Arabayla giderlerken genç kadın, direksiyondaki genç adama “Sana apandisit ameliyatı olduğum yeri göstereyim mi” diye soruyor?
Adam heyecanla “Evet, lütfen göster” diyor kadına!
Kadın, yanından geçmekte oldukları çok katlı yapıyı işaret ederek “Bak” diyor, “şu binanın ikinci katı”!..
Ne zaman Muradiye Devlet Hastanesi’nin yanından geçsem aklıma hep bu fıkra gelir.
Sene 1981…
Yaz aylarından biri, hangisi hatırlamıyorum…
Karnımın sağ yanına saplanan şiddetli sancılar artınca babamla birlikte polikliniklerde alıyoruz soluğu.
Doktor hemen yatış veriyor.
Apandisit patlamak üzere.
Yan binanın ikinci katındaki koğuşa alıyorlar beni.
O da ne!
Üniversiteden sınıf arkadaşım Ali Asker Yalçın da aynı sıkıntıdan dolayı yatmasın mı hastaneye!
Ve çok daha acil vakalardan ötürü bizi bekletmesinler mi ameliyattan önce birkaç gün orada…
Muziplikler ve gırgırla geçen, hayatımın en neşeli anlarından bir kesit yaşadım o sıra.
Muradiye Devlet Hastanesi’nde öyle şimdiki gibi özel odalar filan yok o vakit.
Kocaman kocaman 20 kişilik koğuşlar var.
Adamın biri basur ameliyatı olmuş, getirdiler yüz üstü yatırdılar yatağına.
Akşam oldu, adam yüksek sesle kendi kendine konuşuyor:
“Allah’ım, ben sana ne yaptım? Bu acıyı hakkedecek ben sana ne yaptım Allah’ım?!.”
Susmak bilmiyor adam:
“Allah’ım, ben sana ne aptım? Ne yaptım ben sana Allah’ım?”
En sonunda karnı boydan boya yarılmış, mide ameliyatı olmuş biri bağırdı:
“Kes be adam! Bizim o kadar dikişimiz var ses etmiyoruz… Fındık kadar yerine neşter vurdular diye yüce yaratana etmedik laf bırakmadın yahu! Kes!..”
Susmuştu acılı hemoroidli.
Ameliyathaneye girdiğim vakit az sonra beni bayıltacak olan yüzü maskeli narkoz uzmanı kadın doktorun gözlerini de unutamam mesela.
O nasıl da güzel menevişli renkli gözlerdi ya Rabbi!
Tam 10’a kadar sayıp biraz daha bakmayı umarken sanıyorum “dört” diyemeden bayılıp kalmıştım ameliyat masasında narkozu yiyince.
Yıllar yılı çok defa gidip geldim Muradiye Devlet Hastanesi’ne.
En son babamı boynundan ameliyat etmişti sağ olsun Doktor Sait Uysal.
Kanser olduğu o vakit çıkmıştı ortaya.
Yine aklımdan hiç çıkmaz…
Aşağıda bahçede kafeteryada oturuyorduk rahmetliyle.
Aynı anda ikimiz birden fark ettik ki, etraftaki hemen herkes bariz şekilde çirkindi!
Eğri büğrü, kargacık burgacık, burnu yamuk, kulağı kepçe, kambur ya da çok zayıf insanlarla doluydu her yer!
“Sen git” dedi babam, “bir de özel hastaneleri dolaş… Oralardakilerin hepsi de güzeldir!..”
-Neden babam?
“Bu memlekette zenginler hep güzel kızları alır ya da güzel kızlar hep zenginlere varır! Onlardan doğanlar da genellikle güzel olur da ondan oğlum!..”
Vay be!
Adam doğal seleksiyonu çözmüş meğerse çoktan!
Padişah Abdülaziz devrinde Ahmet Vefik Paşa tarafından yaptırılan eski adıyla Memleket Hastanesi tam 157 yıldır hizmet veriyor kentimizde.
Bursa nüfusu sadece 50 bin civarındayken kurulmuş.
İlk yapı, şimdiki binanın karşısındaki parkın içinde.
Sırmakeş ve Fidan Han’ın, balıkhanenin, pazaryerinin, Nilüfer Çayı’nın, Uludağ’dan gelen odun ve kerestenin ve Ahmet Vefik Paşa’nın kurduğu Bursa Tiyatrosu’nun gelirleri akar olarak bağışlanıyor hastaneye ki, masraflar karşılansın.
Sonra eski bina işlevini yitirince, Vali Haşim İşcan döneminde bu kez büyük ikramiye olarak Beşikçiler’de bir ev konularak bir eşya piyangosu düzenleniyor 1947 yılında.
Tam 1 milyon lira toplanıyor ve yeni binanın yapımına başlanıyor.
Yıllar yılı ne çok dertliye şifa oldu, ne çok acıya ev sahipliği yaptı o koca bina kim bilir?
Yine babamla birlikte rahmetli Ayşe ninemi (İnhal) görmeye gittiğimiz alt kattaki morgunu da unutamam mesela.
Aynı yerde bir de Basın İlan Kurumu eski müdürlerinden rahmetli Yusuf Büyükbaşaran’ı görmeye gitmiştik kulakları çınlasın Mehmet Ali İnan’la birlikte.
Nasıl daha da güzelleşmişti Yusuf abi mermer tezgahın üzerinde öyle imam yıkarken
Bina eskidi artık.
Üstelik yeni standartlara göre güvenli de değil.
Ayrıca kent merkezinde çok büyük boyutta trafik yoğunluğu oluşturuyordu uzun süredir.
Çok şükür, bu günlerde yeni hastane yapabilmek için piyango filan düzenlemeye gerek yok artık.
Kamu-özel sektör işbirliğiyle yeni yatırım olanakları yaratılabiliyor.
Ak Parti döneminde Bursa’ya yaklaşık 2 milyar 340 Milyon TL tutarında sağlık yatırımı yapıldı.
Bursa Merkez ve ilçelerinde 2 bin 489 yataklı 16 Hastane, 90 ünitli 2 yeni Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi daha hizmete girdi.
Yeni açılan sağlık kampusüyse bünyesinde tam 6 hastaneyi birden barındırıyor ve 1355 yataklı.
Çevre illerle birlikte tam 6 milyon insana hizmet verecek.
Bursa Şehir Hastanesi, dünyanın en ileri teknolojisine sahip deprem izolatörleri sayesinde, olası en şiddetli deprem sırasında ve sonrasında bile tüm operasyonel faaliyetlerini, hiçbir aksama yaşanmadan yerine getirmeye devam edecek kapasitede.
Muradiye’deki eski yapının bir bölümü de deprem için güçlendirme yapıldıktan sonra daha küçük, butik bir hastane olarak hizmet vermeye devam edecek.
Bakmayın siz goygoycuların yine “yok uzaktı muzaktı” filan diye aleyhte propaganda yapıp durmalarına!
Yine muhteşem bir hizmet aldı Bursalılar bu hükümetten.
Emeği geçenlerin elleri kollarına sağlık.
Güle güle Muradiye Devlet Hastanesi…
Acısıyla, tatlısıyla sana da güle güle artık.