Yazarlar

Cadı avı

post-img
Bursa’da bir vergi dairesine müfettiş yollamışlar daha yeni. Müdüre sormuş müfettiş, “burada Fethullahçı var mı” diye? Müdür gülerek yanıtlamış: “Burada gördüklerinin hepsi eski solcu, hiç biri yaramaz sana”!.. Kim bilip, kim diyebilirdi ki günün birinde İslamcı bir cemaat, yine İslamcı bir hükümet tarafından aforoz edilip de terörist muamelesi görecek? Hey hat! Yaşam, sen nelere kâdirsin böyle? Hiç acı ve işkence görmemiş nesildir şimdiki İslamcı nesil. Ceketleri omuzlarında, takunyaları ayaklarında camii avlularında abdest alarak, bir köşede ağabeylerinden vaazlar dinleyerek, sadece Atatürk ve laikliği yererek yaşama dair hiçbir şeyi sorgulamadan büyümüşlerdir. Çoğu kez İngiliz oyununa gelen dedeleri ya da akrabaları bazen “şeriat elden gidiyor” diye ayaklanmışsalar da koskoca bir imparatorluğun son yüz yılda parçalanıp gitmesinin travmasını yaşayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Osmanlı paşaları tarafından yakalandıkları yerde anında darağacında sallandırılıp öldürülmüşlerdir hepsi bu kadar. Sarıklarının çıkartılıp, yerine zorla şapka giymeye zorlanmalarını “işkence” sanan İslamcı kesimin torunları tam aksine 1950’li yıllardan sonra bizzat devlet tarafından korunmuş ve öz evlat muamelesi yapılmıştır kendilerine. Bakmayın siz Said-i Nursi’nin kitaplarının devlet tarafından yasaklanıp yıllarca mahkemelerde dava edilmesine… Devlet’in hiçbir görevlisi Nurslu Sait’e tek bir fiske bile vurmuş değildir. Ama bakıverin solcuların ya da kısmen ülkücülerin bu ülkede çektiklerine; hele azıcık bir okuyuverin ne acılarla, ne dramlarla karşılaşacaksınız? Memleketin aydınları neler çektiler bu topraklarda; bombalarla parçalanıp, kurşunlarla katledilmeleri yetmezmiş gibi Ziverbey, Mamak, Metris ya da Sinop zindanlarındaki duvarların ağzı dili olsa da konuşsa; anlatsalar size işkence neymiş, sürgün neymiş, sansür neymiş de gökyüzü utancından yerin dibine girse! Fethullah Gülen’i örgüt lideri, onun çevresindekileri de çete mensubu gören hükümet, inlerine dek kovalama kararı alarak “cadı avı” başlatmış. Sahi siz “hizmet yapıyoruz” düşüncesiyle  yurt dışında ayda 500 dolar alarak öğretmenlik yapan badem bıyıklı Anadolu delikanlılarının ya da cemaat yatırımlarında paraya bulaşıp da basenleri kalınlaşmış ağabeylerin MİT’in kurşun kaplı bırakın sesi, ışın bile geçirmeyen odalarına sızıp da dinleme yapan, sonra da bunları sızdıran kişiler olduğuna inanan saflardan mısınız gerçekten? Tüm bu istihbari bilgilerin daha en baştan itibaren Cemaat mensupları değil, cemaatin içine yerleştirilmiş yerli ya da yabancı CIA ajanları tarafından toplandığını görmüyor musunuz hala? Peygamberle konuştuğunu, Allah’ın kendisine mesajlar yolladığını sanan eğitimsiz bir imamın tüm bu organizasyonu yönetebileceğini mi sanıyorsunuz? Daha geçen gün demedi mi ABD Dışişleri Sözcüsü Marie abla, “Bizim Türkiye’yle ikili ilişkilerimiz var; siz Pensilvanya’da yaşayan beyefendiyi unutun” diye?!. Neyse… İşin şimdi traji komik olan asıl yanı şu: Ne diyor başbakan? “Paralel yapıya müsaade etmeyiz, Cemaati devlet işlerine karıştırmayız” demiyor mu? Güzel… Peki, dini bir yapılanma olan cemaatin nihai asıl hedefi, alanı ne? “Dini özellikle dünya ve devlet işlerine karıştırmak” değil mi? Geçmişte ne diyordu Başbakan? “Hem laik, hem Müslüman olunmaazz” demiyor muydu ünü gidesiye bağırarak? Yani bunun anlamı, “bir Müslüman laik olamaz, dinin kurallarını devlet işlerinde de hakim kılmak için var gücüyle çalışır” demekti!.. Ee şimdi Cemaati yani, Müslümanları devlet işlerine karıştırmak istemediğine, bunu yanlış bulduğuna göre Recep Tayyip Erdoğan, “laik” mi oldu artık sizce? Başbakan için yine eskiden demokrasi amaç değil sadece bir araçken, milyar dolarlar ortalığa saçılınca birden bire amaç mı oluverdi acaba? Heyhat! Ey hayat… Neleri gösteriyor, neleri yaşatıyorsun sen bize böyle.  

Diğer Haberler