Nüfusu yaklaşık 3 milyon olan Bursa’da kurulu kaç dernek var biliyor musunuz?
Geçen yılın rakamlarıyla tam 4 bin 951 adet; yani düz hesap şimdilik 5 bin diyelim.
Aralarında çok enteresan dernekler var örneğin, Garibanlar Derneği, Defineciler ve Madenciler Araştırma Derneği, İskele Kiraya Verenler Derneği, Su Misali Gönül Dilini Konuşanlar Derneği filan gibi mesela.
Bunların 1082’si sporla ilgili dernekler ama ortada sporun “S’si” yok; belli ki spor görüntüsünün altında “al papazı, ver kızı” durumları mevcut!
İkinci sırada 968 kadar cami yaptırma ve yaşatma derneği var.
Halkımız hala kaçak mahalleler kurma peşinde sizin anlayacağınız!
Ve geliyoruz hemşeri derneklerine:
Tam 736 adet hemşeri derneği kurulu kentimizde!
Erzurum ve Artvinli dernekleri ilk iki sırayı paylaşıyorlar.
Geri kalanlarsa dünyanın her tarafından gelip de Türkiye’de ama özellikle de Bursa’da yaşamayı seçenler tarafından kurulmuş.
Doğu Türkistan’dan, Libya’ya, oradan Balkanlara, Kafkaslara kadar uzanan derneklerimiz var.
Muharrem Armağan’ı ta SHP Gençlik Kollarında görev yaptığı dönemden beri tanır, severim.
Yazılarımın takipçisi olduğunu da görüyor ve biliyorum.
Görüşlerime çok katılmasa da sıkı bir okurum Muharrem benim.
“Suriyeliler” başlıklı yazımın altına yorum yapmış…
“Romantik yazılarla vaziyeti kurtarmaya çalışıyorsunuz, oysa Bursa’nın demografik yapısı değişiyor” gibi bir şey demiş orada.
Genellikle yapılan bu yorumlara yanıt vermem.
Ancak, ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek açısından bu gün konuyu biraz daha açayım.
Bak, kardeşcağızım…
Bu coğrafya öyle alelade bir yer değil.
Dünyanın dört bir yanından gelen insanlar yaşıyor burada zaten.
Sürüsüyle devlet ve imparatorluğun mirasçılarıyız biz.
Sadece Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden dönerken 6 bin Arap hoca ve zanaatkar getirmiş yanında.
Bu insanların torunlarının şimdi Türkiye’de 6 milyonu bulduğu ifade ediliyor.
Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı, sevgili kardeşim Ersoy Soydan’la yazıştık geçen akşam.
Sağ olsun aydınlattı, anımsattı, bilgilendirdi beni Ersoy.
Hele hele Bursa gibi kozmopolit bir kentte Suriyelilerin varlığı nedeniyle demografik yapının değişeceğinden söz etmek, kusura bakma Muharrem ama tam bir komedi bana göre!
Bak, bu şehirde bir mahallenin adı: Mollaarap!
Bir semtin adı: Acemler!
Bir köprünün adı: Tatarlar!
Bir türbenin adı: Kırgızlar!
Niye mi Kırgızlar?
Anadolu Selçuklu Türk Devletinin ilk başkenti İznik’in fethi sırasında büyük yararlılık göstermişler de onun için.
Dikkaldırım’ın halk arasındaki adı “Lazlar Mahallesi”.
Zafer Mahallesi, Arnavut kökenli hemşerilerimizle anılır.
Hürriyet’te genellikle Bulgaristan göçmeni Türkler oturur.
Daha sayayım mı?
Teleferik ve Teferrüç’te çoğunlukla Kürt kökenli yurttaşlarımız yaşar.
Bu gün en az 10 farklı dil konuşulan mahalle ve köyleri olan bir kentten bahsediyoruz.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre bu şehirde yaşayanların sadece yüzde 19’u yerli, yurt dışından gelenler yüzde 34, doğu ve güneydoğu kökenliler yüzde 13, Kafkas kökenliler yüzde 18, Karadenizliler yüzde 9, diğerleriyse yüzde 7 civarında.
Bu kentte yaşayanların neredeyse yarısı başka bir İlin nüfusuna kayıtlı!
Ersoy Soydan’ın anlattığına göre misal, Gemlik’te tam 17 köyün ana dili Gürcüce, 2 köyün Lazca ve 1 köyün de Pomakça!
Bu gün bile başka bir dil konuşulan köyler Türkçe konuşulanlardan daha fazladır.
Ahali genellikle Kafkas ve Balkan kökenlidir oralarda.
Mesela bir vakitler Gemlik’te Gürcüler dışlanır, kız alınıp verilmezmiş!
Şimdi Gürcüler yerli, Suriyeliler yabancı!
“Mesela çocukluğumun geçtiği Panayır Mahallesi’nde” diyor Ersoy, “Karslılar düğünlere çağrılmaz hatta, mahallenin futbol takımına bile alınmazlardı”!..
Şimdi Karslılar, Suriyelilere karşı çıkıyor!
Tam bir komedidir yani mikro milliyetçilik!
Biz tüm bölge halklarıyla birlikte bir bütünüz.
Ve bu coğrafya tüm tarih boyunca olduğu gibi yine lider ülke olmaya aday bir toplumu barındırıyor.
Devlet geleneği açısından bakıldığında hükümetin uyguladığı “Suriyeli politikası” bence de son derece isabetli Muharrem’ciğim.