Şimdii…
Bilmem söylemeye gerek var mı?
Biliyorsunuz, bu Amerika Birleşik Devletleri dünyanın en büyük eşkıyasıdır.
Eşkıya ne yapar?
Çöker!
Nerede birikmiş servet görürse çöker ve kaba kuvvetle söker alır.
Mesela Saddam’a çöker.
O güne dek biriktirdiği tüm altınlara, dünyanın çeşitli yerlerindeki tüm banka hesaplarına el koyar.
Sadece el koymakla da kalmaz, ileride hak iddia edebilecek çoluk çocuk, torun tombalak ne varsa tümünü öldürür, yok eder.
Mesela Kaddafi’ye çöker.
Sadece çökmekle, milyarlarca petro dolara el koymakla da kalmaz, linç ettirir adamı, soyunu, sopunu kurutur.
İran şahı Rıza Pehlevi’ye karşı Humeyni’yi destekleyip koruyan kimdi?
Amerika.
Amerika’nın isteğiyle Bursa’da da İpekçilik yokuşundaki evde uzun süre kaldı İran İslam Devleti’nin lideri Ayetullah Humeyni.
Sonra Şah’a da çöktü Sam Amca, malı mülkü, ne varsa el koydu.
Çoluğunun çocuğunun canına da “ileride hak iddia etmeyeceklerine dair söz alınca” ilişmekten vazgeçti.
Ardından, kontrol edebileceğini düşündüğü Humeyni’yi törenle İran’ın başına koydu Amerika.
Ne yaptı Ayetullah Humeyni?
Hey gidi Humeyni hey!
Devlet yapısına egemen olduğu gün yanlarına tek bir kağıt parçası bile almalarına müsaade etmeksizin tüm Amerikan sefaretini bir gecede ülkelerine paketledi!
Dünyada kolay değildir öyle Amerika’ya kafa tutmak.
Hele hele Sam Amcaya direnip de İsrail’i karşına almak!
Tarihin kadim devletlerinden biri olan Persleri son bin yılda Türklerden başka kimse durduramamıştı.
Osmanlı’yı da “dönmeler” vasıtasıyla kontrol altına alabilen batı, Troya’nın ötesinde, Kudüs’ten önceki son engel olan İran’ı tutabilmek için Irak’la yani, Saddam’la uzun süre savaştırdı onları.
Yıllar yılı Humeyni ve ardıllarıyla başa çıkamayınca geriye tek bir çözüm kalıyordu o da güçsüzleştirmek, zayıf düşürmekti bünyeyi.
İşte bunun için de “ambargo” uyguladı ve uygulattı İran’a bu çağın en büyük haydudu Amerika Birleşik Devletleri.
“Ambargoya karşı çıkmak”, Amerika’ya karşı çıkmaktı; bu da yeni bir hedef haline getiriyordu İran’a ilaç, hammadde ya da sair malları satanları.
Antibiyotik yokluğundan ölen bebekler Sam Amcanın umurunda bile değildi; O’nun derdi İran’ın zenginliklerini ele geçirmekti hepsi o kadar!
Biliyor musunuz, İran’ın nüfusunun hemen hemen yarısı Türk’tür ve hepsi de son derece yahşi insanlardır Türkiye’ye çok sıcak bakan.
Amma velakin gelin görün ki tarih boyunca “mezhep ayrılığından dolayı” bu akrabalarımızla aramızdaki rabıta hep koparılmak istenmiştir birileri tarafından.
İran yönetiminin ambargoyu delip dışarıdan ihtiyaç malzemelerini temin etmek için “dövize”ihtiyacı vardı.
İşte bunun için de Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejat döneminde Rıza Sarraf’ın yakın arkadaşı, Tahran doğumlu Babek Zencani’yi kullandı devlet.
Zencani bir “projeydi” İran için; bakmayın siz yargılandığına, idama mahkum edildiğine filan, hepsi bir tiyatro, dünyaya karşı bir gösteriden ibaret!
Zencani’yi güya yargılıyorsun da ona yol veren Ahmedinejat’a niye dokunmuyorsun?
Hepsi Amerika’ya karşı bir oyun!
Sonra…
Petrolünü satmaya ihtiyacı vardı İran’ın.
Ve elbette bunun karşılığında da dünyanın her yerinde geçerli olan “altın” istiyordu hazinesini güçlendirmek için.
Ambargonun delik deşik edildiğini fark eden Amerika ve uydusu Avrupa Birliği 2013 yılında Zencani’nin yurt dışındaki hesaplarını dondurup el koyunca, İran’a olan döviz akışı da kesilmiş ve bu kez mecburen “altına” yönelmek zorunda kalmıştı merkezi hükümet.
Bu kez de devreye Rıza Sarraf sokuldu.
Sarraf’ın şirketlerinin Babek Zencani’nin şirketlerine hem döviz hem de altın aktardığı bir vakıa.
Peki İran’ın nefes almasını sağlayan, petrolünü dünyaya satıp, karşılığında döviz ya da altın almasına yardımcı olan kimdi?
“Türkiye.”
Bunu öğrenince “ayar” olan, Sarraf’ı tutuklayıp yargılamaya kalkan?
“Amerika.”
Yapılan alışverişten kârlı çıkan, milyarlarca lirayı hazinesine katan?
“Türkiye.”
Bal tutan parmağını yalarmış elbette.
Toplam 8 buçuk milyar dolar da Türkiye’de birilerinin cebine gitmiş.
Valla size bir şey söyleyeyim mi?
Ohh! Yarasın!
Afiyet şeker olsun!
Amerika’ya, emperyalizme böylesine karşı durup, ona rağmen İran’a uygulanan ambargoyu delen yiğitlere can olsun, kan olsun!
Pekii…
Parmakta kalan bal sadece Türk tarafında mı sanırsınız?
İran Eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejat basından gizli gizli sık sık Türkiye’ye, özellikle de Bursa’ya niye gelir bilir misiniz?
Mail yollasa takipte, telefon etse dinleniyor…
Arada bir kalkıp varmak gerek.
Diyor ki kuşlar yazarınıza:
“Bursa’da, İran sermayesini yönetip kontrol eden bir grup var.”
-Eee?
“Ahmedinejat ve yeğenleri yatırımlarının bir kısmını Bursa’da bazı fabrikalar ve büyük arazilere yönlendirmiş durumda.”
-Eee?
“Bu büyük arazilerin satın alınıp yeri geldiğinde de büyük kârlarla satılmasına kim aracılık ediyor biliyor musun?..”
-Kim?
“’Hacı Yatmaz’ lakaplı Bursalı Emlakçı Hacı Fuat Alagöz!..”
-Vayy!