Yazarlar

Bursa’nın paçalarından kültür-sanat ve tarih akar inan olsun!

post-img
Bizim Hamza (Eren) organik yımırta ve gurbağa bacağı üreteceği çiftlikteki tesisin ruhsatını aradan aylar geçmesine rağmen bürokrasinin ağır işleyişi nedeniyle hala alamadı biliyor musunuz?.. Dolanıp duruyor elindeki kağıtları onaylatabilmek için orada burada. Hamza çiftlik açacak da, biz organik yımırta yiyeceğiz de, gurbağalar “vırak” diyecek de ohoo, ölme eşşeğim ölme! Geçen gün, “madem yımırtalar hala çıkmadı, Paçacı Hüsnü’de çorba ısmarla madem” dedim? Hüsnü’ye kadın milleti de öğrenip dadanmış, artık müşterilerinin hemen hemen yarısı kadın. Her zaman söylerim, “Paçacı Hüsnü’de çorba içmeden bu dünyadan ayrılmış olan insanlar çok bahtsız gitmişlerdir” diye. Saatlerce kaynayarak artık kebap kıvamına gelmiş o nefis yağsız çorbanın önce ince kıyım sarımsak, ardından da halis muhlis üzüm sirkesiyle buluşması sonucu ortaya çıkan o eşsiz rahiya yazarınızı yine mest etmeye yetmişti doğrusu. Üzerini de Kahramanmaraş’ta yetiştirilip işlenmiş kırmızı pul biberle süsleyince tam anlamıyla ilik gibi bir “allı güzel” oldu o nefis karışık paça çorbası. Ardından bir dost ocağında çaylarımızı da koyu bir sohbet eşliğinde içtikten sonra Kültürpark’taki “Bursa Arkeoloji Müzesi’ne” geçtik, Hamza’nın elindeki evrakları vermek üzere, çiftlik için oradan da onay alınması gerekiyormuş. “Sizler gibi ben de organik yımırtanın arkeoloji müzesiyle ne alakası var” diye düşündüm? Yoksa Hamza, 10 bin yıl öncesine ait yumurtalar bulup kuluçkaya yatarak, onlardan tekrar tavuk mu üretmişti? Ve marketlerde ürünlerini “gıt gıt gıdak, organik tarihi yımırtam sıcak” diye mi pazarlayacaktı? “Yok be abi” dedi, “bizim çiftliğin arazisine bakılması gerekiyormuş alanda tarihi kalıntı var mı filan diye, ondan geldik buraya.” -Hımm! Bursa Arkeoloji Müzesi’nin haline bakıp yıllardan beri çok üzülürüm. İçinde inanılmaz güzellikte muhteşem eserler barındırır bu müze ama gerek ufacık, gerekse Kültürpark’ın bir köşesine saklanıp kalmış gözlerden uzak binasıyla çok bahtsız ve çok da ıssızdır.   Sanırım en son üniversite yıllarımda ziyaret etmiştim. Yaprak yaprak altınlardan yapılma ziynet eşyalarından ve çok eski paralardan oluşan bir koleksiyon vardı orada kaldırmışlar, binadaki güvenlik zafiyeti nedeniyle pek çok eser sergilenemiyormuş zaten. Aradan geçen uzun senelerin ardından hazır varmışken tekrar gezdim müzemizi. Onlara binlerce yıl önce dokunan ellerin sıcaklıkları yayılıyordu hala sergilenen objelerin üzerlerinden etrafa. Ve orada bir broşür geçti elime. Şimdi ben bu adamı nasıl sevmeyeyim? Yaptığı güzel işleri nasıl övmeyeyim? Muradiye Devlet Hastanesinin yan tarafında sokakta sıra sıra küçük barakalardan oluşan dükkanlar, o dükkanların arkasına gizlenmiş harabe halinde bir hamam vardı. Sultan 2’nci Bayezid’in sadrazamı Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılan bu hamam Bursa’daki diğerleri gibi zaman içinde bakımsızlıktan yıkılıp dökülmüştü. Daha öncesinde bilmiyordum, broşüre şöyle bir bakınca gördüm ki bizim Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe orayı da baştan aşağıya tamir ettirip ayağa kaldırmış ve üstüne bir de  “Tophane Sanat Okulu Müzesi” olarak işlev kazandırmış. Kendisi de aynı okuldan mezun olan Recep Altepe’ye 100 üzerinden 105 veriyor, yine çok çok tebrik ediyorum. Helal olsun vallahi! Erdal, (Aktuğ) otur sana gene sıfır! Kent meselelerini ele aldığım zaman eleştiri ya da tespitlerimin yanı sıra genellikle çözüm ya da öneriler de üretmeye çalışırım. Sayın Başkan… Kısa bir süre sonra devlet hastanesi oradan taşınacak. O kötü görünümlü barakaları yıkıp yerine daha sonra iç tarafa doğru tarihi dokuya uygun dükkancıklar yapıp buraları el ürünlerini satacak kadınlara veya orada çini ya da resim yapıp satacak sanatçılara  tahsis edebilirsiniz pekala, güzel olur? Ama ondan da önemlisi sizden bir ricam var, çok büyük hizmet olur. Bizim buradaki zenginler yaşadıkları, daha sonra da torunlarının yaşayacağı kente pek bir şey katmıyorlar doğrusu. Ondan sonra da kendilerine asalet atfedip övünüyorlar “benim dedem şöyleydi, benim babam böyleydi” diye! Hani ne yaptı senin deden, baban? Oy Tamara Tamara, paraları verdi kumara! Sevgili Başkan Recep Altepe… Tarih, kültür-sanat dostu güzel insan… Gelin Allah’ın izni, Peygamberin kavliyle yıllardan beri boş durup çürüyen Sıcaksu Bölgesi’ndeki Gökçen Plaza’yı, “Bursa Gökçen Ailesi Arkeoloji Müzesi” yapılmak üzere Memduh Gökçen’den isteyin?!. Ve Kültür Bakanlığı’yla işbirliği yapılarak oraya “Gökçen” ya da “Memduh Gökçen” ismi konsun. Hem Eski Bursa Milletvekili Memduh beyin ismi ilelebet yaşasın, hem de kentimiz rahat rahat otoparkıyla kocaman bir arkeoloji müzesine kavuşsun! Gittim, gördüm, Gaziantep ve Hatay’a muhteşem mozaik müzeleri kurulmuş. Bursa’nın neyi eksik? Mardin’e gidiyorsunuz “Sabancı Müzesi’yle” karşılaşıyorsunuz, İstanbul’a gidiyorsunuz Koç Ailesi mensuplarının adını taşıyan bir dolu müze selamlıyor sizi. Bizim varsılların ney eksik? Para desen tonla, arsa, arazi, mülk desen kasalar almayacak kadar çok! Vallahi Recep bey, hemen Bursa’nın girişine ne kadar çok yakışır o müze, kotarın de şu işi adınız tarihe geçsin hadi? Memduh Gökçen kırmaz sizi, yapıverirsiniz başka bir yerde bir iyilik, olur biter! Hem yukarıdaki açık hava tiyatrosunu daha da büyüterek Kültürpark’ın altına, Gökçen Plaza’nın yakınına taşıyacakmışsınız. Bursa’nın paçalarından kültür-sanat ve tarih akar inan olsun! Yukarıdaki eski müze binası ve açık hava tiyatrosunu da sosyal tesis yapıp Burfaş’a verirsiniz, çok da güzel olur hani. Orada Hamza’nın tarihi organik yımırtalarını yiyip, kaave içeriz.        

Diğer Haberler