Sekreterden gelen “Cavit bey burada; sizi bekliyor” mesajını alıp da üst kata, Engin Özpınar’ın odasına doğru yöneldiğimde Olay Gazetesi’nin tüm yönetici ve yazarlarının yerlerini çoktan aldıklarını bilemezdim.
Patrona “Hoşgeldiniz” deyip, elini de sıktıktan sonra benim için boş bırakılan bir sandalyeye oturup, meselenin ne olduğunu anlamak için sessizce beklemeye koyuldum.
Adnan Baştopçu’nun elindeki bir tükenmez kalemi sürekli sağ elinin orta parmağıyla ittirip, ters takla attırarak baş parmağına düşürüp durmasından başka hiçbir hareket yoktu içeridekilerde.
Herkes Cavit Çağlar’ın ağzına bakıyordu “acaba ne söyleyecek” diye?
Malum, Çağlar manevi babası Süleyman Demirel’le birlikte Doğruyol Partisi’nde politika yapıyordu ve Bursa’da O’nun bilgisi, onayı dışında yaprak kımıldayamazdı.
Siyasette fırtına misali esen zıpkın gibi genç bir insanın yıldızının daha da parladığı dönemlerdi o sıralar.
Doğruyol Partisi’nin Bursa İl başkanlarından biri azmi ve çalışkanlığı sayesinde kendisini partililerine çok sevdirmiş, eskilerin pabucu artık dama atılıvermişti artık.
Artık ne yaptı, ne etti, Cavit Çağlar’ın damarına nerede nasıl bastıysa, patron öfkeden kuduruyordu adeta o gün!
“Yazın bunu” dedi ortaya karışık; “aleyhinde ne varsa bulun ve yazın”!..
O günkü yazı konusunu bilmem kaçıncı kezdir “Kemal Tipioğlu’yla” kurtaran Adnan Baştopçu “Şimdi s..tık” diye düşünürken elindeki kalemi yere düşürüverdi.
Herkes gerekli mesajı almıştı.
Ertesi gün Olay Gazetesi’nin manşetinde “o siyasetçi” vardı.
Yapılan haberle yerden yere vuruluyor, milletin gözünde küçük düşürülmeye çalışılıyordu.
Köşe yazarlarının hepsinin konusu silme o adamdı!
Bir günde ortak fikir sahibi olan Olay’ın yazar kadrosu hep bir ağızdan bağırıyor, Bremen Mızıkacıları gibi O’nun aleyhine yaygara yapıyorlardı.
İşte ertesi gün gazetede bir tek kişinin yazı konusu farklıydı!
Hadi bilin bakalım bu yazar kimdi?
O gün üstelik de milletin yazdıklarıyla taban tabana zıt bir makale kaleme almıştım.
Yazı konum, “gazetede herkesin kötülediği o adamın ne kadar iyi ve başarılı bir politikacı olduğuydu”!..
İnanmayan Yüksel Baysal’a sorabilir.
Yüksel yıllarca gezdiği her yerde anlattı durdu bu durumu.
Allah’ı var; işten çıkarmadı Cavit Çağlar beni, güldü geçti.
Peki bu durum Çağlar’ın, sahibi olduğu Olay Gazetesi’ni içindekilerle birlikte bir silah gibi baskı ve tehdit unsuru olarak kullandığı gerçeğini değiştirir mi?
Yine siyaset defterinden bir sayfa:
Doğruyol Partisi Bursa İl Kongresi yapılacak.
Mehmet Gazioğlu ve Hüseyin Çiftliklioğlu aday.
Cavit Çağlar aklınca kafaya koymuş, “Dağlıyı” seçtirmeyecek!
Gazioğlu hayatı boyunca hiç kimseden çekinmemiş ve daima başı dik gezmiş bir insandır.
Kongreden kısa bir süre önce Dünya Güzeli Kel Bülent’in (Aydemir) davetiyle İstanbul’da bir eğlence mekanına birlikte yemeğe giderler.
Amaçları hem kafayı dağıtmak, hem de sohbet etmektir.
Bülent biraz da muhabbet olsun diye o sıralar pek popüler olan Dansöz Şıvga’yı ve bir sanatçı arkadaşını da davet eder masaya.
Derken bir flash patlar üzerlerine doğru arka arkaya.
Fotoğrafları çeken kişi hemen de sıvışır mekandan.
İstanbul gazetelerinden birinde çalışan bir magazin muhabirinin çektiği bu fotoğraflardan Cavit Çağlar’ın haberi olur.
Ve kongre günü yayımlanan Olay Gazetesi’nin Çekirge ekinin manşetinde bu kareler vardır!
Çok çirkin ve bel altı bir vuruştur bu!
Atatürk Spor Salonu’nda gazeteyi fazla bastırıp bedava dağıttıran da Çağlar’ın bizzat kendisidir!
Amaç eski bakan Mehmet Gazioğlu’nu milletin gözünde “alemci” yapıp, küçük düşürmektir.
Oysa kendisi de dahil, Doğruyolcular’ın hemen hepsi severdi yaşamayı!
Çağlar’ın Olay Gazetesi’ni milletin kafasında kılıç gibi salladığına dair örnekler pek çok.
Hadi birini daha paylaşıp, asıl mevzuya doğru yol alalım:
NTV’yi kurup, üzerine bir de banka satın alan Cavit Çağlar artık İstanbul dükalığında lordluğa soyunmak istemektedir.
Mehmet Emin Karamehmet’le anlaşırlar, birbirlerine vereceklerdir!
Sahibi oldukları bankalardan milletin parasını boşaltıp cebe atmayı kafaya koyan bu ikili, çalışanlarının üzerine kurdukları paravan tabela şirketlerine yüzmilyonlarca dolar karşılıklı bedava kredi verirler.
Bu eylemin adı tarihe “hortumculuk” olarak geçecek, indirilen paraları da devlet yani, millet ödeyecektir.
Sonra biliyorsunuz, “bari indirdiklerinden en azından bir kısmını tahsil edelim” diye düşünen devlet erkanı Çağlar’ın sahibi olduğu tüm varlıklara el koyar ve işletilip satılması için TMSF’ye devreder.
Bu mülklerden biri de Bursa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki eski Halıfleks arazisidir.
TMSF’nin satılığa çıkardığı bu tapuyu Bursalı İşadamı Faik Çelik anımsadığım kadarıyla 20 milyon dolar verip satın alır.
Ve satıştan sonra telefonda karşısındaki kişi Cavit Çağlar’dan başkası değildir.
Faik Çelik’ten ilave olarak bir 5 milyon dolar da kendine istemektedir Cavit Çağlar!
Bankalardan aldıkları yetmemiş, hala akıllanmamış, TMSF’nin müşterilerine de çökerek racon kesmektedir alemde!
Faik Çelik “Bana ne kardeşim” der, “ben fazla fazla bedelini ödeyip aldım fabrikayı. Üstüne bir de sana niye para vereyim”?
“Peki” der Çağlar ve telefonu kapatır.
Aradan kısa bir süre geçtikten sonra Olay Gazetesi’nin birinci sayfasında eski bir vakanın haberi çıkar.
Faik Çelik’in sahibi olduğu tır filosunun şoförlerinden biri araçta taşımakta olduğu yüklü miktarda eroinle yakalanmıştır.
Faik Çelik’inse bu olayla zerre kadar ilgisi yoktur.
Çalıştığı aracı bu işte kullanan şoför yakalanmış ve adli süreç de başlamıştır zaten.
Olay’daki haberin oluşturduğu algı Çelik’i çok üzer ve sahibi olduğu tüm tırları satarak taşımacılık işinden çekilir!
Çağlar tarafından istenilen parayı verdi mi vermedi mi işte orası bilinmez?
Gazetenin yazarlarından Ahmet abi (Ahmet Emin Yılmaz) geçen hafta meslek hayatında ilk defa bir “fikir” beyan etti; o fikir de kendisinin değil, başkasına aitti zaten!
Sıvacının oğlana açtırılan İnternet sitesinde “Esed’in” yaptığı ve açıkça Şehir Gazetesi’nin sahibi Nezir Asaroğlu’na “kumpas” kurmak niyetiyle organize bir şekilde tasarlandığı aşikar olan zırvanın zırvası yayınları “referans” alan koskoca Olay Gazetesi yazarından, yazıişlerine kadar bir hafta boyunca bu konuyu işledi ve tabiri caizse resmen altına edip sıvadı!
Ahmet abi, seni sever ve sayarım ama hakikaten sen inanıyor musun şu yazdıklarına?
Eğer “inanıyorum” dersen, bundan sonra ben de sadece sana inanacağım söz:
“Olay’ın yayıncılık anlayışında kavga yoktur, habercilik vardır. Hele tehdit şantaj, korkutma gibi anlayış hiç yoktur. Bu nedenle Olay çalışanları kavgadan uzak dururlar, kimseyi tehdit etmezler, şantaj yapmazlar.”
Vallahi sesli güldüm okurken, sandalyeden düşüyordum neredeyse be Ahmet abi!
TMSF’nin, Çağlar’ın elinden alıp Olay’ı yönetmeleri için atadığı ekibin içinde olan Nezir Asaroğlu’nun bu görevi bırakalı 10 yıldan fazla zaman olmuş peki, durup dururken eniştem baldızı niye öptü?
Oraya geleceğiz elbette ama bu senaryonun “esas oğlanı” Faruk Çelik’ten başkası değil bence!
Neymiş efendim, Nezir orada görev yaptığı süre içerisinde kendine şirketten telefon almış…
Olabilir, benim ilk cep telefonumu da Olay aldı!
Üstelik gelen faturaları da kurum öderdi.
Sağolsun Mehmet Ali İnan, hem de Ericson 688 almıştı bana da kullanırken kendimi “Uzay Yolu” dizisindeymiş gibi hissederdim o yıllarda!
Neymiş efendim, TMSF’nin yöneticileri kendilerine takım elbise almışlar…
Olay’dan ayrıldıktan sonra orada yaptığım televizyon programlarında kullanıp da sonrasında bir kere bile giymediğim gömlekleri, kravatları, kıyafetleri vere vere bitiremedim hala!
Merhum Adnan Menderes’e yüklenen “Bebek Davası”, Celal Bayar’a açılan “Köpek Davası” gibi bunlar da yok “telefondu, dondu” diye hedef saptırmaya çalışıyorlar.
Giyilmiş donun davası olmaz!
İşin en komik yanı FETÖ’nün dümeninin Amerika’nın elinde olduğu ortaya çıktıktan sonra bu örgütün en büyük düşmanı haline gelen ve tarafımca yıllar önce “Fetö Avcısı” ünvanı verilen Nezir Asaroğlu’nun “Bursa Basın İmamı” ilan edilmesiydi ki, buna Kadir bile inanmaz!
Adam ölümüne bir Tayyip Erdoğan sevdalısı; çıkardığı gazetenin logosuna Cumhurbaşkanının siluetini koyacak kadar da kendince net ve açık bir insan.
Neymiş?..
Bilmem kaç sene önce Pensilvanya’ya gitmiş.
O dönem gitmeyen siyasetçi, milletvekili, bakan mı kaldı?
Kaldı ki, kendisine yapılan daveti “Gülen’le röportaj yapma kayıt ve şartıyla” kabul ettiğini ve oraya “gazeteci” kimliğiyle gittiğini ben çok iyi biliyorum.
Hakkında FETÖ’cülerin dava üstüne dava açtığı Nezir Asaroğlu’na böylesi bir yaftayı asmak isteyenler şunu çok iyi bilsinler ki, bu çamur döner dolaşır kendilerine yapışır.
Mesela ben “sıvacının oğlanın” Zaman Gazetesi kapatılmasın diye gösteri yapanların arasında ne işi olduğunu hala anlayamadım?
Fotoğrafı da var çünkü.
Belki Esed biliyordur; bir haber yapsa da öğrensek?
Neymiş efendim, Olay Gazetesi’nde görev yaparken Nezir çok para alıyormuş…
Alır…
25-30 milyonluk bir şirketi yönetiyorsa alır.
Aldığı da daha önce kendisiyle aynı görevi yapan kişinin maaşıyla aynı rakam ha!..
Efendim, Nezir Gazetesi’ne reklam alıyormuş…
Cavit Çağlar, Karamehmet’le birlikte milletin yüz milyonlarca dolarını boşaltacak…
Çalışanlarına kurdurduğu tabela şirketlerine oluk oluk para akıtacak…
Olay’ın reklam gelirlerini TMSF’den kaçırmak için yine çalışanlarına BUTTİM’de paravan reklam şirketleri kurduracak…
Nezir Asaroğlu bir yerel gazeteyi yaşatabilmek için sağdan soldan o da faturası karşılığında üç-beş kuruş reklam toplayınca adı “Fetö’cülerden para aldıya” çıkacak öyle mi?!.
Hadi oradan, hadi oradan!
Patron talimat verince hep bir ağızdan yazmaya girişen Olay’ın yazarlarından biri de İhsan Aydın’dı geçen hafta.
Uzun yıllardır gasteciliğin ne olduğunu unutan İhsan, aklınca Nezir’i yererken şöyle saçmalamış sayfasında:
“…Yetmiyor, sözde ‘Reisçi’ edasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu partinin, il, ilçe yöneticilerini, belediye meclis üyelerini, milletvekillerini, bakanlarını yıllardır karalıyor, belediye başkanlarını yıpratıyor, sonunda da AK Parti’den kovuluyor, ihraç ediliyor…”
Sen gasteci misin yoksa, artık borazancı mı oldun İhsan?!.
Üyesi olduğu partinin yöneticilerini eleştirebilen ve bu nedenle de üyelikten çıkarılan bir insan bu devirde sadece ve sadece alnından öpülür!
Benim bildiğim ve gördüğüm, belgelerle de sabit olan Bursa Şehir Gazetesi ve kurucusu Nezir Asaroğlu’nun MİT ve dershane krizleri de dahil, Bursa’da FETÖ’yle mücadelenin öncüsü olduğu gerçeğidir.
Bir sır vereyim mi size?
Tüm bu gelişmelerin perde arkasında yatan sebep, önümüzdeki dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna kimin oturacağı meselesi?
Nasıl başladı hadiseler?
Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın o sıra kullanılmayan Ulucami’de bir televizyon çekimi yapmasıyla!
Hedefte Aktaş vardı.
Perde arkasında birileri O’nu bulabildikleri her fırsatta yıpratabilmek için sürekli bekleme halindeydi.
Geçmişte rahmetli Hikmet Şahin’e yapılanın aynısı uygulanıyordu.
Sıvacının sözlükçü oğlan sokuldu devreye…
“Vay efendim, camiyi stüdyoya çevirdiler” diye yaygara yaptırıldı!
İnternet sitesinin hedefine bu habere tepki koyan Nezir Asaroğlu da girmişti bir dakikada.
Nezir, kendisi hakkında üretilen dedikoduların perde arkasında Faruk Çelik’in olduğunu düşündü.
Faruk Çelik’e “mal varlığının kaynağını” sordu?
Buna yanıt Olay Gazetesi’nden geldi.
TMSF’nin yönettiği dönemden kalan bir takım elbise ve bir de cep telefonu faturası servis edildi siteye Olay’ın muhasebe arşivinden.
Talimatı veren Çağlar’dan başkası olamazdı!
Önce onlar çakacaklar, ardından da Olay devreye sokulacaktı.
Fetö’yle rabıtası fotoğraflarla sabit olanlar hedef saptırmak için Nezir’i sözde “Bursa basın imamı” ilan edip kara çalmaya çalıştılar.
Oysa bu konuda abdestinden hiç şüphesi olmayan yegane adamdı Nezir.
Susmayan, susturulamayan bir gazeteciyi bertaraf edebilmek için tezgahlandı her şey.
Böylece Alinur Aktaş’ın en önemli destekçilerinden biri de engellenmiş olacaktı.
Yalan bilgi ve haberlerle yargıyı harekete geçirebilmekti amaçları.
Bir dahaki dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığına Faruk Çelik ya da O’nun istediği biri gelirse eğer, Cavit Çağlar’ın Korupark’ın hemen karşısına yapmak için can attığı AVM ve konut projesi için yeşil ışık yakılabilecekti.
Faruk Çelik zaten Cavit abisinin her sıkıntısında yanında olmamış mıydı ki sanki?
Bursa’da “basın” filan diye bir şey kalmadı zaten ama Bursalılar bir sınavdan geçiyor.
Bu oyunda kimin nerede durduğu çok önemli.
Ben haklı ve mağdurun yanındayım.
Bu kentin Nezir Asaroğlu’na ihtiyacı var.