımadım!
Nadiren de olsa arada bir yazılarımın içinde dürterim Ahmet abiyi!
Asla kırılmaz, darılmaz, gönül koymaz...
Üstelik ne vakit sıkıntılı bir günüm olsa mutlaka arayıp üzüntüsünü bildirir.
Soy isimlerimiz aynı olmasına rağmen yakın akraba değiliz ancak, Keles bölgesinde doğan herkes birbiriyle atadan dededen mutlaka hısımdır aslında.
Sözü nereden Ahmet Emin Yılmaz'a getirdim biliyor musunuz?
Eski gazetecilik kültürünün yaşayan az sayıda kalmış mensubundan biridir de onun için...
Rahmetli Kahraman Atılgan, Ahmet abinin mesleki gelişimine katkıda bulunmuş önemli insanların arasındaydı.
Yaşlandı, artık yazamaz oldu bir süre sonra.
Allah'ı var, buna rağmen Cavit Çağlar da O'nu işten çıkarmadı!
Ahmet Emin Yılmaz son yıllarında ne yaptı biliyor musunuz?
Kendininkilerin haricinde her gün Kahraman Atılgan için de bir yazı kaleme aldı!
Bu gün bu vefayı gösterecek Bursa'da başka da bir isim daha yoktur!
Olgunluğun, olmuşluğun, oturmuşluğun, efendiliğin, vefanın ve bu mesleğin timsalidir Ahmet Emin Yılmaz.
Kavgayı, gürültüyü hiç sevmez ve bilmez de...
Patron zoruyla paça kasnak giriştiği bir iki künde denemesi olsa da bu durum O'nun kişiliğine asla uygun değildir!
Bursa basınında artık nesli tükenmekte olan Mohikanların sonuncusudur Ahmet abi.
Sağlıklı uzun bir ömür diliyorum.
Dostlukla...