Bursa’da, hatta muhtemelen Türkiye’de bendeniz kadar bol soruşturma geçiren, benim kadar çok yargılanan başka bir basın mensubu daha yoktur sanırım!
Yaklaşık 25 yıldan bu yana gide gele artık ikinci işyerim gibi oldu Bursa Adliyesi, hangi köşesinde ne var, hangi odalarda kimler oturuyor neredeyse adım gibi biliyorum artık.
Çok eskiden ben de tırsar, karşılarına geçtiğim vakit bir miktar çekinirdim.
Hele bazıları o kadar sert bakışlıydı ki, Cem Yılmaz’ın Türk ordusundaki paşaları betimlediği gösterisindeki ses tonuyla, eliyle beni işaret ederek yanındaki polislere “Aatın şunu içeriye!” deyivereceklermiş gibi gelirdi!
Geçenlerde bir dostumla birlikte Cumhuriyet Başsavcı vekillerimizden birine “nezaket ziyaretinde” bulunduk.
Bu “nezaket ziyareti” tanımı dilimize nereden, nasıl yerleştiyse artık, “nezaket” yerine “gayr-ı nezaket ziyaretinde” bulun bakalım sıkıysa, adam koskoca savcı, atıverir F Tipi’ne, içeride en az altı yıl yatarsın da tipin kayar vallahi!
Şaka şaka!
Zaten savcılar tutuklamaz insanı, savcıların talebiyle hakimler tutuklama kararı verir.
Başsavcı vekillerimizden Ali Usta Bursa adliyesinde görev yapan pek çok meslektaşı gibi “şeker şerbet misali” tatlı, sohbeti keyifli biridir.
Bir ara bir baktım ki, birlikte kendisini ziyarete gittiğimiz arkadaşım korkudan geriye, oturduğu koltuğun arkasına doğru öylesine kasılıp yaslanmış ki, biraz daha zorlasa bedeni, oturma grubuna bitişik olan duvardan sekreter hanımın bulunduğu yan odaya doğru fırlayıp gidecekti sanki!
Neyse, Ali Bey’in hoş sohbeti ve konukseverliği sonucu nice sonra kendine gelip normalleşebildi arkadaşım, adamın hayatında savcı gördüğü mü var?!.
Oysa ben sık sık oraya gittiğimden tanıdıkça daha çok sevdim Bursa Adliyesi’nde görev yapan bazı Cumhuriyet Savcılarımızı.
Spekülasyona neden olmasın, o yüzden isim vermiyorum, hele hele genellikle basın suçlarına ilişkin dosyaların paylaştırıldığı birkaç genç savcımız var ki orada, inanın “basın özgürlüğünü” kırılgan bir çiçek gibi kollayıp koruyan o verdikleri kararlarını okuyunca her seferinde coşkuyla dolu bir sevinç patlaması yaşıyorum.
“Yaşasın” diyorum kendi kendime, gelen tebligatları okuduktan sonra, “Bursa’da adam gibi Cumhuriyet Savcıları var!..”
Bundan bir süre önce “AKP Bursa Örgütünde indiregandi halleri” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Boru değildi, iktidar partisinin Bursa’daki mensuplarını üstelik de en ağırından eleştirmiştim yine.
İl Başkanı Avukat Cemalettin Torun sütre gerisinde kalmayı tercih etmiş, yazım üzerine Nizamettin oğlu Naciye’den olma İl Başkan Yardımcısı Asım Amil’e hakkımda “sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle hakaret vs.” iddiasıyla suç duyurusunda bulundurtmuştu.
Oysa yazımda dile getirdiğim iddialar çok ciddiydi ve “temiz siyaset” adına en başta Cemalettin Torun’un ortaya çıkarak vaziyete açıklık getirmesi gerekirdi!
Cemallettin Torun, Bursa’da iktidar partisi adına çok ciddi bir sorun!
Soruşturmayı yürüten sayın savcı iddiaları, benim savunmamı ve delilleri inceleyip bir karar vermiş.
Ve bakalım neler demiş, o yazıyla alakalı olarak “hakkımda kovuşturmaya yer olmadığına dair” verdiği kararda:
“SORUŞTURMA EVRAKI İNCELENDİ:
Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa İl Başkan Yardımcısı olan Asım Amil’in 31-05-2016, 07-01-2016 havale tarihli şikayet dilekçesine istinaden 24-05-2016 günü itibariyle yenimarmaragazetesi.com adresli İnternet sitesinde ve takip eden gün aynı gazete nüshasında “AKP Bursa Örgütü’nde indiregandi halleri” başlığıyla yer alan köşe yazısında, Ak Parti Bursa İl Başkanlığında çekilen ve müştekinin de yer aldığı fotoğraf karesine ilişkin olarak;
“…Onun yanında belli ki yine kendisi gibi ömür boyu aşırı ölçüde sık sık testosteron salgılamaktan dolayı artık saçlarını tamamen kaybetmiş, hiç tanımadığım biri oturmuş, başları fazlaca parlayan bu iki şahsı geçip…” diyerek,
Facebook profilinden tahrik amacıyla söz edip, eğitim durumu ve paylaşımlarıyla ilgili alaycı ifadelere yer vererek,
partisinde paraların toplanması görevinde bulunduğunu ve imar tadilatı başvuruları sırasında başvuru sahiplerinden haksız şekilde para alındığını iddia edip,
“…Meğerse Bursa’da AKP’li belediyelerde İl yönetimine indirme yapmadan hiçbir iş geçmezmiş” diyerek,
Nilüfer Belediyesi’nde yaşanan bir imar tadilatına ilişkin olarak,
“…Akıllım, partiye indirmeden, bağış yapmadan, öyle hatırla gönülle olur mu hiç bu işler? Var git adamını bul! İşte o vatandaş da AKP Bursa İl Yönetiminde akçeli işlerden sorumlu bu Asım Amil’i bularak durumu anlatır. Daha sonra Zafer Plaza’da buluşarak ‘sırf partiye yardım olsun’ babından 20 bin Törkiş lirayı Asım Amil’e elden teslim eder adam… Bu parayı indiregandi yapan Asım Amil ardından, ‘sen şimdi buradan doğruca oraya git, hele bir ilçeyi de gör’ der adama…”
diyerek, tamamen gerçek dışı iddialar yoluyla ona hakaret vs. etmekle suçlanan Gazeteci Mehmet Ali Yılmaz ile onun bu yazısına kendi İnternet sitelerinde yer vermekle suçlanan Mustafa Gültekin ve Özlem Yağmur haklarında yürütülen soruşturma kapsamında;
Mustafa Gültekin ve Özlem Yağmur, şikayete konu yazıyı ‘haber değeri taşıdığı için’ sırasıyla rotabursa.com ve lodoshaber.com adresli İnternet sitelerinde ‘Bursa’yı sarsan korkunç iddia’ ve ‘Bursa’yı sarsacak rüşvet iddiası’ başlıklarıyla paylaştıklarını ifade etmişler,
Yazının müellifi Mehmet Ali Yılmaz ise aynen:
‘Ben yaklaşık 25 yıldan bu yana Bursa’da onurum ve şerefimle gazetecilik yapmaktayım.
Okurlarımın da malumu olduğu üzere yazılarımı kendime has esprili, ironik ve eleştirel tarzda kaleme alırım.
Gazeteciliği bir ‘kamu görevi’ olarak görür, yazılarımda sözü geçen kişi ya da kurumlar arasında ayırım yapmadan yergi ya da övgü görevimi yerine getiririm.
Şikayetçi olan kişi mevcut iktidar partisinde İl başkan yardımcısı olarak görev yapmakta ve eleştiriye muhtaç durumda bulunmaktadır.
Esasen bu şikayeti AKP Bursa İl Başkanı Avukat Cemalettin Torun’un yapmayıp, yardımcısı Asım Amil’e yaptırmış olması da manidardır ve vaziyeti kurtarma girişiminden ibarettir.
Asım Amil dışında yazıda sözü geçen diğer siyasi kişilerin şikayetçi olmamaları durumunu Sayın Cumhuriyet Savcısının dikkat ve değerlendirmesine sunuyorum.
Diğer taraftan yazıda adı geçen Bakan Faruk Çelik’in yeğeni Şener Güngör’ün eğer, savcılık makamı uygun görürse dinlenilmesini talep ederim. Telefon numarası 0 532 ….’dir.
Diğer taraftan yazımda sözünü ettiğim konuların daha önce benimle aynı anda kendisine de ulaşan Bursa Şehir Gazetesi’nin sahibi Nezir Asaroğlu’nun da dinlenilmesini arz ve talep ederim. Telefon numarası 0 532 ….’dir.
Müştekinin şikayet dilekçesinde bahisle;
“…Ömür boyu aşırı ölçüde sık sık testosteron salgılamaktan dolayı artık saçlarını tamamen kaybetmiş hiç tanımadığım biri oturmuş” şeklindeki ifadem asla suç değildir.
Nitekim benim de saçlarım önemli ölçüde dökülmüş olup, yazılarımda bunu zaman zaman espri ve ironi malzemesi yaparım.
Diğer taraftan “testosteron” bir “erkeklik” hormonudur.
Bu hormonu aşırı ölçüde salgılayan erkeklerde saç dökülmelerinin aşırı ölçüde gerçekleştiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Kullandığım ifade suç teşkil etmez.
Ben, yazımda alındığı iddia ve ifade edilen ‘paraların rüşvet amacıyla’ değil, ‘partiye bağış alınmak maksadıyla’ talep edildiğini açık açık, vurgulayarak yazdım. Benim haricimde kullanılan ifadeler beni bağlamaz. Başvuru sahiplerinden haksız para alındığına dair iddialar, az önce belirttiğim gibi, başvuru sahipleri tarafından da yalanlanmamıştır.
Siyaset mekanizmasının içine eğer akçeli işler ve para girerse, bunları araştırıp yayınlamak bir gazetecilik görevidir.
Yazımda sözünü ettiğim plan tadilatı Nilüfer Belediye Meclisi’nde AKP’li üyelerin de onay ve kararlarıyla kabul edilmiş, ancak daha sonra AKP’li bir üye daha önce kendisinin de ‘evet’ dediği karara itiraz etmiştir.
Asıl müşteki ve birlikte siyaset yaptığı arkadaşları bu davranışlarıyla kendilerini ve siyaset yaptıkları partilerini kamuoyunun gözünde itibarsızlaştırmışlardır.
“İndiregandi” ifadesini kullanmak da suç değildir.
Bağış olarak da olsa, yüklü miktarda bir paranın alındığını ifade eder ve müşteki bu durumu yalanlayamamaktadır.
Yazımın hiçbir yerinde iftira ya da hakaret içeren ifadeler yoktur.
Tam aksine, ince ince araştırılıp tetkik edilmiş bir gazetecilik çalışmasıdır.
Benim yazımı konu edip, kendi yayın organlarında paylaşan diğer meslektaşlarımın, olayın gelişimi dikkate alındığında, yaşananlar ‘bir siyasi partiye bağış alınması hadisesi’ gibi görünse de, bu durumu ‘vatandaştan haksız yere para talep edilmesi’ şeklinde değerlendirmede bulunmaları son derece doğaldır.
Kaleme aldığım yazıda konu ettiklerim gerçek ve günceldir.
Kamunun ilgi ve yararı, açıklanış şekliyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunmaktadır.
Yeterli bir somut-temel-gerçek zemine dayanmaktadır.
Habercilik faaliyetine özgü görünür gerçeklik ilkesine sahiptir.
Diğer taraftan Bursa Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Rüstem Aşkın, yine Yeni Marmara Gazetesi’nde kaleme aldığım ‘Bursa sağlık sisteminde tarikat, cemaat ve menfaat sarmalı’ başlıklı yazım için Bursa 3’ncü Sulh Ceza Hakimliği’ne tekzip talebinde bulunmuş, Hakim Sayın Mehmet Özyalçın ise bu talebi reddetmiştir.
Sayın hakimin kararındaki ‘basın özgürlüğüne’ dair ifadeleri delil olarak savcılık makamınızın takdirlerine sunuyorum. (EK-1)
Yine diğer taraftan devamla, sözünü ettiğim Bursa 3’ncü Sulh Ceza Hakimliği’nin verdiği karara, Bursa 4’ncü Sulh Ceza Hakimliği’ne müracaat ederek itirazda bulunmuş, mahkemenin Sayın Hakimi Özcan Kuşatan da bu talebi reddetmiştir.
Sayın hakimin verdiği gerekçeli kararda yer alan ‘basın özgürlüğüne’ dair hususları da görüş, takdir ve değerlendirmelerinize sunuyorum. (EK-2)
Bundan sonra da görevimi basın yasalarının ve ilgili mevzuatın cevaz verdiği biçimde, özgür bir şekilde yapmaya devam edebilmem için ilgili şikayet hakkında ‘takipsizlik’ kararı verilmesini saygıyla arz ve talep ederim.
Uzlaşmayı kabul etmiyorum. Diyeceklerim bundan ibarettir” diyerek, atılı suçu kabule yanaşmamıştır.
Toplanan delillere ve tüm evrak kapsamına göre, Yargıtay’ca da benimsenen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları doğrultusunda ve özellikle,
“Gazeteci gerek kendi becerileriyle ulaşabildiği, gerekse kamu oyunda açıkça tartışılan hadiseler hakkında ‘ispat yükümlülüğü’ altında değildir.
Gazeteci ‘iddia sahibi’ değil, iddiaları dillendiren konumundadır.
“Gazeteci, bu yorumları gerekirse provakatif nitelikte, sert ifadeler ile de aktarabilir ve siyasetçi bunu kabullenmek zorundadır” şeklindeki kabulden hareketle,
şikayete konu yazının, halkın gözcüsü rolünün bir parçası olarak başka kişilerin ortaya attığı hikaye veya söylenti veya kamunun düşüncesini, tamamen asılsız olmamaları kaydıyla bildirmesine müsaade edilen ve bir derece abartı ve tahrike cevaz veren basının haber verme, eleştirme ve değerlendirme özgürlüğü kapsamında kaldığı düşünülmekle, Mehmet Ali Yılmaz, Mustafa Gültekin ve Özlem Yağmur haklarında ‘hakaret’ vs. suçundan kovuşturmaya yer olmadığına,
kararın birer suretinin tebellüğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Bursa Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz etmekte serbest olan Asım Amil ile ifadeleri alınan Mehmet Ali Yılmaz, Mustafa Gültekin ve Özlem Yağmur’a tebliğine, CMK’nın 172 vd. maddeleri gereğince karar verildi. 29-06-2016
Cumhuriyet Savcısı “
Muhteşem!..
Bir hukuk adamı mevcut iktidardan gelebilecek her türlü olumsuz etkiyi göz ardı ederek, tamamen tarafsız ve özgür biçimde, basın hürriyetini de koruyarak ancak böylesi mükemmellikte bir karar verebilir.
Sayın Cumhuriyet Savcısı’na çok teşekkür ediyorum.
Yine ‘hukuk fakültelerinde’ okutulacak kadar güzel ve özel bir gerekçe ve karar çıkmış ortaya.
Yeni nesil gazeteciler bu tür kararları dikkatle takip ederek arşivlesinler.
Peki, sözünü ettiğim yazıyla ilgili olarak yazarınızı AKP Bursa İl Başkan Yardımcısı Asım Amil şikayet etti etmesine de, Nilüfer İlçe Başkanı Celil Çolak boş mu durdu dersiniz?
Bakalım, bir diğer Cumhuriyet Savcımız da Celil Çolak ve yardımcısının şikayetine dair neler söyleyip, nasıl bir karar vermiş Bursa Adliyesi’nde?
Onu da yarın paylaşayım.