Yazarlar

Bursa yağlı güreşleri başlıyor

post-img
Rahmetli babam Mustabey’in (Mustafa bey) oğlu Orhan pehlivana, Kocayayla’da “Hadi bi güreş tutalım” dediğinde, beş dakika sonra pişman olacağını, sonrasında bir hafta yataktan kalkamayacağını bilmiyordu elbette! Kırkpınar’da baş pehlivanlığa dek güreşmiş bir sporcuyu hafife almak ne büyük bir hata. Çocukluğumda her sene Keleste, Kocayayla’da da düzenlenirdi yağlı güreşler. İlçe merkezinde yaşayanlarla birlikte, toplam 38 parça köyden gelen insanlar henüz sararmamış yemyeşil çimenlerin üzerine oturup halka olurlar… “Güm güm” çalan davulların adeta yeri göğü yaran sesi, zurnaların pehlivanları coşturan iniltisi eşliğinde başlardı güreşler. Yöre halkı o kadar çok sever ve ilgi gösterirdi ki bu ata sporuna, Keles’te yapılanla yetinmezler, her yıl bir de kalkıp Edirne’ye, Kırkpınar’ı izlemeye giderlerdi insanlar. Mesela rahmetli Ömer dayı (Alıç), rahmetli Seydeli dayı (Seyit Ali Alıç), kulakları çınlasın Abdullah amca (Ekmekçi) hiç kaçırmazlardı, her yıl mutlaka giderlerdi Edirne’ye. Oranın havası da bambaşkadır. Kurulan panayır ve dört bir yanda çevrilen kuzular ayrı bir anlam katar Kırkpınar’a. Dile kolay, bu sene tam 658’ncisi yapıldı yağlı güreşlerin. Orta Asya Türk toplumlarındaki askeri talimlerde yiğitlerin güçlerini  kanıtlamasının en önemli aracı olan güreş, asırlardır Anadolu topraklarının da vazgeçilmez bir uğraşı. Geleneksel Türk güreşinin başlangıcı olarak kabul gören 'Kırkpınar Yağlı Güreşleriyse' Osmanlı Devleti'nin ikinci padişahı olan Orhan Bey dönemine uzanır. İlk Kırkpınar güreşi günümüzden 658 yıl önce 1361 yılında Edirne'de, Orhan Bey'in Rumeli kuşatmasını gerçekleştirdiği dönemde yapılmıştır. 1857 yılında Şumnu'nun Karalar köyünde doğdu. Henüz ufacık bir çocukken kispeti ayağına geçirip güreşmeye koyuldu. Ünü önce Deliorman'ı, sonra Kırkpınar'ı kapladı. Türk güreşinin gelmiş geçmiş en büyük pehlivanı olarak ortaya çıktı. Koca Yusuf yalnız Türk güreşinde değil, güreş dünyasında da büyük bir zirvedir. Ve çok hüzünlü bir hikayedir onunkisi. Er meydanları Koca Yusuf'u, güreş tarihimizin en büyük pehlivanlarından biri olan ve 26 yıl Kırkpınar'ın başpehlivanlığını elinden bırakmayan ünlü Kel Aliço'nun karşısında tanıdı ilk kez. 27'inci yılda da başpehlivanlığı rakipsiz alacağını umarak Kırkpınar'a gelen Kel Aliço burada “Başa güreşeceğim” diyen Deliormanlı Yusuf isminde körpe bir çocukla karşılaştı. Herkes er meydanlarının pek yaman kurdu Kel Aliço'nun bu “tüysüz kızanı” karşısına çıktığına pişman edeceğini umuyordu ancak,  Deliormanlı Yusuf, öylesine yaman bir güreş çıkarıyordu ki, buna Kel Aliço da şaşırmıştı ve en ağır el enselerini çekmeye başlamıştı. Ancak saatler uzayıp gittiği halde Aliço neticeyi lehine çeviremiyordu. Üstelik ilerlemiş bir yaşta bulunan ünlü pehlivanda yorgunluk alametleri baş göstermeye başlamış ve durumu tehlikeye düşmüştü. Dile kolay tam 26 yılın başpehlivanı Aliço'nun böyle bir pehlivana yenilerek güreş dünyasındaki tahtını kaybetmesine kimsenin içi razı gelmiyordu. Havanın kararmasını fırsat bilenler güreşi yarıda bıraktırmak istediğinde Aliço'nun gür sesi er meydanını kapladı: “A be burası Kırkpınar'dır... Er meydanıdır buncağaz. Burada yenişene kadar güreş tutulur. Zift fıçıları, çıralar ne güne duruyor? Tutuşturun oncağazları... Pişmiş güreş bırakılır mı hiç? Bu kızancağıza yenilmek kaderimde varsa bırakın yensin beni... Hem ben artık bu er meydanlarından çekileceğim. Aliço'yu yenmek talihini bir daha bu Yusufcağız nerede bulacak?” Aliço'nun bu sözleri Yusuf'u öylesine duygulandırmıştı ki, gözyaşlarını tutamadı ve büyük ustanın eline sarılıp öptükten sonra titrek bir sesle ona adetâ yalvardı: “Ustaların ustası, pehlivanların pehlivanı, koç yiğit ağam benim! Gel bırakalım şu güreşi. Sözlerinle yendin sen beni. Elimde ayağımda derman komadın. Bu söylediklerinden sonra ben seni tutamam gayri. İstersen sen tut beni, vur sırtımı yere...” Aliço da meydanı çevreleyen kalabalığı teşkil edenler gibi çok duygulanmıştı. Neredeyse ağlayacaktı. Deliormanlı Yusuf'un alnına sıcak bir bûse kondurduktan sonra, “Bu meydan bundan sonra senindir artık. Senin gibi bir pehlivan ortaya çıktıktan sonra gözüm arkada kalmadan ayrılacağım buralardan. Ödül de, başpehlivanlık da senindir. İkisine de güle güle sahip ol. İkisi de sana helal olsun oğul”, dedi. Ve o günden sonra Türk güreşinde Koca Yusuf'un devri başladı. Er meydanlarında kasırgalar yaratıp rakip tanımayan bir kuvvet olarak ortaya çıkan ve yalnız cüssesinden ötürü değil, güreş değerinden ötürü de “Koca” sıfatını alan büyük Türk pehlivanı yenecek rakip bırakmadı. Bunu fırsat bilen açıkgöz organizatörler onu Avrupa'ya götürdüler. Avrupa'dan sonra Amerika'da yaptığı güreşleri de kazanan ve dünyanın en ünlü pehlivanlarını sıraya dizen Koca Yusuf'a Amerika'da milyoner bir kadın aşık olmuştu. Bu kuvvet ilahından çocuk sahibi olmak istiyordu. Yusuf bunu işittiği zaman, “Ben buraya damızlık gelmedim” diye kükredi. Avrupa ve Amerika'daki güreşlerinden 800 altın kazanmıştı Koca Yusuf. Bunları kemerine yerleştirip Fransız bandıralı La Buorgogne vapuruyla yurda dönerken bindiği gemi Atlas Okyanusu'nda sis yüzünden İrlanda bandıralı Cromartyshre gemisiyle çarpıştı. Tam 721 yolcunun bulunduğu La Buorgogne, kaşla göz arasında sulara gömülüvermişti. Bu kez denizin içinde bir panik başlamıştı. Denize dökülenler, filikalara atlayıp canlarını kurtarmak istiyorlardı. Koca Yusuf da can havliyle bir filikanın kenarına yapışmıştı. İçinde bulunanlar onun heybetli vücudu ile sandalı devirmesinden korktular. Önce yüzüne, kafasına kürekle vurmayı denediler. Fakat dev yapılı adamın çelik pençeleri sanki filikaya kilitlenmişti. Yarılan kafasından ve suratından akan kanlar posbıyıklarının üzerine doğru iniyordu. Onun bu hali filikada bulunanlara daha büyük bir dehşet vermişti. İçlerinden canavar ruhlu biri dev kayıkta bulunan ve ipleri kesmek için kullanılan ufak bir baltayı kaptığı gibi o çelik pençelere vahşi bir ihtiras içinde rastgele indirmeye başladı. Bileklerinden kesilip kopan o çelik pençeler gevşedi ve Koca Yusuf'un o dev vücudu Atlantik Okyanus'unun derinliklerine doğru gömülüp gitti... İşte, Koca Yusuf’un acıklı hikayesi böyle. Bir de haber vereyim yazının sonunda size: Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin himayesinde yine müthiş bir organizasyon yapılacak Keles, Kocayayla’da 20 Temmuz Cumartesi günü. Üstelik aralarından 5’i “altın kemerli” 20 baş pehlivanla, toplam 350 güreşçi katılacak bu müsabakaya. Böyle de giderse eğer, Bursa Yağlı Güreşleri ülkede Kırkpınar’dan sonraki en büyük organizasyon halini alacak.

Diğer Haberler