"Gladyatör" tanımı Eski Roma'da genellikle savaş esirleri ve kölelerden oluşturulan, Romalıları eğlendirmek, halkı askerliğe, dövüşlere ve olası savaşlara hazırlamak amacıyla seyircilerin refakatinde birbirleriyle ya da vahşi hayvanlarla dövüşmek zorunda bırakılan insanları işaret eder.
Gladyatörlerin rakipleri her zaman korkutucu, her zaman ölümcüldür.
"Öl ya da öldür" kuralı geçerlidir arenada!
Profesyonel gladyatörler, en acımasız dövüş gösterileri sunarlar oralarda...
Düzenli sıralar halinde yürüyerek Yaşam Kapısı'ndan geçip arenaya girerler ve şu geleneksel sözlerle imparatorluk podyumuna seslenirlerdi:
"Ave Caesar! Morituri Salutamus"
(Selam Ceasar! Ölmek üzere olanlar seni selamlarlar").
Karşılaşmada kaybedenlerin cesetleri, et çengelleriyle sürüklenerek Ölüm Kapısı'ndan dışarı atılır...
Bir gladyatör yaralanırsa eğer, imparator veya oyunlara başkanlık eden kişi, "başparmak yukarı" veya "başparmak aşağı" işaretiyle cezanın ertelenmesine veya zavallı adamın öldürülmesine karar verirdi.
İmparatorluk coğrafyasının her köşesinde bulunan arenaların tribünlerinde bu vahşi karşılaşmaları izleyen insanlar sahada kan oluk gibi aktıkça ayağa fırlarlar, çılgınca haykırışlarla kutsarlardı bu durumu.
Günümüzün arenaları "futbol sahalarıdır"!..
Futbolcularsa birer gladyatör aslında...
Sakatlandıkları vakit aynen onlar gibi ölüm fermanlarını imzalamışlar demektir!
Gladyatörler gibi alınıp satılırlar.
Ölümüne bir yaşam sürerler bu işi devam ettirirken...
Görevleri, ekran başında ya da tribünlerde bekleyen insanları coşturmak, mutlu etmektir!
Karşılaşmaları izleyen her kişi kendisini gladyatörün yerine koyar aslında, o gol attıkça kaleyi döven kendisidir, penaltıyı kaçıran futbolcu takımını destekleyen her taraftarı aşağılar geçekte!
Bazen insanların öfkesi şeref tribününde karşılaşmayı seyretmeye gelen "imparatora" döner, bir aşabilse halk Sezar'ın koruma ordusunu, işte o vakit ne hükümdarlar gider!
CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca'nın en azından bir vakitler yaptığı iyi işlerden biri de Bursa'ya söyleşiye gelen kimi yazarların kitaplarından bolca satın alıp, okumaları için eşe dosta dağıtmasıydı.
Vecdi Çıracıoğlu'nun kaleme alıp, ünlü Türk futbolcu Metin Kurt'un yaşamından kesitler aktardığı "Gladyatör" isimli kitabın varlığını İsmet sayesinde öğrenmiştim.
Metin Kurt, kimi sporseverlere göre aykırı, kimilerine göre anarşist, bazıları içinse sosyalist bir futbolcuydu.
1970-73 yıllarında üst üste üç kez şampiyon olan Galatasaray Futbol Takımı kadrosunun en iyi sporcularından biriydi Metin.
Milli futbol karşılaşmalarının günümüzdeki sıklığından uzak olan 70'li yıllarda altı sene aralıksız 26'sı A, 9'u Ümit ve 2'si de A Genç Milli Takım olmak üzere tam 37 kez milli forma giydi.
Futbol oynadığı dönemde, sporcuların haklarını aramak ve korumak için söylediği, "sendika" sözcüğü ve "sosyalist" söylemler tehlikeli bulundu!
Futbolcu arkadaşlarını "greve götürdüğü" gerekçesiyle, hakları gasp edilerek Galatasaray Futbol Takımı'ndan uzaklaştırıldı.
Anadolu'ya, Kayserispor'a adeta sürüldü Metin Kurt.
Ardından da tüm futbol dünyası tarafından aforoz edildi zaten!
Bütün suçu, Avrupalı futbolcuların şimdi kullandıkları hakları bundan 30 yıl önce dillendirmesiydi!..
Halk için, toplum için, ülke için, hukukun üstünlüğü için, özgürlüğümüz, bağımsızlığımız ve demokrasimiz için 20 yılı aşkın süredir hiçbir karşılık beklemeden mücadele eden bir başka gladyatör takımı var ki Bursa'da eğer, o pak alınlarını öpmek için sıraya girsek inanın fazlasıyla değer!
Başka bir arenada, "hukuk arenasında" çeyrek yüzyıla yakın süredir yılmadan dövüş yapan bu yürekli insanların dişli rakipleri öyle başbakanlar, bakanlar filan değil, kimi vakit de Amerika Birleşik Devletleri Başkanları oldu!
Baba Bush'tan, oğul Bush'a dek, günümüze kadar görev yapan tüm ABD başkanları gerek telefonla arayıp, gerekse buraya gelerek, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller'den dahi şu Cargill'in, İznik Gölü'nün dibinde kurduğu fabrika meselesinin halledilmesini istediler!
Mahkemeler yapılan inşaatın ruhsatını iptal etti, valiler, belediye başkanları, bakanlar, başbakanlar yargı kararlarını uygulamadı!
Üstelik de yerine getirmedikleri gibi, kazanılan her davanın sonunda mevzi imar planlarını yenileyerek "Hukukçu Gladyatörlerin" işe tekrar tekrar başlamalarına neden oldular!
Bakmayın siz şimdilerde "papazın verilmesine" filan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti zaten çok uzun zamandan beri "papazı bulmuş", kapitalizmin zokasını yutmuştu!
Yargı kararlarını uygulamayan kamu yöneticileri hakkında da tazminat davaları açtılar "Bursa'nın gladyatörleri"...
Yılmadan, bıkmadan, usanmadan yıllar yılı sürdürdükleri gençlere ders niteliğindeki bu savaşın sonunda karşı tarafın muhataplarını mahkum ettirerek sonuçta galip geldiler.
En başta bu insanlar milli gururumuzun simgeleridir bizim...
Ben Bursa Barosu Yönetim Kurulu'nun bir üyesi olsam, verilen "teşekkür belgelerine" ilaveten bu mücadeleyi ölümsüzleştirmek için, biraz sonra isimlerini anacağım kişilerin heykellerinin dikilmesini öneririm heykellerinin!
Bursa Barosu Eski Başkanı Ali Arabacı, Avukat Cumhur Özcan, Avukat Şenay Özaray, Avukat Erol Çiçek, Avukat Yahya Şimşek ve Orhangazi Ziraat Odası'nın önceki başkanlarından Cevdet Altın, Amerikan kökenli Cargill Firması'na karşı muhteşem bir mücadele sergilediler.
Avukat olanlar kazandıkları tazminatları da kuruşuna dahi dokunmadan üyesi oldukları Bursa Barosu'na bağışladılar.
Törene katılabilenlerin plaketleri meslektaşları tarafından törenle sunuldu bizim gladyatörlere.
Lakin, Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun tarafından bu kahramanlara sunulan anı plaketinde yer alan şu ifadeler demokrat, halkçı ve yurtsever her aydının torunlarına miras bırakmak isteyebileceği en güzel nişandır:
"Sevgili meslektaşım,
Bursa Barosu ve Bursalı hemşerilerimiz başta olmak üzere
İnsanlık size minnettardır.
Doğal kaynakların korunması, sağlıklı kentleşme ve
Sanayileşme, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya
Bırakmak adına Bursa Barosu Çevre ve Kent Hukuku
Komisyonu'nun üyesi olarak ortaya koyduğunuz özverili
Çabalarınız takdire değerdir.
Uzun yıllardır Bursa'da başta Cargill Fabrikası olmak üzere,
Hatta ülkemizin pek çok yerinde saymakla bitmeyecek doğa,
Katliamı ve hukuksuzluklara karşı verdiğiniz mücadelede elde
Ettiğiniz başarı, gelecek kuşaklara bıraktığınız
Paha biçilmez mirastır.
Emekleriniz, daha ötesinde hukukun üstünlüğüne olan
İnancınız, mücadele ruhunuz, yeni kuşak
Hukukçulara rehber olacaktır.
Çabalarınız ve Cargill Davası'nda adınıza
Hükmedilen tazminatı Bursa Barosu'na bağışlamanızdan ötürü
Teşekkürlerimizi sunuyoruz..."
İLAVETEN: Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem ve hayat arkadaşı Zeynep Terzioğlu bu gün öğle sularında, Marmara Denizi'nin hemen kıyısındaki Montania Otel'de dünya evine giriyorlar.
Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz belki de hayatının hayırlı tek işini gerçekleştirerek, Erdem-Terzioğlu Çifti'nin nikahlarını şahitler eşliğinde kıymış olacak.
"Şahitler eşliğinde" diyorum çünkü, Hayri'nin kıyacağı bu nikahta "şahitler olmadan" ben bu işe inanamam!
İşin şakası bir yana, Turgay Bey ve Zeynep'e ömür boyu mutluluklar diliyor, ailenin artık tez vakitte daha da kalabalıklaşmasını temenni ediyorum.
Hayırlı olsun.