Yazarlar

Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki dangalak

post-img
Bursa Hakimiyet Gazetesi’ndeki işinden kovmuşlardı bunu.   Üstelik de öyle yazıları, düşünceleri nedeniyle filan değil; basbayağı işini iyi yapamadığı, mesleğini beceremediği için kovmuşlardı.   Kültürpark’taki Çağdaş Gazeteciler Derneği Lokali’nde ucuz bira içip duruyordu o yıllarda işsiz vaziyette ortalıkta boş beleş gezinip  dururken.   Artık kimin tavassutuyla oldu bilinmez, dönemin  başkanı Hilmi Şensoy Osmangazi Belediyesi’ne basın müşaviri olarak işe aldı onu.   Artık her ay işi ve maaşı garantiydi.   Azıcık biti kanlanınca, belediyenin yaşı biraz geçkince olan hukuk müşaviriyle flört etmeye başladı.   İyi bir yatırımdı onun için.   Mahkemeler, açılan davaları belediyeler kazandığı vakit karşı taraftan “kurum avukatı” için de vekalet ücreti alınmasına hükmediyorlardı.   Ancak hiçbir belediye o yıllarda bu paraları bünyesinde çalıştırdıkları avukatlara ödemiyor, onlara ayrıca aylık yüksek miktarlarda maaş verdikleri için de vekalet bedellerini doğrudan kendi kasalarına aktarıyorlardı.   Çok büyük rakamlar topluyordu bu bedeller.   Artık hangi başkanı kim, nasıl ve ne zaman ikna ettiyse sadece Osmangazi Belediyesi istisnaydı.   Belediyenin tek avukatı olan ve dahi oraya başka bir hukukçu daha  alınmasının önünde duran Semra hem maaşını alıyordu, hem de her ay milyarlarca lira para tutan ücret-i vekaletletleri!   Bu durum uzun yıllar boyunca böyle sürüp gitti.   Bu gün Bursa’nın en zengin avukatları arasındadır Semra.   Evlendiler.   Gitti Hilmi, geldi Recep.   Peki, az sonra sözünü edeceğim dangalağın akıbeti ne olacaktı acep?   Bir zamanların solcusu, çağdaş gazetecisi artık biralarını umuma açık yerlerde içemiyor, eski derneğinin önünden bile geçemiyordu ancak, artık nasıl yapıyor, nasıl ediyordu bilinmez, zaman içinde kendisini yeni Başkan Recep Altepe’ye sevdirmeyi de başarıyordu.   Altepe Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı olunca ekibiyle birlikte bu ikiliyi de alıp götürdü oraya.   Birine kurumun “hukuk”, diğerine de “basın” işlerini emanet etti.   Semra mesleğinde başarılıdır, beğenirim, Bursa’da imar ve belediye mevzuatıyla ilgili en derin bilgiye sahip avukat odur.   Fakat beriki öyle mi ya?   Hala Kültürpark’ta bıraktığım yerde duruyormuş meğerse, yeni ortaya çıktı!   Geçen onca süre içerisinde insan hiç olmazsa bir-iki bir şey, azıcık  usul, izan öğrenir bari.   Bir izahat metni hangi üslup dairesinde yazılır, kime hangi tarzda ne kadar çakılır bunları beller?   Güya Recep Altepe’ye kahramanlık ve yine şirinlik yapacak ya…   Geçen gün yayımlanan bir yazım üzerine “açıklama metni” göndermiş bu kişi yazarınıza.   Akılsız ve düşüncesizce yani dangalakça kaleme alınan o metinde, okunan yazının zerre kadar anlaşılmadığı da çıkıyor ortaya.   Hadi gelin, hemen sizlerle de paylaşmaya başlayayım:   “Sayın Mehmet Ali Yılmaz Yeni Marmara Gazetesi   15-08-2016 tarihli “Bursa’daki sakıncalılar listesi güncellendi ve rakam 2 bin 500’den, 6 bin 686’ya çıktı” başlıklı Yeni Marmara’daki köşenizde yer alan yorum ve değerlendirmelerin bir kısmı doğruyu yansıtmamakta ve hatta belediyemiz bünyesindeki kişi ve kurumları töhmet altında bırakmaktadır. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini sağlamak üzere konuyla ilgili olarak aşağıdaki hususlara açıklık getirme ihtiyacı duyulmuştur…”   Gönderilen yazıda isim yok.   En altta “Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü” ifadesi ve üzerinde de isimsiz bir imza yer almakta.   Bir kere “usul hatası” buradan başlıyor.   Benim muhatabım, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe.   Metni basın bürosu hazırlasa bile “imza” bizzat Altepe’nin kendisine ait olmalı, başkasına değil!   Bundan böyle bu hususa özellikle dikkat edile!..   “…Bursa Büyükşehir Belediyemizin başta Balkanlar ve Kafkaslar olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde temsil edilmesi sosyal ve kültürel sorumluluğun bir gereğidir. Bu görev ve sorumluluk Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği görev ve talimat doğrultusunda Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Altepe tarafından onurla yerine getirilmektedir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan soydaşlarımızın durumu ile yakından ilgilenmek, oradaki insanlarımızın sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yazılı olmayan görevleri arasındadır. Bu bilinçle imkanlar ölçüsünde sadece Türklere değil, tüm Müslümanlara ve İslam coğrafyasına hizmet götürülmeye çalışılmaktadır…”   Bu nasıl bir izahat yahu?..   Bu kadarcık laf üzerine ben oturup koca bir kitap yazarım!   “Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan soydaşlarımızın durumu ile yakından ilgilenmek, oradaki insanlarımızın sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yazılı olmayan görevleri arasındaymış!..”   Belediyeler “illegal” birer örgüt müdür de Saffet, “yazılı olmayan” kurallarla idare edilsinler?   Belediyeler Kanunu, onca tüzük ve mevzuat siz koskoca Bursa Büyükşehir Belediyesini kafanıza göre yönetin diye mi yapıldı sanırsınız?   Sosyal münasebet kur, kurma demiyorum ama mesele “hizmet” olunca senin öncelikli görevin Bursa’ya, Bursalılara yatırım yapmaktır.   Gidip Balkanlara, Kafkaslara çeşme, cami, çarşı ya da hela kurmak, oradaki ecdat yadigarı eserleri ayağa kaldırmak belediyelerin değil, dernek ve vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarının işi olabilir ancak.   Belediye kasasından oralara yaparsan hizmet, ardından gün gelir  burada sana çıkar zimmet!   Hem sonra, “Müslümanlara ve İslam coğrafyasına hizmet götürülmeye çalışılmaktadır” diyorsun…   Hayırdır, Bursa’dan “cihada” mı çıktık gülüm?   Hadi “Diyanet İşleri” desen bir derece tamam da, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin görevleri arasında en baştan beri “İslam coğrafyasına hizmet götürmek” vardı da biz mi farkında değildik acaba?   Diyelim ki öyle, asıl adı “Georgia” olan bir Hristiyan memleketinde yani, Gürcistan’da ne işiniz vardı sizin?   Hadi Batum’a davet üzerine, Bursa’yı temsil için gittiniz diyelim…   Açıklamanda, yazımda sözünü ettiğim “Gülen Cemaatinin orada otel görüntüsü altında yaptırdığı İslami öğrenci yurdundan, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin direkt ya da şirketleri vasıtasıyla, nakdi ya da ayni olarak o yurdun yapımına katkı sağlayıp sağlamadığından” niye hiç bahsetmiyorsun Saffet?   Peki ya belediye şirketleri?   Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı şirketlerin yöneticileri arasında FETÖ’yle bağlantılı kişiler var mıdır acaba sence?   “…İddialara başlık başlık açıklama getirmek gerekirse;”   Başlık başlık açıklama getir bakalım Saffet, görelim nelermiş:   “…Yazılarda sizin de belirttiğiniz üzere Gürcistan’da gerçekleştirilen organizasyonun sahibi Bursa Batum ve Havalisi Yardımlaşma ve dayanışma Derneği’dir. Bu organizasyonla Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin veya belediyeye bağlı kuruluşlardan BURFAŞ’ın doğrudan bir ilişkisi yoktur. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ve BURFAŞ yetkililerinin katılımı ilgili derneğin daveti üzerine olmuştur. Amaç da bölgedeki Türk ve Müslüman kardeşlerimizin yanında olmak, onlara yalnız olmadıklarını hissettirmektir…”   Saffet, beni affet!   Sen de gayet iyi biliyorsun ki durum hiç de öyle değil be gülüm.   Mesela bir Türk ve Müslüman olarak benim de kendimi çok yalnız hissettiğim zamanlar oldu.   Sahillerde enginlere, Bademli’de zenginlere bakıp, evlerin ışıkları bir bir yanarken, nerden aklıma esti kim bilir, gezdim dün gece şehri şöyle bir, eski sokaklar yerli yerinde, dostlar oturmuş Yeşil çay bahçesinde, her yerde huzur, her yerde neşe, bir ben uykusuz, bir ben huzursuz, bir ben çaresiz,  bir ben Recep Altepe’siz!   Öyle isterdim ki Recep Altepe arada bir bana da uğrasın, birlikte bir tavla atalım, Veysel Karani’nin çıplak ayakla yürüdüğü çöller kadar ıssız yalnızlığımı unuttursun bana; yahut bir Tezveren Sultan, Somuncu Baba, Üç Kozlar, Hızır Baba, Üç Hanım Kızlar, Helvacı Bacı, Siğil Dede, Üftade, Okçu Baba, Göbek Atan Dede, Sinirli Nine türbelerini birlikte gezip adak adayaydık bir kere olsun şu fani hayatımızda, üç kulhuvallah bir elham okuyarak,  huşu içinde Bursa sokaklarında dura dura birlikte şöyle bir gezeydik, ne vardı yani!   Ne kadar isterdim Recep Başkan’la Muradiye Camii’nin önündeki bin yıllık servinin altında soluklanıp, Kayhan Camisi’nin karşı köşesindeki arabasında satış yapan “cici bici muhallebiciden” gül şerbetiyle şereflendirildikten sonra üzerine buz rendelenerek sunulan kaselerden birlikte kaşıklamayı.   Ama o buradakiler dururken gidiyor, Üsküp, Makedonya veya Batum’daki Müslüman din kardeşlerine takılıyor.   Suyunu oralardaki çeşmelerden içiyor.   Oysa bilmiyor ki, Uludağ’ın eriyen buzullarından süzülüp gelen Molla Fenari Türbesi’nin yanındaki çeşmenin suyundaki lezzet dünyanın hiçbir yerinde yok!   Haksızlık değil mi bu şimdi?   Buradaki gök yüzündeki yıldızlar kadar yalnız olan Müslüman kardeşlerine tek başlarına olmadıklarını hissettirmek yerine oraya,  yani Gürcistan’a, dünürü ve sözünü ettiğin derneğin başkanı olan “İlhan Arslan’ın” isteği üzerine pek çok iş adamıyla birlikte daha geçenlerde gitti Recep Altepe, bunu biliyorsun değil mi Saffet?!   Ve orada yapılmakta olan İslami öğrenci yurdu için himmet paraları toplandı Gürcistan’da, bunu Allah da biliyor kul da biliyor Saffet, sen de bil artık.   Diğer taraftan…   Saffet, beni yine affet ama…   Bu kadar hiç doğru olmayan, tamamen hayal ürünü uyduruk lafı nasıl da bir araya getirebildin, şaştım kaldım sana doğrusu!..   Demek ki bu da bir yetenek!   “…Söz konusu ülkede verilen iftar yemeklerinin mali muhatabı organizasyona katılan Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’na bağlı işadamlarıdır…”   Kendini yak, onu yak, beni yak, her şeyi yak Saffet!   Yoksa BTSO Başkanı İbrahim Burkay’a FETÖ’cü mü demek istiyorsun sen çaktırmadan?!.   “…Anılan iftar yemekleriyle ilgili olarak Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin veya BURFAŞ’ın hiçbir ödemesi/harcaması yoktur…”   Saffet…   Uğruna açıklama gönderdiğin yazımı bir daha dikkatlice baştan oku istersen gülüm, tekrar bir bak bakalım, ben orada “Gürcistan’daki yemeklerin parasını belediye ödedi” gibi bir laf etmiş miyim?   “…Yazınızda Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin bir akrabasının (Bursa’da) Batumlular Derneği’nde verdiği iftar yemeğinin bedelini BURFAŞ’a ödettiği iddia edilmektedir. Bu iyi niyetten uzak, doğrudan karalama ve çamur atmaya dönük bir iftiradır…”   Saffet, boyunu fersah fersah aşan laflar etmeye başladın bak, hötün orada çok fazla kalkmış senin!..   Üstelik de yazımda sözünü ettiğim kişi “bir akraba” değil, “dünürdür, dünür”, Recep Altepe’nin kızı, dünürün oğlundadır.   “…Asla doğru değildir. BURFAŞ her türlü yerel, ulusal ve uluslararası organizasyonları üstlenebilir ama bunları ücretsiz yapmaz. Belirtilen organizasyonda da verilen hizmetin karşılığı olan fatura BURFAŞ tarafından ilgilisine kesilmiş ve tahsil de edilmiştir…”   Bana yine “hötünü yiyim ayağı” yapma Saffet!   Nerde gönderi ekinde BURFAŞ’ın Batum Derneği’ne kestiği fatura, nerde tahsilat makbuzu, he?   Niye beraberinde ödenti evraklarını da yollamadın?   Hemen pazartesi günü bekliyorum onları da ona göre?   Dünür İlhan Arslan zaten yıllardır ortalıkta gölge belediye başkanı gibi dolaşmakta, sağda solda sürekli hava atmakta…   Memlekette onca yemek sanayi dururken kendi derneğinde verdiği yüzlerce kişilik iftarın yemeklerini onlar yerine BURFAŞ’tan satın alacak, öyle mi?   Hadi kendi kafan basmıyor, karşındakini aptal yerine koymamayı öğren bari hiç olmazsa Saffet!   Bekliyorum faturayla, tahsilat makbuzunu?   Hadi bu yalan, BURFAŞ’ın yıllardan beri  AKP Bursa İl Örgütü’ne onbinlerce kişilik beleş iftar yemekleri verdiği de mi yalan Saffet?   Çıkmadı mı ortaya, yazılmadı mı çarşaf çarşaf Şehir Gazetesi’nde haberleri?   “…Sayın Yılmaz, yazınızın genelinde yer alan bilgi ve yorumlar iyi niyetten de basın meslek ilkelerinden de uzaktır…”   Hadi len!   Senden, senin gibi bir adamdan mı öğreneceğim ben basın meslek ilkelerini dangalak?   Yıllardan beri meslek mi bıraktınız, ilke mi bıraktınız siz ortalıkta?   Büyükşehir Belediyesi’nin “basın bülteni” haline geldi Bursa’daki tüm gazeteler.   Besleme yaptınız, kendinize köle ettiniz bu kentteki tüm medya kuruluşlarını.   Her haberi işinize geldiği gibi servis ettiniz; bu gün Cavit Çağlar yeni bir şirket kursa, sadece Büyükşehir Belediyesi’nden transfer edeceği personelle bir televizyon, bir günlük gazete, bir de haftalık dergi yayınlar.   “BURFAŞ parasını alırmış mış”; açıkla bakiim şirketler ve belediye kasasından bu güne dek milyonlarca lira para akıttığınız medya kuruluşlarını ve nerelere, ne zaman, hangi kriterlere göre ne kadar ödendiğine dair belgeleri?!.   Geçmişte Zaman Gazetesi’ne ne kadar para verdiniz mesela?   Açıklayamazsın, hötün yemez çünkü, boyun kadar konuş Saffet!   Açıklayamayan nah şöyle olsun mu?   Bursa Büyükşehir Belediyesi bu gün neden iflas noktasında, neden borçlarını ödeyemiyor Saffet?   “…Kısa bir araştırmayla doğru bilgilere ulaşmak mümkün iken bu yapılmamış ve karalama yolu seçilmiştir. Bu itibarla konuyla ilgili kişisel ve kurumsal hukuki haklar saklı kalmak kaydıyla, bu açıklamanın köşenizde yer almasını rica ederiz. Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü (İsimsiz ıslak imza)”   Bak Saffet Yılmaz, “hukukunu” yiyem yeter ki sana bi şey olmasın e mi gülüm, hadi bak işine, ense tıraşını görelim?!.   Son olarak:   Osuruktan tayyare, selam söyle o yâre!   Dün yine Soner Yalçın’ın Sözcü Gazetesi’nde, “Cemaat’in damatları” başlıklı son derece ilginç bir yazısı daha vardı.   Şu ifadeler çok dikkat çekiyordu orada:   “Fethullah Gülen yakışıklı-zengin erkek müritlerini güçlü politikacı-asker-zengin ailelere damat yapmayı Adnan (Oktar) Hoca'dan mı öğrendi?   Fethullah Gülen'in müritlerinin evliliklerine çok önem verdiği sır değildi. Kullandığı mürit damatlarla, kız evlerini kontrol altına alıyordu!   Geçenlerde… Melih Gökçek, Bülent Arınç'ın damadı Ekrem Yeter'in “Paralelci” olduğunu söylediğinde yer yerinden oynamıştı!   Damatların aileleri nasıl etkilediği 15 Temmuz darbesinde ortaya çıktı. Hava Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Akın Öztürk, damadı Yarbay Hasan Karakuş tarafından darbeye ikna edilmişti!   Görülüyor ki… Fethullah Gülen mürit damatları kullanarak güçlü politikacı-asker-zengin aileleri kontrol altına almakta hayli başarılı olmuştu!   Acaba…   Fethullah Gülen'in önemli ailelere soktuğu kaç damat müridi var? Hepsi ortaya çıkarılabilir mi?”   Ne diyorduk?   “Dünür” diyorduk, “damat” diyorduk, “servet” diyorduk, “kasa” diyorduk, diyorduk,  “Balkanlar, Kafkaslar, Gürcistan, Batum, İslami öğrenci yurdu, Cemaat” diyorduk.   Daha ne diyelim?   NOT:  Yazıdaki “dangalak” ifadesi Türk Dil Kurumu’nca da tanımlandığı gibi “akılsız, düşüncesiz kimse” anlamında muhatabını eleştirmek için kullanılmıştır ve Türk Ceza Hukuku’nda oluşan mahkeme kararları ve içtihatlara göre hakaret ya da küfür değil, Basın Yasası’nın cevaz verdiği ölçüde “ağır eleştiri” olarak kabul edilip  tanımlanmıştır.   Dilimizde kullanışına bir örnek: "Bu dangalağın hiçbir şeyden haberi yoktu." – Ömer Seyfettin            

Diğer Haberler